Müge Anlı'daki Büyükşen çiftinin cinayetinde flaş gelişme

ATV'deki Müge Anlı'da Konya'da Metin Büyükşen ve Necla Büyükşen çiftini evlerinde öldüren kişi ya da kişiler aranıyor. Evin oğlu Uğur'un çelişkili ifadeleri herkesin dikkatini çekerken izleyicilerin gösterdiği bir yer akıllara aynı ihtimali getirdi. Sürpriz görgü tanığı ise olayın seyrini değiştirecek şeyler söyledi

Konya'da dehşet veren bir olay yaşandı. Metin Büyükşen ve eşi Necla Büyükşen evlerinde biri veya birileri tarafından öldürüldü. O evden tek sağ kurtulan ise kızları Büşra oldu. Bu olaydan sonra ailenin yakınları ATV'de yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert programına katıldı. Programda sır cinayet adım adım çözülürken dikkat çeken ifadeler ortaya çıktı.

Evin oğlu Uğur'un çelişkili ifadeleri herkesin dikkatini çekerken izleyicilerin gösterdiği bir yer akıllara aynı ihtimali getirdi. Sürpriz görgü tanığı ise olayın seyrini değiştirecek şeyler söyledi

SÜRPRİZ GÖRGÜ TANIĞI

Bir görgü tanığı programı arayarak cinayetin olduğu akşam çiftin oğlu Uğur'u babasının evine giderken gördüğünü söyledi. İsmini vermek istemeyen izleyici ifadesini jansarmaya da vereceğini söyledi

İZLEYİCİLER HATIRLATTI

İzleyicilerden uyardığı programın eski bölümündeki bir yer dikkatleri çekti. O görüntülerde Uğur'un karısı Betül kendinde mikrofon olduğunu unutarak Uğur konuşurken kocasını sessizce "konuşma şunları" diyerek uyarıyor.  Bu durum sorulduğunda Betül'ün hatırlamıyorum diyerek soruya net cevap verememesi de dikkatleri çekti.

DİKKAT ÇEKEN İDDİALAR

Müge Anlı yine bir cinayeti aydınlatmak için tüm gücüyle uğraşıyor. Öldürülen çiftin çocukları Uğur Büyükşen'in Müge Anlı'nın sorularına karşı verdiği çelişkili cevaplar hem stüdyodakiler hem de ekran başındaki izleyiciler tarafından şüpheyle karşılandı. Öldürülen Metin ve Necla Büyükşen'in çocukları Uğur Büyükşen eşinin ailesini mi koruyor? Uğur Büyükşen'in sakin tavırları herkesi çileden çıkardı.

OĞULLARI BİRŞEY Mİ SAKLIYOR?

Müge Anlı da annesiyle babası katledilen Uğur Büyükşen'in bu kadar sakin olmasına anlam veremedi! Düne ve bugüne damga vuran son dakika gelişmeleri sonucunda ortaya çok sayıda iddia atıldı. Bu iddialardan biri de mehir senedi... Müge Anlı yine bir cinayeti aydınlatmak için tüm gücüyle uğraşıyor. Öldürülen çiftin çocukları Uğur Büyükşen'in Müge Anlı'nın sorularına karşı verdiği çelişkili cevaplar hem stüdyodakiler hem de ekran başındaki izleyiciler tarafından şüpheyle karşılandı. Öldürülen Metin ve Necla Büyükşen'in çocukları Uğur Büyükşen eşinin ailesini mi koruyor? Uğur Büyükşen'in sakin tavırları herkesi çileden çıkardı. Müge Anlı da annesiyle babası katledilen Uğur Büyükşen'in bu kadar sakin olmasına anlam veremedi!

OLAY NASIL OLDU?

Elinde tüfek bulunan saldırgan eve girerek önce Büyükşen ailesinin oturduğu odaya gelerek tüfekle Metin Büyükşen'e ateş etti. Bu sırada odada Büşra Büyükşen saldırganın üzerine çaydanlığı fırlatarak odadan çıkıp annesi Necla Büyükşen'e dışarı çıkmasını söyleyip kaçtı.Saldırgan odanın camından kaçmak isteyen Büşra Büyükşen'i aşağı çekip ateş etti ancak tüfek tutukluk yaptı. Bunun üzerine saldırgan tüfeğin dipçiğiyle Büşra Büyükşen'e saldırmaya başladı. Bir süre dipçik darbeleri alan Büşra Büyükşen ölü taklidi yaptı ve saldırgan odadan çıkana kadar hareketsiz kaldı.Saldırgan odadan çıktıktan sonra da kendine gelen Büşra Büyükşen odanın penceresinden çıktı ve yoldan geçen bir araçtan yardım isteyerek jandarmaya gitti. Büşra Büyükşen'in haberinin ardından eve gelen jandarma ekipleri ise Metin ve Necla çiftinin cansız bedeniyle karşılaştı."Hiçbir şey söylemeden babamı vurdu "Olay gününün gayet normal bir gün olduğunu söyleyen Büşra Büyükşen, "Babam camiden gelmişti, annemle ikimiz de çay içmiştik, oturuyorduk. Babam geldi arabayı içeriye aldı, içeriye geçti, üzerini çıkardı, oturdu. Daha sonra biz kapının açıldığını duyduk. Biz misafirlikte olan abimin geldiğini düşündük. Çok geçmedi, kısa bir süre sonra birden kapıda bir adam dikildi.Adam bilmiyorum kim, maskeli, elinde tüfek var. Hiçbir şey söylemeden babamı vurdu. Daha sonra bize doğru yöneltti, tüfek tutukluk yaptı herhalde bilmiyorum. Tüfekle uğraştı. Ama ben o sırada çok yalvardım. Bağırdım, 'Yalvarıyorum vurma' dedim.

"SÜREKLİ 'ALLAH' DİYE BAĞIRIYO

Daha sonra önümde çaydanlık vardı. Çaydanlığı adama doğru fırlattım, oda karşılık verdi, ben yere düştüm.Adam balkona çıktı. Ama odanın penceresinden adamı görüyorum, hala tüfekle uğraşıyor. Sonra ben ayağa kalktım. Anne dedim kaçsana dedim. Halıya doğru asıldım ben, annem zaten şoka girmişti.

Yani sürekli 'Allah' diye bağırıyordu" dedi.Kendisinin olay sırasında bilinçli olarak gözlerini kapattığını ve adamın kendisinin öldüğünü zannederek gittiğini söylen Büşra Büyükşen, "Ben hemen arka odaya kaçtım. Bari dedim hani yardım çağırayım. Pencereye doğru yöneldim, kaçacağım, arkamdan gelmiş. Annemin vuruluşunu görmedim, tüfek sesi de duymadım. Zaten babamı vururken de çok az bir ses çıkmıştı. Beni pencereden asıldı, yatağa itti. Yatakta bana dipcikle vurdu. Yine tüfekle uğraştı. Ben yatakta çok yalvardım.

Zaten bir boğuşma olmadı. Güçlü bir insan değilim, karşılık veremedim, dokunmadım da zaten. Orada yalvardım ona. Dipcikle kafama çok vurdu. Daha sonra ben sersemlik yaşadım ama bilinçli bir şekilde gözlerimi kapatıp yatağın üzerinde bekledim. Daha sonra çıktı gitti. Odadan çıkışına da bakmadım, gözlerimi açmadım çünkü. Bir süre sonra yataktan kalktım, odanın kapısına doğru yöneldim.Annemlerin bulunduğu odaya doğru baktım, kapıyı kapatmış.

Adamın gidip, gitmediğini de bilmiyorum. Cesaret de edemedim odaya tekrar gitmeye. Ben pencereden çıktım, yan tarafta eski bir tuvaletimiz vardı onun penceresine geçtim, oradan dışarıya doğru atladım. Daha sonra yol boyu koşmaya başladım. Yolda denk gelen bir arabayı durdurdum. O da Allah razı olsun beni jandarmaya götürdü. Jandarmayı eve getirdik. Sonra beni hastaneye kaldırdılar. İkisi de vefat etmiş" ifadelerini kullandı."

KÖY HALKI DA KORKU İÇİNDE

Bir şey gördülerse, duydularsa Allah rızası için söylesinler"Olaydan sonra köy halkının da tedirgin olduğunu söyleyen Büşra Büyükşen, "Şuan bir korkumuz var. Çünkü annem, babam sorunlu insanlar değil. Şüphelendiğimiz bir insan da yok. Çünkü gayet kendi halinde insanlar. Köy halkı da bu yüzden çok tedirgin. Annem, babam gibi bir insanın başına böyle bir iş gelmiş. Kim olduğunu bilemiyoruz. Köy halkı şuan korku içinde.Bir şey gördülerse sakladıklarını düşünüyorum. Onlara da buradan seslenmek istiyorum. Annem, babamın başına böyle bir şey gelmiş, Allah korusun, Allah göstermesin, yarın bir gün onların da başına bir iş gelebilir. Bir şey gördülerse, duydularsa Allah rızası için söylesinler. Çünkü ben bu korkuyla yaşayamam. Annemin, babamın katilinin bulunmasını istiyorum. Bunun içinde devletimizden yardım istiyorum.

"BEN BU KORKUYLA YAŞAYAMAM"

Devletimize olan güveni de kaybetmek istemiyoruz. Emniyet olarak, bürokrasi olarak bu işin üzerine düşmelerini istiyorum" şeklinde konuştu. Bir şey gördülerse sakladıklarını düşünüyorum. Onlara da buradan seslenmek istiyorum. Annem, babamın başına böyle bir şey gelmiş, Allah korusun, Allah göstermesin, yarın bir gün onların da başına bir iş gelebilir. Bir şey gördülerse, duydularsa Allah rızası için söylesinler. Çünkü ben bu korkuyla yaşayamam. Annemin, babamın katilinin bulunmasını istiyorum. Bunun içinde devletimizden yardım istiyorum. Devletimize olan güveni de kaybetmek istemiyoruz. Emniyet olarak, bürokrasi olarak bu işin üzerine düşmelerini istiyorum" şeklinde konuştu.

O evden tek sağ kurtulan Büyükşen çiftinin kızı Büşra bugün canlı yayına katılarak sorulara cevap verirken neden çelişkili konuştuğu, kimi ya da kimleri koruduğu soruluyor

PEKİ MEHİR NEDİR?

Erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mala mehir denir. Kur’an-ı Kerim’de, evlenen erkeğin kadına mehir vermek zorunda olduğu ve bunu zorla geri almasının caiz olmadığı konusunda ayetler bulunmaktadır (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5). Hanefî'lere göre mehir nikahın sonuçlarından biridir. Bu nedenle nikah esnasında belirlenmemiş olsa, hatta nikah esnasında verilmeyeceği şart koşulsa bile evlenen kadın mehre hak kazanır.

Mehir nikah anında belirlenip belirlenmemesine göre ikiye ayrılır.

Mehir nikah anında belirlenmişse buna mehr-i müsemmâ, nikah esnasında belirlenmemişse mehr-i misil denir. Evlilik sırasında mehrin belirlenmemesi veya belirlenen mehrin bir sebeple geçersiz sayılması halinde, evlenen kadın mehr-i misile hak kazanır. Mehr-i misil, evlenen kadının, akrabaları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen mehir demektir.


Mehir, ödenme zamanına göre, mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel olmak üzere ikiye ayrılır. Mehr-i muaccel, peşin olarak ödenen mehirdir. Kadın mehr-i muacceli almadan kendisini kocasına teslim etmeme hakkına sahiptir. Mehr-i müeccel ise, veresiye, yani ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehrin ödenmesi için herhangi bir zaman belirlenmişse, bu tarih geldiğinde kadın mehre hak sahibi olur. Bir vakit belirlenmemişse, nikahın sona ermesiyle mehir muacceliyet kazanır ve ödenmesi gerekir. Başka bir deyişle, boşanma halinde kocanın bu mehri ödemesi gerekir; ölüm halinde de, bırakmış olduğu terikeden ödenir.


Mehir olarak her türlü mal veya parasal değeri olan her türlü menfaat tespit edilebilir. Mehirin en az miktarı Hanefîler’e göre 10 (ilk asırda 10 dirhem yaklaşık iki koyun bedeli idi), Mâlikîler’e göre ise 3 dirhem gümüştür. Şâfiî ve Hanbelî hukukçulara göre ise mehirin bir alt sınırı yoktur, tıpkı bir üst sınırı olmadığı gibi. Mehirin üst sınırının olmadığı konusunda Hanefî ve Mâlikîler de diğer iki mezhep gibi düşünmektedir. Hz. Ömer kendi halifeliği döneminde evlilikleri kolaylaştırmak için mehire üst sınır getirmek istemiş, fakat bir kadının “Onlara kantarla vermiş olsanız da hiçbir şeyi geri almayın. ” (Nisâ, 4/20) âyetini delil getirmesi karşısında bu düşüncesinden vazgeçmiştir.


İslâm hukukunda mehirin kadını hem evliliğe ısındırmak hem de ona belli bir malî güç kazandırmak düşüncesiyle getirilmiş olduğu söylenebilir. Özellikle kocanın sahip olduğu tek taraflı irade beyanıyla boşama yetkisini kötüye kullanması durumunda kadın böyle bir malî imkâna fazlasıyla ihtiyaç duyacaktır. Boşanma hakkının suiistimal edildiği bölgelerde mehir miktarının yüksek tutularak bu suiistimale belirli ölçüde engel olunması da mehirin kadına ve evlilik birliğine kazandırdığı bir başka avantaj olmaktadır.

Boşanmaya kadın sebep olmuşsa yine de mehir alabilir mi?

Boşama erkeğin kendi isteği ile meydana gelmişse, boşanma sebebi hangi taraftan olursa olsun kadın mehri hak eder. Boşanma kadının mahkemeye müracaatı sonucunda meydana gelmişse ve zifaf ya da halvet gerçekleşmişse kadın mehrin tamamını hak eder. Zifaf veya halvetin yaşanmamış olması halinde mehir belirlenmişse yarısını; belirlenmemişse müt’a denen hediyeyi alır. Ancak kadın mahkemeye başvurmadan kocasından kendisini boşaması talebinde bulunursa, aldığı mehrin tamamı veya bir kısmı karşılığında muhâla’a yoluyla kocasından ayrılabilir (Bakara, 2/229; Buhârî, Talak 12). Bu durumda kadın mehrinden vazgeçmiş olacağından artık mehir isteyemez.

Kadın hangi durumlarda mehir alamaz?

Nikâh akdi yapıldıktan sonra eşler arasında cinsel birleşme veya sahih halvet (eşlerin cinsel ilişkide bulunmalarına mani olacak bir engel olmadan yalnız kalmaları) olunca erkek, kadına mehrinin tamamını vermekle yükümlüdür (İbnü’l- Hümâm, Fethü’l-Kadîr, Beyrut 2003, III, 211). Bu itibarla, fiilî birleşme (zifaf) gerçekleşmişse evlilik, kadından kaynaklanan nedenlerden dolayı sonlandırılsa bile, erkek mehrin tamamını ödemekle mükelleftir. Kur’an-ı Kerim’de, evlenen erkeğin kadına mehir vermek zorunda olduğu ve bunu zorla geri almasının caiz olmadığı bildirilmektedir (Bakara 2/237; Nisâ 4/4, 20-21, 24-25; Mâide 5/5).

Evlenme akdi sahih olur fakat ilişki veya sahih halvetten önce kadının sebep olmasıyla ayrılık vaki olursa, kadının mehir hakkı da düşer (İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 211; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, IV, 388; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 304).

Gerdeğe girmeden boşanan kadın mehir alabilir mi?

Zifaf ya da halvet-i sahiha (eşlerin yanlarına izinsiz olarak üçüncü bir şahsın giremeyeceği bir mekânda baş başa kalmaları) gerçekleştikten sonra meydana gelen boşanmalarda, mehir belirlenmiş ama peşin olarak verilmemişse tamamının, belirlenmemişse mehr-i mislin kadına ödenmesi gerekir. Ancak, zifaf ya da halvet-i sahiha olmadan önce boşanma olması halinde, şayet mehir belirlenmişse, belirlenen mehrin yarısı, mehir belirlenmemişse müt’a ödenmesi gerekir. Bu konuda Kur’an-1 Kerim’de şöyle buyurulur:

“Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş (varlıklı) olan gücüne göre, eli dar (yoksul) olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, örfe uygun olarak müt’a versin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz (yani mehri tam olarak vermeniz) takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir” (Bakara, 2/236, 237).

2018 Mehir miktarı ne kadar?

Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur, en azı ise, 5 gram altındır. Kadın mehrini alınca veya almadan da kocasına hediye edebilir. Mehr söylemeden, hattâ mehr vermemek şartıyla yapılan nikâh sahihtir, fakat şart fasid olur. Erkeğin, mehr-i misl vermesi vacib olur. Mihr-i misl, kızın baba tarafından akrabasına verilen miktardır. (S. Ebediyye)

Mehr-i mislden az mehirle nikâhlanan kızın velisi, mehri tamamlatabilir, damat tamamlamazsa, velisi kızı, mahkeme kanalıyla ayırabilir. (Nimet-i İslam)

Mehr iki kısımdır:

a- Mehr-i muaccel: Nikâh yapılınca, verilmesi vacib olur.

b- Mehr-i müeccel: Verilmesi, şu üç şeyden biri hâsıl olunca vacib olur:

Mehir Miktarı Ne Kadardır ? Nasıl Ölçülür ?

Ödenmesi gereken mehrin miktarının çokluğunda bir sınırlama yoktur. Ödenmesi gereken en az mehir mıktarı ise 10 dirhem gümüş veya buna karşılık gelen mal ve paradır.  Günümüzde 10 dirhem yaklaşık olarak 300 gram gümüş etmektedir. Bu miktardan daha az bir miktarda mehir belirlenemez. Eğer belirlenmiş ise de bunun 10 dirheme tamamlanması gerekir. Şunu da unutmamak gerekir ki Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) döneminde 10 dirhem yaklaşık olarak iki kurbanlık koyun bedeli idi. Bu bedel de günümüzde en az ortalama 800 türk lirası kadar etmektedir. Mehrin miktarının belirlenmesi bu döneme göre hesaplanırsa daha hayırlı olur .

Mehir göstermelik olmaz. Koca vermeyeceği veya veremeyeceği malı yada eşyayı mehir olarak gösteremez. Bazı yörelerde mehir miktarı çok yüksek olarak belirlenip halka duyurulmaktadır. Fakat söylenen miktarın çok azı kadına ödenir. Bu kısmen doğru değildir.

Ayrıca mehirle kadının şerefi ölçülmez. Mehir kadına hürmetin ifadesidir. Cennet kadınları arasında övülen Hz. Fâtıma (r.ah) annemiz evlenirken kocası Hz. Ali (r.a) tarafından mehir olarak kendisine kullandığı zırhını vermiştir.
Mehir Nedir - Mehir Miktarı Ne Kadardır ? Nasıl Ölçülür ? Mehrin Hükmü - Mehir Çeşitleri- Mehrin Geçersiz Sayılması

Mehrin Hükmü

Mehir farzdır. Farz olması Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ile sabittir.  Allah yüce kitabımız Nîsa suresi 14’üncü ayetinde ” Kadınlara mehirlerini gönül rızasıyla verin” diye emir buyurmuştur.

Mehir Olabilen Şeyler nelerdir? ;

Dinimizde satışı ve kullanışı yasak olmayan her çeşit mal veya eşya mehir sayılabilmektedir. Mehir günün şartlarına göre değerli olan bir mal, para veya eşya olmalıdır. Ev, arazi, araba gibi mülkler de mehir olarak verilebilir. Bunda aksi bir durum yoktur.
Mehrin Çeşitleri

Bu mehir ödeme kısmıyla ikiye ayrılır

Nikah işlemi kıyılırken peşin ödenen mehir. Buna fıkıh kitaplarımızda mehr-i muaccel denir.

Daha sonra verilmek üzere belirlenen mehir. Bu tür mehire de yine fıkıh kitaplarımızda mehr-i müeccel denir.

Sünnet olan uygulama mehri nikahla beraber vermektir. Ancak imkan olmadığı durumda ise sonraya bırakılması caizdir. Böyle bir mehir için tarih belirlenmişse vaktin gelmesiyle kadın mehri almaya hak kazanır ve hemen verilmesi gerekir. Tarih belirlenmemişse boşanma veya vefat halinde ödenmesi icap eder.

Örfe Göre Belirlenen Mehir ( Mehr-i Misil )

Nikah akdi yapılırken mehir hiç konuşulmaz ve  usulüne uygun bir şekilde belirlenmezse kadının emsaline bakılarak bir mehir takdir edilir. Buna emsal mehir yada mehr-i misil denir. Bunda evlenen kadının örfü ve çevresinin belirleyici rolü büyüktür. Bunun için evlenecek kadının babası tarafından en yakın hısmı olan kız kardeş, yeğen veya hala gibi kadınlardan; yaş, ahlak, bilgi, güzellik, dindarlık, bekarlık gibi niteliklerde dengi olan bir hısmı bulunmazsa eğer yabancılardan emsal alınır.

Kadın Ne Zaman Mehrin Tamamını Almaya Hak Kazanır ?

Kadın şu hallerde mehrin tamamını almaya hak kazanır;

Cinsel birleşme gerçekleştikten sonra

Cinsel birleşme gerçekleşmeden koca ölürse

Sahih halvet meydana gelince

Kadın Ne Zaman Mehrin Yarısını Almaya Hak Kazanır ?

Kadın; cinsel birleşme ve sahih halvetten önce kocasından boşanırsa belirlenen mehrin yarısını almaya hak kazanır. Konuyla ilgil Yüce Kitabımız Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur;

” Evlendiğiniz kadınları mehir tayin ettiğiniz halde temas etmeden boşarsanız tayin ettiğiniz mehrin yarısı onundur.” Bakara Suresi 2/237

Mehrin Düşmesi

Cinsel birleşme ve sahih halvetten önce boşama dışında, kadın tarafından her hangi bir sebepten dolayı boşanma veya ayrılık meydana gelirse mehir düşer. Örnek verecek olursak kadın dengi olmayan biriyle evlendiğinde velisinin itirazı üzerine hakimin evlenmeyi feshetmesi durumunda mehir düşer ve kadına hiç bir şey ödenmez.

Gündem Haberleri