Ta’dîl-i erkân özellikle rükûda, kavmede (rükûdan kalktıktan sonraki duruşta), secdede ve celsede (iki secde arasındaki oturuşta) söz konusu olur.
Hanefî mezhebindeki kuvvetli görüşe göre, sayılan dört yerde ta’dîl-i erkân vaciptir. Diğer bazı mezheplere ve Hanefîlerden de İmam Ebû Yûsuf’a göre ise ta’dîl-i erkân farzdır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 53; İbn-i Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 157-158; ).
Namazda kavme ve celsenin hükmü nedir, ne kadar beklemek gerekir?
Kavme; namazda rükûdan kalkarken, secdeye gitmeden önce iyice doğrulmak ve en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azim” diyecek kadar ayakta durmak; celse ise, namazda iki secde arası en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyecek kadar oturmaktır.
Celse ve kavme, vacip olup yanılarak terk edilirse sehiv secdesi yapmak gerekir. Bilerek terk edilirse namaz bozulur. İmam Şafiî, İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise celse ve kavme farzdır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 312, 321; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 523; Nevevî, Ravda, II, 318).
Ebû Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır: “Hz. Peygamber bir gün mescide girdi, peşinden de bir adam gelerek namaz kıldı. Sonra gelip Hz. Peygamber ’i selâmladı. O da selamını aldı ve ‘dön ve namazını yeniden kıl’ dedi. Bu durum üç kez tekrar etti, sonuncusunda şöyle buyurdu: ‘Namaz kılacağın zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan bildiğin kolay gelen bir yeri oku, sonra rükûya eğil ve uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar rükûda kal. Daha sonra rükûdan kalk ve iyice doğrul. Sonra secdeye git ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar kal. Daha sonra iyice yerleşinceye kadar otur, sonra tekrar secdeye kapan ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar bekle. Bütün namazlarında böyle yap” (Buhârî, Ezan, 95).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı