Numan Kurtulmuş Gezi Parkı kararını değerlendirdi

24 TV canlı yayınına katılan Numan Kurtulmuş gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Gezi Parkı davası ile ilgili kararı değerlendiren Kurtulmuş, "Yargının kararıdır, yani biz yargı kararlarını tasvip etmeyebiliriz, bu kararı tasvip etmeyebiliriz, bunun aleyhine konuşabiliriz ama saygı duyarız." dedi.

24 TV canlı yayınına katılan Numan Kurtulmuş, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Almanya'nın Hanau kentinde iki iş yerine düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Hanau'nun Türklerin yoğun yaşadığı bir bölge olduğunu ve saldırıda Türk vatandaşlarının da hayatını kaybettiğini söyledi. Kurtulmuş saldırı ile ilgili olarak, "Son derece vahim bir saldırı. İşin bir ırkçılık boyutu var mıdır? Öyle görünüyor, ilk şüpheler, ilk bulgular o yönde bir işareti ortaya koyuyor." ifadesini kullandı. 

Avrupa'nın uzunca bir süredir İslam karşıtlığı, yabancı ve göçmen düşmanlığı üzerinden bunun özel bir yansıması olarak Türk ve Türkiye karşıtlığı üzerinden bir siyaset dalgasının geliştiği coğrafya haline geldiğini söyleyen Kurtulmuş, "Yükselen ırkçı dalga, aslında en büyük zararı Avrupa halklarına veriyor." dedi.

Kurtulmuş, benzer hareketlerin devam etmesi halinde bir süre sonra Avrupa'nın merkez siyasetinin zehirleneceğini ve Avrupa'da esas ana akım siyasetin aşırı ırkçılık olmaya başlayacağını belirterek, bunun Avrupa için büyük bir felaket olacağını dile getirdi. 

"BUNUN ALEYHİNE KONUŞABİLİRİZ AMA SAYGI DUYARIZ"

Gezi Parkı davası kararına ilişkin bir soru üzerine konuşan Kurtulmuş, "Yargının kararıdır, yani biz yargı kararlarını tasvip etmeyebiliriz, bu kararı tasvip etmeyebiliriz, bunun aleyhine konuşabiliriz ama saygı duyarız." ifadelerini kullandı ve şunları kaydetti:

"Ortada hukuki bir süreç var, bu hukuki süreçte yargının kararının doğru olmadığı kanaatindeyiz ama sonuçta kararı verecek olan siyaset değil yargıdır, kararı vermiştir. Nasıl yargı birilerinin istediği zaman karar verdiği zaman iyi, istemediği zaman kötü olarak telakki ediliyorsa biz böyle bir çifte standart uygulamayız. Ancak bu yargı kararı ne olursa olsun Gezi Parkı olaylarının niteliğini değiştirmez."

Kurtulmuş, 4 tane ağacın tahrip olmasına rıza göstermeyen insanların başlattığı varsayılan bir hareketin, bütün çevrenin yakılıp yıkıldığı bir sürece gittiğini belirterek, "Dolmabahçe'deki çalışma ofisini basmış olsaydı o militanlar, o teröristler ne olacaktı? Türkiye'de tam manasıyla darbe olacaktı." değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye'ye her alanda zarar veren ve büyük bir tahribat oluşturan kalkışma ile karşı karşıya kalındığını belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Hadi bizim de saflığımıza gelsin bunun bir çevre duyarlılığı ile yapılan olaylar olduğunu kabul edelim. Sonucu ne? Sonuç faizlerin aşırı derecede yükselmesidir, sonuç enflasyonun yükselmesidir, sonuç Türkiye'de 1 ayda 8 milyar dolar yabancı sermayenin Türkiye'den gitmesidir. Sonuç Borsa İstanbul'un çakılmasıdır, sonuç İstanbul'un büyük en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Taksim'in aylarca yaşamış olduğu tahribattan kurtulamamasıdır ve gerçekten çok ağır bir faturanın ödenmesidir."

Sosyal medya üzerinden haberleşerek insanların bir araya gelerek böyle bir olayı gerçekleştiremeyeceğini söyleyen Kurtulmuş, "Hadi diyelim başta geldiler ama bu ölçüde bir toplumsal olayın sürdürülebilmesi mümkün değildir. Bütün sol grupların, radikal grupların, militan grupların, bölücü grupların işin içerisine girmesi asla tesadüf değildir, bir planlamadır." diye konuştu. 

 

"BİR KALKIŞMA OLMADIĞI SONUCUNU DOĞURMAZ"

Hedefin Türkiye'de bir kaos ortamı oluşturmak olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Bunlar olmamış gibi kabul ederek, yani herhangi bir mahkeme kararının beraat vermiş olması Gezi Parkı olaylarının masum olduğu, Gezi Parkı olaylarının bir kalkışma olmadığı sonucunu ortaya koymaz." dedi. 

Gezi Parkı olaylarının içinde FETÖ'nün ağırlıklı olarak yer aldığını bildiklerini söyleyen Kurtulmuş, 7 Şubat MİT kumpası, 17-25 Aralık, devamında ekonomi üzerindeki manipülasyonlar ve en sonunda 15 Temmuz darbe teşebbüsünün bir zincirin halkaları olduğunu vurguladı.

Kurtulmuş, HSK'nin beraat kararını veren 3 hakim hakkında soruşturma ve inceleme izni vermesi konusundaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine, "Normal bir süreçtir. Çünkü şöyle bir durum, ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen bir dava ve sonra nasılsa dava bu seyrinde giderken, dava aynı dava, dosya aynı, yargıçlar aynı yargıçlar, birden böyle bir beraat kararının ortaya konulmuş olması... Normal bir seyir değil. Herhalde HSK de bu hassasiyetlerle bir soruşturma başlattı." şeklinde konuştu.  

Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin davada beraatine ve tahliyesine karar verilen Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında tutuklanması ve Avrupa'nın buna gösterdiği tepkiye ilişkin soruyu yanıtlarken de Kurtulmuş, yeni bir hukuki süreç başladığını, süreçle ilgili yönlendirici bir şey söylemek istemediğini ifade etti. 

Kavala ismi üzerinden Türkiye'yi, hükümeti bir şekilde köşeye sıkıştırmak isteyen bazı uluslararası çevreler olduğunu gördüklerini belirten Kurtulmuş, "Kavala üzerinden bir propagandanın oluşturulduğunu, Türkiye'nin yargısına karşı, Türkiye'nin hükümet sistemine karşı, hatta Türkiye demokrasisine karşı bir propaganda unsuru haline getirildiğini düşünüyoruz. Bizim için Kavala meselesi şu anda ikinci dosyadan dolayı devam eden bir hukuki sürecin bir parçasıdır. Biz onu bir siyasetin parçası olarak görmeyiz." diye konuştu. 

Avrupa'nın konuya verdiği tepkinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Onlar süreci siyasallaştırmak istiyorlar ve bu isim üzerinden propaganda yaparak, yani bilinen bir isim olduğu için propagandasının daha kolay olduğu, daha kolay burada hükümet karşıtı, yargı karşıtı, Türk demokrasisi karşıtı sözlerin söylenebileceğini zannettikleri bir alan oldukları için bunun üzerinden tabiri caizse bu ismi köpürterek bir propaganda yapıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

Darbe tartışmalarının reel bir zemininin olup olmadığına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Hayır yok. Halkımız bu konuda rahat olsun. 15 Temmuz, 72 düvele göstermiştir ki bu aziz millet öyle 3-5 çapulcu darbeciye pabuç bırakacak bir millet değildir. Tankların önüne insanların nasıl yattığını hepimiz biliyoruz. Genelkurmayın önünde o vücudu parçalanmış ağır yaralı vatandaşlarla darbe akşamından sonra konuştuklarımızı hatırlıyorum. Bu millet nasıl 15 Temmuz'da canı pahasına direndiyse bundan sonra hangi darbe heveslisi serseri çıkarsa çıksın perişan eder. Şu konuda da uyanık olmak lazım. Türkiye'nin güzel bir lafı var. Su uyur düşman uyumaz. Millet tarafından iktidara getirilemeyeceğini düşünen birileri sakın ha bu tür uluslararası alanda köpürtülen darbe sözlerine destek vermesin. Bütün partilerin, bu darbe söylentilerini kenara atıp işimize bakmamız lazım. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere bütün partiler bu konuda çok açık bir tavır içerisinde olmalıdır. Türkiye'de yönetimin nasıl değişeceğinin yolu bellidir, o da sandıktır. Darbe ile hiçbir antidemokratik gücü, hiçbir emperyalist uşağına bu memlekette izin verilmeyecektir."

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamalarına ilişkin, "Bunu bir FETÖ işiymiş gibi göstermek, son derece sakıncalıdır, millet iradesine haksızlıktır, milletvekillerinin iradesine haksızlıktır." ifadesini kullandı.

Emekli Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıklamalarının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Ben bir kere asker torunu olarak söylüyorum; Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılacak en büyük haksızlık, hakaret, Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasetin bir aracı hale getirmektir. Siyaset ve yarış bellidir burada. Askerler de yarışabilir, üniformalarını çıkartanlar girer. Nitekim geçmişte olmuştur, emekli generallerden siyasetin içine girenler olmuştur. Ama Türk Silahlı Kuvvetlerini maniple edecek anlama gelecek işlerin yapılmaması gerekir." şeklinde konuştu.

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde mesaj vermek ya da siyasete mesaj vermek devri geride kaldı." diyen Kurtulmuş, "Bakın burada iki şeyin altını çizmek lazım. Birisi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivil iradenin emri altına girmiş olması. Türkiye'de 18 yıllık AK Parti zamanındaki en önemli devrimsel nitelikteki kazanımlardan birisidir. Yani bunlardan birisi de Sayın Başbuğ'un bahsettiği o sivil mahkemelerde yargılanma meselesidir. Bütün demokratik ülkelerde böyledir böyle olması gereklidir, atılmış önemli bir adımdır geç kalınmış bir adımdır. Keşke Türkiye bunları 1970'lerde yapabilseydi." değerlendirmesinde bulundu.

"Bunu bir FETÖ işiymiş gibi göstermek son derece sakıncalıdır, millet iradesine haksızlıktır, milletvekillerinin iradesine haksızlıktır." ifadesini kullanan Kurtulmuş,  şöyle devam etti:

"FETÖ o zaman böyle bir şeye destek vermiş olabilir o ayrı bir şey ama bu sivil siyasetin destek verdiği bir şey sivil siyasetle büyük bir konsensüs ile ortaya çıkmış olan bir karar ve milletin vekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde karar almış bunu yasalaştırmış adımlar atılmış. Gerçekten son derece olumlu sonuçlar alınmış bunun üzerinden bir FETÖ tartışması açmak son derece talihsizliktir.

Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin FETÖ ile mücadelesinin sürdüğünü vurgulayarak, "Nerede varsa kim varsa bunların hepsini temizlemek için devlet bunu bir devlet politikası haline getirmiş vaziyette sonuna kadar gidilecektir. Vatandaşlarımız rahat olsun, nerede hangi FETÖ'cüler varsa hangi etkiyi hala bugün sürdürüyorlarsa onlar ortadan kaldırılacak ve devlet bütünüyle bu örgütten temizlenecek." dedi.

Kurtulmuş, FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

"Şimdi bu tartışmaya girmek istemem ama FETÖ'nün bir terör örgütü olarak ortaya çıktıktan sonra destek verdiği siyasetçiler kimlerse onları da görmemiz lazım. 2014 seçimleri, 2019 seçimlerinde Tayyip Erdoğan karşıtı cephenin bütün adaylarına destek verilmesi için kapı kapı dolaşanlar kimlerdi? Televizyonlarda efendim işte hatta ve hatta şu anda kaçak olan medyadaki önemli isimler, isimlerini zikretmiyorum isimleri üzerinden çok açıkça İstanbul ve Ankara seçimlerinde Tayyip Erdoğan'ın karşısında kim varsa ona oy verin diye propaganda yapan FETÖ'cü kaçaklar kimlerdi? Şimdi böyle baktığınız zaman yani siyasette çok parti ile Ecevit ile de çok yakın ilişkisi içerisinde olmuş, Özal ile Demirel ile de ilişki içerisinde olmuş bir örgütten bahsediyoruz. Çok sayıda bakanla ve milletvekili ile bir şekilde teması olmuş bir yapıdan bahsediyoruz. O zaman bir terör örgütü olarak kabul edilmiyor. Ama terör örgütü olarak kabul edildikten sonra bunların doğrudan açıktan kimlere destek verdiği de ortadadır. Bu milletin aklıyla da alay etmesinler."

"HUKUKÇULAR SON ÇALIŞMALARI YAPACAK"

CHP'nin İş Bankası hisseleri ile ilgili gelen soruya da yanıt veren Kurtulmuş, "Bununla ilgili çalışma belli bir noktaya geldi. Hukukçular son çalışmaları yapacaklar. En doğru düzenleme neyse onu getirip bu düzenlemeyi gerçekleştireceğiz. Önce vatandaşlarımızın da anlaması için şunu söylemek isterim; mevcut yasalarımıza göre hiçbir siyasi partinin ticaret yapması mümkün değildir. Ticaret yapmaktan kasıt, sadece şu bardağı alıp satmak değildir. Herhangi bir şirkete ortak olmak, herhangi bir şirketin yönetiminde bulunmak bunlar da ticaret yapmanın bir faslıdır.

Cumhuriyet Halk Partisinin ya da bir başka partinin herhangi bir şirketin yönetim kurulu üyesi olması orada yönetici olması orada ticarete konu olan bir şirketin yönetiminde bulunması yasal olarak mümkün değildir. Ama filhakika gerçekte baktığınız zaman Cumhuriyet Halk Partisi, İş Bankası yönetim kuruluna, yönetim kurulu üyelikleri vermiştir. Geçmişte birkaç sefer bu düzenleme yapılmış yani Demokrat Parti, bunun hukuka aykırı olduğu öne sürülerek Cumhuriyet Halk Partisinin bu hisselerinin bir şekilde devredilmesi gündeme gelmiş, aynı şekilde 12 Eylül darbesinden sonra bu gerçekleştirilmiş. Çok uzun bir tartışma." ifadelerine yer verdi.

Gündem Haberleri