İlerideki bir süreyi veya ayeti okuduktan sonra, ardından gerideki bir ayet ve sûreyi okumak mekruhtur. Fakat bu, namazı geçersiz kılacak boyutta değildir. Burada söz konusu olan gereklilik, esasında namazın değil tilavetin bir vacibidir (İbn-i Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 268-269). Tertibe riayetin vacip olduğu görüşü, sûre ve ayetlerin sırasının insanlar tarafından değil de, Hz. Peygamber tarafından (tevkîfen) belirlendiği kabulüne dayanmaktadır. Ancak, sûrelerin içlerindeki ayetlerin tertibinin tevkîfî olduğunda ittifak bulunmakla birlikte, sûreler arasındaki tertibin tevkîfî olduğu konusunda İslam âlimleri arasında ittifak yoktur. Bu sebeple namazda, sûrelerin sıraya göre okunması hakkında farklı görüşler ortaya atılmıştır. Hanefî mezhebinde, hem ayetler hem de sûreler arasında tertibe riayet edip sırayı takip ederek okumak gerekli görülmüştür. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bir gece namazında sıraya riayet etmeden, önce Nisâ süresini sonra Âl-i İmrân süresini okuması gibi olayların ise, henüz tertip gerçekleşmeden önceki bir zamanda meydana geldiği belirtilmektedir (Nevevî, Sahih-i Müslim bi Şerhi’n-Nevevî, VI, 61-62).
Sırayı tersine çevirmeksizin, okuma esnasında ilerideki bir yere geçerken, aradaki tek bir sûre veya ayetin atlanması da mekruh kabul edilmiştir. Fakat bu, bir öncekinden daha hafif derecede bir mekruhtur. Sonraki rek’atte ileriden okunacaksa, uygun olan, en az iki ayet veya iki sûre atlayarak okumaktır. Âlimlerden bazıları, sıraya riayet etmeme şeklindeki değişik hareketlerin sadece farzlarda mekruh olduğunu, nafile namazlarda mekruh olmayacağını söylemişlerdir (İbn-i Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 268-269; Muhammed Hattab es-Sübkî, el-Menhelü’l-Azbül-Mevrûd Şerhu Sünen-i Ebî Dâvud, VII, 260). Aksi görüşte olanlar ise şunu delil getirmektedirler: Hz. Peygamber (s.a.s.),
Hz. Bilâl’in (r.a.), nafile bir namaz olan teheccüdü kılarken bir sûreden diğerine atladığını duyduğunda, ona: “sûreyi olduğu gibi oku” buyurmuştur (İbn Ebî Şeybe, Mûsânnef, III, 629).
Sonuç olarak, namazda sure ve ayetlerin tertibine riayet edilmemesi mekruhtur. Fakat bu, namazı bozacak ve tekrar kılmayı gerektirecek boyutta bir yanlışlık değildir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı