MSB Millî Savunma Bakanlığı Sözleşmeli Tabip Sınıfı Subay Alımı Sonuçları

Muvazzaf Sözleşmeli Tabip Sınıfı Subay Alımı Mülakat Sonuçları Açıklandı mı, Muvazzaf Subaylık Nedir, Kimler Subay Olabilir, Aranılan Nitelikler Nelerdir

 Milli Savunma Bakanlığının internet sitesinde yayınlanan duyuruda 2017 yılı dış kaynaktan muvazzaf ve sözleşmeli tabip sınıfı subay alımı başvurularının ardından adaylar büyük bir heycanla mülakat sonuçlarını beklemekteler. 

MSB tabip subay alımı başvuru sonuçlarına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.Yayınlanan duyuruda sınavların nerede yapılacağı ve sınav tarihi ile sınavlar hakkında bazı detaylara da yer verildi. Buna göre sınavlar Ankara’nın Mamak ilçesinde bulunan MEBS Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında yapılacak. Sınav tarihi olarak ise 31 Temmuz 2017 belirtildi. Adaylar kayıt kabul, yazılı sınav, kişilik değerlendirme testi, fiziki yeterlilik testi ve mülakat aşamalarından geçecek.Milli Savunma Bakanlığı tabip subay temini sınavlarında adayların, fiziki yeterlilik testi için yanlarında spor kıyafetleri bulundurmaları gerekiyor. Ayrıca başvuru kılavuzunda daha önce belirtilen belgelerin de getirilmesi gerektiği açıklandı. Adayların belgelerin aslının yanı sıra fotokopilerini de getirmeleri önemle vurgulandı. 

MÜLAKAT SONUÇLARI İÇİN TIKLAYINIZ

Tarih boyunca “Ordu-Millet” olarak adlandırılan Türkler; başta Asya Kıtası olmak üzere Avrupa ve Afrika dâhil geniş coğrafyalarda çok sayıda devlet kurmuş, çeşitli yabancı kavimler, milletler ve devletler üzerinde hâkimiyet sağlamışlardır. Bozkır yaşantısının hareketli ve güçlü olmayı gerektiren zorlu şartları, Türkleri dayanıklı ve mücadeleci bir millet hâline getirirken güçlü ve iyi teşkilatlanmış ordular kurmalarında da önemli bir etken olmuştur.

MÖ 209’da kurulduğu kabul edilen ilk düzenli ve disiplinli Türk ordusunun Büyük Hun İmparatorluğu döneminde oluşturulduğu, bu yeni yapıda en büyük birliğin, 10.000 kişiden oluşan tümenler olduğu, tümenlerin binli, yüzlü ve onlu olmak üzere kademeli olarak küçülen birliklere ayrıldığı, söz konusu bu teşkilat yapısının küçük değişikliklerle tarih boyunca bütün Türk devletlerinde varlığını sürdürdüğü görülmektedir.

Türklerde ordu her zaman devletin en temel teşkilatlarından biri olmuş ve önemini daima korumuştur. Disiplin, teşkilat, eğitim ve silah yönünden mükemmeliyet Türk ordularının ortak özellikleri olmuştur. Bu yapısı sayesinde pek çok savaş kazanan Türkler, 1071 Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’ya kesin olarak yerleşmişler ve kısa süre sonra Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurarak Anadolu’yu kendilerine vatan yapmışlardır. Sonraki on yıl içinde öncü Türk beylerinin Ege ve Marmara Denizi kıyılarına ulaşmalarıyla Türkler için denizcilik alanında da yeni bir sayfa açılmıştır. Türkleri açık denizlerle tanıştıran ilk öncü kişi Çaka Bey olmuş ve ilk Türk donanması onun zamanında (1081) denize indirilmiştir. Alanya ve Sinop Tersanelerinde inşa edilen gemilerle Selçuklu donanması denizaşırı seferler yapabilecek güce ve kabiliyete ulaşmıştır.

Selçuklu askerî teşkilatını kendine miras alan ve Anadolu’da kurulan en güçlü Türk devleti olan Osmanlı Devleti ise bu mirasa ilave olarak kuruluşundan itibaren ordusunda yeni düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemeler çerçevesinde; Orhan Bey zamanında, yaya ve atlı olmak üzere düzenli ve daimî ordu teşkilatı kurulmuştur. İznik Kuşatması (1327) esnasında deniz gücüne ihtiyaç duyulmuş ve bu ihtiyaç Karesi Beyliği’nden gönderilen Karamürsel Bey komutasındaki 24 gemilik bir filo ile karşılanmıştır. Ordunun ihtiyaç duyduğu gemilerin yapımı için aynı yıl Karamürsel’de bir tersane inşa ettirilmiştir.

I. Murat döneminde de ordudaki gelişim devam etmiş, çoğunluğu tımarlı sipahilerce oluşturulan ve Osmanlı ordusunun asıl savaş gücünü teşkil eden Eyalet Kuvvetlerinin yanı sıra yaya ve atlı birliklerinden teşkil edilen Kapıkulu Ocakları kurulmuştur. Böylece Osmanlı ordusu Kapıkulu Ocakları ve Eyalet Kuvvetleri isimleriyle aylıklı ve topraklı olmak üzere iki büyük sınıfa ayrılmıştır. Ordu yapısını bu dönemde güçlendiren Osmanlı Devleti Ege Denizi ve Karadeniz mihverine sahip olmak maksadıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde Venediklilerle rekabete girişmiş ve bu durum daha büyük harp gemilerinin yapılmasına yol açmıştır.

Gerek kara gerekse deniz kuvvetlerindeki bu ilerlemeler, harp araç-gereç imalatında da yenilikleri gerektirmiştir. Bu amaçla kuruluş döneminin sonlarına doğru ok, yay, kılıç, tüfek, balta, barut, kurşun, zırh, miğfer vb. savaş malzemeleri yapmak veya tedarik etmek üzere Cebeci Ocağı; top dökmek üzere Topçu Ocağı; havan topu, mayın ve bomba yapmak üzere ise Humbaracı Ocağı kurulmuştur.

Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde başta Gelibolu Tersanesi olmak üzere büyük bir gemi inşa faaliyetine girişilmesiyle Osmanlı Devleti’nin ilk stratejik amaçlı donanması kurulmuştur. Bu donanma İstanbul’un fethinde büyük rol oynamıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan Paşalık makamına getirilmesiyle Osmanlı donanması en büyük gücüne ulaşmış ve 27 Eylül 1538’de kazanılan Preveze Deniz Zaferi’yle Akdeniz bir Türk gölü hâline gelmiştir.

18’inci yüzyıldan itibaren Türk askerî teşkilatında ve eğitim kurumlarında önemli yenilikler yapılmıştır. III. Selim döneminde günümüz modern Türk ordusunun ilk çekirdeği olan Nizâm-ı Cedid Ordusu kurulmuştur. Daha sonra Sekbân-ı Cedid Ocağı, Eşkinci Ocağı kurulmuş ve 1826 yılında Yeniçeri teşkilatının kaldırılmasıyla Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla Avrupa usulünde kurulan askerî teşkilat bu alanda en önemli yeniliklerden olmuştur.

Eğitim kurumları açısından yapılan yeniliklerin başında Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn (1773) ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn (1794) gelmektedir. Ordunun kurmay subay, subay ve astsubay ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan Mekteb-i Harbiye, Erkân-ı Harbiye Mektebi, askerî rüştiyeler, küçük zabitan iptidai mektepleri, küçük zabitan mektepleri ve askerî idadiler de bu yenilikler arasında yer almaktadır.

Kara ordusunda bu gibi yenilikler yapılırken askerî denizcilik konusunda da önemli yeniliklerin yapıldığı görülmektedir. Özellikle Kırım Harbi (1853-1856) sonrası harp gemileri teknolojisindeki yenilikler dikkat çekicidir. Pervanenin icadıyla birlikte buharlı makinelerin harp gemilerine de uygulanmaya başlanması, harp gemilerinin sacdan ve demirden inşası yoluna gidilmesi, kuyruktan dolma toplar icat edilerek ağızdan dolma topların terk edilmesi örnek olarak zikredilebilir. Askerî denizcilik teşkilatındaki önemli bir yenilik de 17 Mart 1867’de kurulan Bahriye Nezareti makamının Kaptan Paşalık Müessesesinin yerini almasıdır.

Türk ordusunda kara ve deniz kuvvetlerine ilaveten 1909 yılından itibaren askerî havacılık alanıyla da ilgilenilmeye başlanılmış; bu kapsamda, ülkede ilk uçak gösterileri gerçekleşmiş ve havacılıkla ilgili ilk raporlar yazılmıştır. 1 Haziran 1911’de Harbiye Nezareti Kıtaat-ı Fenniye ve Mevâki-i Müstahkem Müfettişliğinin 2’nci Şubesinde Kurmay Yarbay Süreyya Bey başkanlığında oluşturulan “Tayyare Komisyonu” Türk askerî havacılığının ilk resmî kuruluşu olmuştur. Türk hava birlikleri Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda sınırlı imkânlara rağmen başarıyla görev yapmıştır.

Hava Kuvvetlerinin kuruluşundan kısa bir süre sonra gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusu sahip olduğu askerlik anlayışıyla kara, deniz ve hava güçleriyle farklı cephelerde savaşmıştır. Dünya tarihi, Türk askerinin ve Türk milletinin asırlar öncesinden bir miras gibi akıp gelen cesaret ve kahramanlığının Mustafa Kemal’in askerî dehası ve komuta yeteneği ile birleştiğinde Çanakkale’yi nasıl geçilemez bir hâle getirdiğine tanıklık etmiştir.

Memleketini en buhranlı ve güç anlarda felaketlerden kurtaran kahraman Türk ordusu, Türk İstiklal Harbi’nde de varını yoğunu seferber eden asil ve fedakâr Türk milletiyle beraber Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde büyük zaferlere imza atmıştır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.” direktifiyle kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından Büyük Taarruz’la Türk milletinin bağımsız ve egemen bir ulus olarak varlığını sürdürmesi sağlanmıştır.

Böylece memleketin iç ve dış güvenliğinin korunmasında güçlü ordunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmış, bu nedenle Cumhuriyet Dönemi’nin önceliklerinin başında orduda yapılacak yeni düzenlemeler yer almıştır. 1923 yılından itibaren üç ordu müfettişliği şeklinde yeniden teşkilatlanan Kara Kuvvetlerinin, ağır ve hafif makineli tüfekler, havanlar, tanksavar silahları ve modern toplarla teçhiz edilmesiyle güçlü bir ordu kurma yolunda ilk adımlar atılmıştır.

İlk teşkilatı 1920 yılında “Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti” adıyla kurulan ve İcra Vekilleri Heyetine (Bakanlar Kurulu) bağlı olan teşkilat, 03 Mart 1924 tarihli kanunla “Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti” adını almış ve bakanlık statüsü kaldırılarak ayrı ve bağımsız bir yapıya kavuşturulmuştur. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti 29 Ekim 1931 tarihinde, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün açılışını yaptığı yeni binasına taşınmış (bugünkü Genelkurmay binası), 1935 yılında Türk ordusundaki rütbe isimlerinin yeni Türkçe karşılıklarının kullanılmasına başlanmasıyla “Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti”nin adı “Genelkurmay Başkanlığı” olarak değiştirilmiştir.

Emniyet ve asayiş hizmetlerini yürütmek üzere 14 Haziran 1839 tarihinde kurulduğu kabul edilen Jandarma Teşkilatı, 10 Haziran 1930 tarihinde yayımlanan 1706 sayılı kanunla bugünkü hukuki statüsüne kavuşmuştur

İkinci Dünya Savaşı öncesinde orduda yeni düzenlemeye gidilmiş ve Kara Kuvvetlerindeki ordu müfettişlikleri, ordu komutanlıklarına dönüştürülmüştür. Böylece Kara Kuvvetleri üç ordudan teşkil edilmiş ve ordunun mevcudu en yüksek seviyeye çıkarılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 23 Ocak 1944 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının kurulmasıyla hava birlikleri tek komuta altında toplanmıştır. Kara Müsteşarlığı 01 Temmuz 1949’da Kara Kuvvetleri Komutanlığına, Deniz Müsteşarlığı ise 15 Ağustos 1949’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına dönüştürülmüştür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 27 Haziran 1950 tarihinde Güney Kore’ye yardım konusunda yaptığı çağrıya olumlu cevap veren Türkiye, dünya barışına katkı sağlamak adına Kore Savaşı’na bir tugay göndermiştir. Türk kuvvetleri, Kore’ye ayak bastıkları andan Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasına kadar (27 Temmuz 1953), muharebenin en can alıcı bölgelerinde görevlendirilmiştir. Türk kuvvetleri her zaman olduğu gibi bu savaşta da “Yurtta barış, dünyada barış.” ideali uğruna fedakârca mücadele etmiştir. Bu durum, Türkiye-Güney Kore arasında var olan dostane ilişkilerin “kan kardeşliği” adı altında daha da güçlü bir şekilde devam etmesine vesile olmuştur.

Kore’de muharebeler devam ederken Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı 1951 yılından itibaren jet uçaklarıyla teçhiz edilmeye başlanmış, aynı yıl üs ve filo kuruluşuna geçilerek Balıkesir’deki 9’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı Türk Hava Kuvvetlerinin ilk jet üssü olmuştur.

Türk ordusu Kore’den sonraki en büyük sınavını, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda vermiştir. Türk ordusunun ilk müşterek harekâtı olan bu harekâtta, hava kuvvetlerinin desteğiyle deniz kuvvetleri ilk kuvvet aktarımını ve çıkarma harekâtını başarıyla gerçekleştirmiştir. Harekâttan sonra Kıbrıs’ta kolordu seviyesinde “Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı”nın nüvesi oluşturulmuştur. Bu harekâttan alınan dersler çerçevesinde 1975 yılında Ege kıyılarının savunulması maksadıyla Ege Ordu Komutanlığı teşkil edilmiştir. Türkiye'nin jeo-stratejik konumu, kıyıların uzunluğu, yeni ve profesyonel bir Sahil Güvenlik Komutanlığına olan ihtiyacı ortaya çıkartmıştır. Diğer taraftan, bazı Bakanlıkların karasuları ve deniz ile ilgili hizmetlerinde, kanunlarla çıkarılan çeşitli yasakları uygulayacak yeterli güvenlik güçlerinin bulunmaması da göz önünde bulundurularak, 9 Temmuz 1982 tarihinde Sahil Güvenlik Komutanlığı kurulmuştur.

1980’li yılların sonunda yeniden yapılanma sürecine giren Türk Silahlı Kuvvetleri; barış zamanında Türkiye’nin millî çıkarlarının korunmasına katkıda bulunmanın yanı sıra özellikle sınır tanımayan terörizm, siber saldırı ve kıtalar arası balistik füze tehdidi gibi risk faktörleri karşısında ülke güvenliğinin sağlanmasında, coğrafi sınırlara bağlı olmayan stratejik güvenlik anlayışının bir gereği olarak çeşitli ülkelerle askerî eğitim ve iş birliği anlaşmalarının imzalamasının yanı sıra askerî yardım faaliyetlerinde bulunmakta, komşuları ve bölge ülkeleriyle güven ve güvenlik artırıcı önlemler ve uluslararası silahların kontrolü rejimlerine taraf olmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri hem dünya barışına katkıda bulunmak hem de bölgesel ve uluslararası güvenliği sağlamak amacıyla Somali, Bosna - Hersek, Kosova, Afganistan gibi birçok ülkede barışı destekleme harekâtlarına çok önemli katkılar sağlamış ve sağlamaya da devam etmektedir.

1. MUVAZZAF SUBAYLIK HAKKINDA BİLGİ
a. Bu başvuru kılavuzunun ilgili bölümlerinde; Kara Kuvvetleri Komutanlığında (K.K.K.lığı)
muvazzaf subay olarak istihdam edilmek üzere kimlerin başvuru yapabilecekleri, başvuruların nasıl
ve nereye yapılacağı, seçim aşamaları, değerlendirme esasları ve muvazzaf subaylığa ilişkin genel
bilgiler yer almaktadır. Kara Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay olarak yer almak
istiyorsanız, bu kılavuzdaki bilgileri dikkatle okuyarak başvuruda bulunabilirsiniz.
b. Dış Kaynaktan (Sivil Kaynaktan) Muvazzaf Subay Olma Süreci:
(1) Seçim Aşaması Faaliyetleri;
(a) Kayıt Kabul,
(b) Fiziki Yeterlilik Testi (Spor),
(c) Kişilik Değerlendirme Testi,
(ç) Genel Sağlık Muayenesi,
(d) Mülakat.
(2) Sınıflandırma yapılması (asil/yedek adayların belirlenmesi) aşamalarından
oluşmaktadır.
c. Muvazzaf subay adaylarından, tüm seçim aşamaları geçmelerini müteakip, başarı
sıralaması esasına göre kontenjana girenler “Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı
Kazandırma (SUTASAK) Eğitimi”ne tabi tutulacaktır. Eğitimi başarıyla tamamlayanlar, “Teğmen”
rütbesiyle istihdam edildikleri sınıfın okulundaki kursa gönderileceklerdir. Söz konusu kursu başarı
ile bitirenler Kara Kuvvetleri Komutanlığında uygun kadrolara atanarak göreve başlayacaklardır.
ç. Özlük, Sosyal, Mali Hakları ve Çeşitli Hükümler
(1) Özlük Hakları:
(a) Rütbe Bekleme Süreleri:
926 sayılı TSK Personel Kanunu’nda muvazzaf subaylar için belirlenen rütbe bekleme süreleri,
dış kaynaktan muvazzaf subaylığa alınanlar için de uygulanır.
(b) Atama ve Yer Değiştirme:
Dış kaynaktan muvazzaf subaylığa alınanların kıt'a, karargâh ve kurumlara atanmalarında
TSK Subay ve Astsubay Atama Yönetmeliği hükümleri uygulanır.
(c) Sağlık:
Dış kaynaktan muvazzaf subaylığa alınanların ve bunların bakmakla yükümlü oldukları
kimselerin sağlık işlemlerinde TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ve 211 sayılı TSK İç Hizmet
Kanunu’nun muvazzaf subaylara ilişkin hükümleri uygulanır.
(ç) İzin İşlemleri:
(I) Temin edilen muvazzaf subay adayları “Subay Temel Askerlik ve Subaylık
Anlayışı Kazandırma Eğitimi” süresince, TSK Sınıf Okulları Yönetmeliği hükümlerine tabidirler.
-5-
(II) Yukarıda belirtilen haller dışında; muvazzaf subaylığa alınanların izin
işlemleri, 926 sayılı TSK Personel Kanunu ve 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği ile
TSK İzin Yönetmeliği hükümlerine tabidir.
(d) Konuttan Faydalanma:
Kuvvet Komutanlığı tahsis yetkisindeki konutlardan MSY 319-2 (B) TSK Konut Yönergesi
esaslarına uygun şekilde emsali muvazzaf subaylar gibi istifade ederler.
(2) Sosyal Hakları:
Muvazzaf subaylığa alınanlar emsali muvazzaf subaylar ile aynı sosyal haklara sahiptirler.
Ayrıca yurt içi ve yurt dışı çeşitli kurs, görev, tatbikat vb. faaliyetlere katılma imkânları
sağlanmaktadır.
(3) Malî Hakları:
(a) 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nda emsali rütbe ve derecedeki muvazzaf
subaylar hakkında uygulanan aylık, tazminat, yan ödeme ve diğer mali ve sosyal haklardan istifade
ederler.
(b) Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) ile
İlişkileri:
(I) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
ilişkilendirilirler ve bu Kanunun muvazzaf subaylara tanıdığı bütün haklardan aynen faydalanırlar.
(II) 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu çerçevesinde OYAK
Kurumunun daimi üyesidirler.
(4) Çeşitli Hükümler:
(a) Temin edilen muvazzaf subay adaylarının “Subay Temel Askerlik ve Subaylık
Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) Eğitimi” süresince iaşeleri TSK Sınıf Okulları Yönetmeliği gereği
kazandan sağlanır.
(b) Muvazzaf subay adaylarının “Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı
Kazandırma (SUTASAK) Eğitimi”nde başarısız olma durumlarında, TSK Sınıf Okulları
Yönetmeliğine göre işlem yapılır.
2. BAŞVURU
a. Muvazzaf Subaylığa Kimler Başvurabilir?
Bu başvuru kılavuzunda belirtilen genel ve özel şartları taşıyan erkek adaylardan;
(1) Geçerli (en son yapılan) Kamu Personeli Seçme Sınavından “KPSSP3 Lisans Puanı”
asgari 50 olmak,
(2) En az dört yıl ve daha fazla süreli fakülte/yüksekokul bitirenlerden kanuni sebeplerle
(öğrenim, tecil vb.) henüz askerlik yükümlülüğünü yerine getirmemiş olanlar,
(3) Askerlik hizmetini yapmakta olan yedek subay, kısa dönem erbaş ve erler veya
askerlik hizmetinden terhis olanlar (Hakkında “yedek subay olamaz” kararı olanlar başvuramazlar.),
-6-
(4) Erbaş ve erlerden askerlik hizmeti esnasında veya terhislerini müteakip en az 4 yıllık
fakülte/yüksekokulu bitirenler başvurabileceklerdir.
b. Adaylarda Aranacak Nitelikler Nelerdir?
926 sayılı TSK Personel Kanunu 14’üncü maddede düzenlenmiş olan nitelikleri taşımak.
(1) Muvazzaf Subay Adayları İçin Genel Başvuru Şartları:
(a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.
(b) Kamusal hakları kullanmaktan yoksun bırakılmamış olmak ve herhangi bir kamu
veya özel kuruluşa karşı hizmet yükümlülüğü ve tazminat borcu olmamak (1111 sayılı Askerlik
Kanunu ile 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa göre halen askerlik
hizmetini yapanların askerlik yükümlülüğüne ilişkin hükümler saklıdır),
(c) Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel
af kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmiş olsa dahi; Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk
Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap,
iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere
yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri
tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık,
ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden, firar, amir veya üste
fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat ve isyan suçlarından,
22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan
birisinden mahkum olmamak.
(ç) Askeri okullardan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun
ilişiği kesilmemiş olmak.
(d) Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.
(e) Yapılacak olan sınavlarda başarılı olmak.
(f) Öğrenimini kendi adına yapmış olmak veya herhangi bir kurum veya kuruluşa
karşı hizmet veya tazminat yükümlülüğü bulunmamak,
(g) Bakanlar Kurulu kararları ve mahkeme kararlarınca terör örgütü olarak kabul
edilmiş FETÖ/PDY, PKK ve DAİŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleri ile kendisi, eşi, çocuğu,
annesi, babası, kardeşlerinin herhangi bir irtibatı veya iltisakı bulunmamak.
(2) Öğrenim ile İlgili Şartlar:
(a) En az 4 yıl süreli fakülte/yüksekokul bölümlerinden mezun olmuş olmak,
(b) Öğrenimlerini yurt dışında bitirenlerden diplomalarının yurt içinde denkliği veya
yurt içi en az 4 yıl süreli fakülte/yüksekokulların programları ile aynı müfredata sahip olduğu,
Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) onaylanmış belge sahibi olmak,
(c) Herhangi bir bakanlık veya kuruluşa karşı mecburi hizmeti olmamak ve kazandığı
mesleki sıfatı nedeni ile ileride sınıf değişikliği isteminde bulunmayacağını taahhüt etme

TSK TARİHÇESİ

Bugün gelinen noktada Türk ordusu, sahip olduğu teknoloji, bilgi ve eğitim üstünlüğü, azami ölçüde millî harp sanayisine dayanan silah gücü, terörle mücadele ve sınır ötesi harekât kabiliyeti ile her türlü hava koşulunda harekât icra etmektedir. Ayrıca, dünyanın en hassas noktalarında NATO bayrağı altında olağanüstü bir disiplin ve güçle görev yapma yeteneği sayesinde dünyanın en güçlü orduları arasında elde etmiş olduğu haklı ve mümtaz yerini daha da pekiştirmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri; Cumhuriyetimizin Kurucusu, Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türk ordusuna yayımladığı tarihî mesajında ifade ettiği: 

Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

anlayış çerçevesinde asil Türk milletinin sevgi ve güveninden aldığı güçle kendisine verilecek her türlü görevi tarihî bir sorumluluk bilinciyle geçmişte olduğu gibi gelecekte de icra etme azim ve kararlılığındadır.

Eğitim Haberleri