Nuri Pakdil kimdir? Nuri Pakdil öldü mü? Nuri Pakdil kaç yaşındaydı?

Nuri Pakdil kimdir? Nuri Pakdil öldü mü? Nuri Pakdil kaç yaşındaydı? soruları Nuri Pakdil yoğun bakıma kaldırıldığından itibaren merakla araştırılıyor. Son dakika olarak Nuri Pakdil'in hayatını kaybettiği belirtildi. İşte Nuri Pakdil hakkında tüm merak edilenler...

Nuri Pakdil kimdir? Nuri Pakdil öldü mü? Nuri Pakdil kaç yaşındaydı? soruları Nuri Pakdil yoğun bakıma kaldırıldığından itibaren merakla araştırılıyor. Son dakika olarak Nuri Pakdil'in hayatını kaybettiği belirtildi. İşte Nuri Pakdil hakkında tüm merak edilenler...

NURİ PAKDİL KİMDİR? NURİ PAKDİL ÖLDÜ MÜ? NURİ PAKDİL KAÇ YAŞINDA?

1934 yılında Kahramanmaraş'ta dünyaya geldi. Lise eğitiminin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. İlk çalışmalarını, şiir ve deneme türlerinde memleketinde "Demokrasiye Hizmet" gazetesinde yayımladı. Lisedeyken "Hamle" adında bir dergi çıkardı. İstanbul'da bir haftalık dergide sanat sayfaları düzenledi.

1969 yılında "Edebiyat" dergisini ve 1972'de Edebiyat Dergisi Yayınları'nı kurdu. Edebiyat Dergisi Yayınları'nın ilk kitabı Batı Notları'dır. Edebiyat dergisi, kimi aralıklarla uzun yıllar sürdürdüğü yayınına, Aralık 1984'te ara verdi. Edebiyat Dergisi Yayınları, 1972-1984 yılları arasında 18'i Nuri Pakdil imzasını taşıyan, 45 kitap yayımladı.

28 Şubat 1997 tarihinde Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan yeniden kitap yayımlamaya başladı. Daha önce yayımlanan 5 kitabın yeniden çalışılmış basımı ve 12 yeni kitabın ilk basımları yapıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. Kasım 2014'te Necip Fazıl Saygı Ödülü'nün ilkini aldı.

2014 yılında TRT1'de yayınlanmış olan "Yedi Güzel Adam" dizisinde kendisinden bahsedildi. Hiç evlilik yapmayan Nuri Pakdil, iyi deredece Fransızca biliyor ve Kasik Batı müziği ile edebiyatına ilgi duyarak yakından takip ediyor.

Yazarlığı boyunca 16 müstear isim kullanan Nuri Pakdil'in en çok tercih ettiği ise "Ebubekir Sonumut" olmuştur.

NURİ PAKDİL ÖLDÜ MÜ? NURİ PAKDİL SAĞLIK DURUMU SON DAKİKA | NURİ PAKDİL HASTALIĞI NEYDİ?

Yazar Nuri Pakdil,üst solunum yolları enfeksiyonu nedeni ile önceki gün Ankara Şehir Hastanesi'ne kaldırılmıştı.

85 yaşındaki ünlü edebiyatçının tedavi gördüğü hastanede kalbi durmuştu.Yapılan müdahale ile yeniden hayata dönen Pakdil yoğun bakım ünitesine nakledilmişti.

Usta yazardan bugün acı haber geldi. Nuri Pakdil tedavi gördüğü hastaneye hayatını kaybetti.

NURİ PAKDİL SÖZLERİ NEDİR? NURİ PAKDİL GÜZEL SÖZLERİ

”Kalem benim kal’em.”

”Acıyı güzele, kötüyü iyiye çevirmek lazım. Bunu da ancak sanatla yapabiliriz. Ölümsüz olan, bir tek o çünkü.”

”Gerçek değil düzme bir dünyaydı, okuduğum bütün okullarda, önüme konulan. Hayal gücümü harekete geçirmesem yıkılmıştım.”

”Dilimin döndüğü kadar sustum…!”


 

”Gerçek İman: Dönüştürücüdür: Tüm yeryüzünü; Hakka doğru…”

”Suskunluğu, tırnaklarımın altında bir tahta kıymığı gibi taşıyorum.”

”Sükût; Dünyanın en uzun cümlesi…”

”Çürüme başlamaya görsün insanda, akıp gidiyor hiçliğe.”

”Sultanahmed Camii diyor ki Süleymaniye Camiine : Başımızı alıp gidelim mi ?”

”Anlamak fiilinden meşaleler yapılmalı : Yeryüzünde birbirimizi görebilmek için.”

”Sözümüz eksik, hayatlarımız yarım, kalbimiz sallanıyor içimizde direnmeye hazır hayatlar ver bize Rabbim !”

”Biz, yitire yitire kazandık kendimizi.”

”İnsan, kendi sesini, daima başkalarından önce işitir.”

”Yasa batmış Kudüs bu! Elinizi uzatınız; zincirleri mi kıracaksınız? Yurtsuz kalan Filistinlilerin direniş ateşinin çıngıları göklere saçılır ve İstanbul gecelerinde toplarsınız bunları.”

”Boynumuz ağrıdı batıya bakmaktan.”

”Hüzün; hissedilmesi kolay olmayan, çok narin, ince bir sestir.”

”Ancak eylemin içinde kurulabilir düşünce birliği.”

”Eşya egemen insana: bize kim ağlayacak?”


 

”İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün; nasıl kayıp gidecek elinizden…”

”İnsanın damarlarında sağlam cümleler dolaşmalıdır.”

”Eğilip kalbimi dinlemek istiyorum ya, bazen, öylesine uzağındayım ki!”

”Ağlamak, anlamak anlamına geliyor benim için.”

”Pası silinir gözümüzün: upuzun bir fetihtir aslında hayat; kendi özümüzü daha bir kavradıkça.”

”Çocukluğum sınırsız bir ülkedir.”

”Bir cümleyi bıraktım; yetkinleşsin haberim olur.”

”Bazen başımı ayrı mı taşısam, diye düşündüğüm oluyor;çünkü, aşırı gürültüyle dolu içi.”

”Çağ ancak, bilinçle sorumluluk yüklenenlerin yüzüne güler.”

”Okumadığın gün, karanlıktasın ve bu karanlıkta hiçbir şey meşru değildir.”

”Bütün yalınlığıyla hayatı kucaklayabilmek, tartıya vurabilmek akıp giden suları, saat şöyle dursun, dakikaların değerini anlayabilmek, ateşi avucumuzda tutabilmek açıkçası sükûnette mümkün. Yeryüzünün en melodik dili, sükûnet.”

”Bize lazım olan soylu bir öfkedir.”

”Bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hak edebilirim yaşamayı?”

”Hayat; hem yürünülen yoldur, hem taşınan dağ.”


 

”Yazı, daima bıçak sırtına yazılır; durursanız, bilirsiniz ki, bıçak etinize saplanacaktır.”

”İnsanın, içinden kurduğu cümlelerin ağırlığını omuzlarında hissettiği vakitleri iyi yaşaması gerekiyor. İçimiz: büyük şansımızdır çünkü.”

”Yazı: Doruk noktasına ulaşmış aşktır.”

”Kuşkusuz, en etkili ve evrensel silah, kelimedir. Okumadığın gün karanlıktasın.”

”Durmadan vurmalıyız vicdanımızın üzerindeki kayaya; mor puta. Özgürlüğümüzü ancak böyle varedeceğime inanıyorum. Çünkü, özgürlüğü, kotarılmış ve bana sunulmuş bir yemek olarak bulmadım ki ben!”

”Okumadığın gün karanlıktasın. ve: Bu karanlıkta hiçbir şey meşru değildir.”

”Hiç yazılmamış uzun bir destandır annelerin yüzleri.”

”Yalnızlıkta kendi cümlesi bile eşlik edebiliyor insana.”

”İzin verirseniz şuracıkta, kendi kendime düş görmek istiyorum.”

”İnsan yitire yitire kazanabilir kendi kendini.”

”İnsanın özü artık yok. Tüm çılgınlıklar bundan kaynaklanıyor olmalı. Çağın kanseri, bu ‘insan özü’nden yoksunluk.

”Çok vefalı bir dostun elini tutarcasına Sağ elimi sol elimin üstüne getirdim..”

”Kim bıraktı uçurumu bu kadar yanıma.?”

”Ey aşkı hiç tanımayan kalbinin çevresinde bitimsiz bir kıştır zaman.”

”Her şey olabilir: İnsan: Yitirmişse.”

”Çağın deli gömleğini görüyoruz: Kentin, kendi kendine yabancılaşarak şişen-sarkan cüssesi.”

”Kolay mı dostum, yürümek! Tırmanılması gereken yalıyarlara yalılardan geçilmiyor ki.”

”Pası silinir gözümüzün: upuzun bir fetihtir aslında hayat; kendi özümüzü daha bir kavradıkça.”

”Çoğu zaman, susmak, konuşmaktan daha kıymetlidir, hayırlıdır. Söz bitebilir, fakat sükût hiç bitmez. Çünkü o, dünyanın en uzun cümlesidir.”

”Sorumlusunuz, bütün yaptıklarınızdan, olanlardan ülkenizde ve ülkeniz olmayan yerlerde, ilginiz ve bilginiz oranında.”

”Yürüyecek miyim? Karar. Adımların tadını bir aldı mı, hiç bırakası gelmiyor insanın.”

”Martılar karanfil dökerken sulara,  Hiç böyle İstanbul olamadı kimse.”

”Kutsal inadı olanlar gerekli. Bir kalbi daha olanlar gerekli.”

”Hız telaşı tedirgin etti iç sistemimizi. Belki “en iyisi yürüyerek gidilir yaşamaya.”

”Harikadır cümle ilk yazıldığında. Koşmaya başlasın da o zaman gör sen.”

”Hayat : hem yürünülen yoldur, hem taşınan dağ.”

”Gül nevileri de dahil kirlenmeyen çiçek mi kaldı ki!”

”Sen hiç martı yüreğinin çarpıntısını duydun mu? O, bir mücadeleci yüreği gibi, dik dik atar.. Kıyıya inince besmeleyi unutma.!”

”Tarih Tekbir öğreti , Görmek en büyük yeti”

”İnsan kendini de pusuda beklemeli.”

”Her cümlenin vebali ağırdır. Kapsama alanına tüm insanlık girmektedir.”

”Gerçek değil düzme bir dünyaydı, okuduğum bütün okullarda, önüme konulan. hayal gücümü harekete geçirmesem yıkılmıştım.”

”Süpürülmekten korktukları için her süpürgenin sapına yapışanları iyi ayırt etmeli.”

”Bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hak ederim yaşamayı?”

”Direniş varoluşun deneyidir.”

”Susuzluktan çatlamış toprak nasılsa, İstanbul’un yüreği de öyle!”

”Yürüyecek miyim? Karar. Adımların tadını bir aldı mı, hiç bırakası gelmiyor insanın.”

”Biz, yitire yitire kazandık kendimizi…”

”Kudüs’süz ve İstanbul’suz Aşk yoktur…”

”Sayfalar bazen kısraktır. Arap atları da emeği savunan yazarların kitaplarında kişner.

”İçe bakış dehşetli hazinedir.”

”Öyle kötü biriyim ki seni sonsuza kadar yanımda tutarak hayatını benim yanımda cehenneme çevirmek istiyorum. Seni defalarca kırmak, belki defalarca yaralamak. Sırf günün sonunda bana sığın diye elindeki her şeyi almak istiyorum.”

”Gerçeği, doğruyu aramanı en meçhul yerlerine doğru yolculuktur: yazmak. Ancak layetezelzel zihinlerde: cesaretle: dürüstlükle ilerlenebilir vicdani derinliğe. Çu çuh tren, kıvrıla kıvrıla ve de kılıç güneşe girerken.”

“Direnç gömleğimi giydim!” sözü “Sürekli okuyorum” anlamına geliyor.”

”Tartışma hiç kimseyle. Sadece düşün. Düşündür başkalarını.”

”İnsanın, içinden kurduğu cümlelerin ağırlığını, omuzlarında hissettiği vakitleri iyi yaşaması gerekiyor..
İçimiz: büyük şansımızdır çünkü…”

”Otellere yağmur yağar çocukluğum ıslanır…”

”Susmakta konuşmak kadar önemli oluyor bazen.”

”Kuşkusuz, en etkili ve evrensel silah, kelimedir.”

”Nergis sızısı bir yağmur idim ben insan kalıbına döküldüm ..”

”Ben bir şeyi hiç mi hiç az sevemedim. Hele orta hiç sevemedim. Hep çok sevdim. Arkadaşlarımı da severim. Yeryüzüne biterim. Eve portakal aldığımda kasayla alırım. Dayanamayanlar çürür.”

”İnsan, geceleyin, yalnızsa, en çok kendini gereksiniyor: Zaten, yalnızlığın büyük güç kaynağı oluşu da bundandır: gündüz de öyledir de, geceki yaslanış bambaşkadır. Dağ delirir. Su yokuşa çıkartılır, aşağı boşaltılır.”

”Daima bana inanmalısın.” diyor içim..”

“Öldünüz. Birbirinizi öldürüyorsunuz.. Öldürüldüler. Öldük. Gömülme törenlerimize hemen başlanabilir.”

”İnsan aşık olmadan kendini tanıyamaz.”

”Korku” derdi, ”bir arkadaş gibi yanında olmalı insanın” derdi, ”umutla dengelemek için: içimizi.”

”İnsanda adalet duygusunu oluşturan, bu duyguyu canlı tutan kaynak, insanın ruhsal derinliği, insanın manevi yönüdür. Bir toplulukta ruh unutulmuşsa, manevi istekler yoksa, o toplumda gerçek anlamıyla sağlıklı insanların bulunmadıklarını hemen anlarız. Kimse, öldürülmüş ruhunun davacısı değil!”

”Gökyüzü, dörtbaşı bayındır bir ülkedir.”

”İnsan, seni savunuyorum sana karşı!”

”İnsanın en çok kalbi temiz olmalıdır. Ne emek, ne ekmek; Önce kalbimiz bozuluyor çünkü.”

”Eminönü’ne doğru; gözlerime İstanbul dola dola; insanın encamı yürüyor iki yanımda: hangisindeyim ben?”

”Yargılıyız acı çekmeye. Acının her şeye egemen olduğu bir çağda yaşıyoruz: en çok insan öldürülen bir çağ çünkü bu. Özellikle, Türkiye’de her şeyin üstünü yoğun bir acı kaplamış: gülüşümüz bile acıdır bizim. Büyük bir ulusun son küçük parçası üstünde bırakıldık. Hem bir toprak yitikliğinin, hem de bir ülkü yitikliğinin acılarından kaynaklanıyor bizim acımız.”

”Aslında konuştuğumuz filan da yok, düpedüz açık açık, çığlık çığlığayız.”

”İnsan aşmak zorundadır kendi kendini: kendi kendini öldürmeye, bir çukura düşmeye karar verebilen insan, niçin, kendini aşmaya, doruklara çıkmaya karar veremesin?: insan, manevi kaynaklardan uzaklaştıkça parça parça öldürmüş olur kendini: taksitli özöldürüm bu.”

”Yeryüzünde dostluğun, arkadaşlığın, bir amaca doğru yürüme yoldaşlığının devinimli, aydınlık, üretken bir simgesi gibiydi.”

“Birbirimize tutundukça bıçakların ağzı kapanacak.”

”Yönelişlerin en ayrıcalıklısı, insanın kendi vicdanına doğru olandır.”

” Gece arkadaşlar gittikten sonra, yoğun yalnızlığımı giyindim. Bu gece çok seviyorum yalnızlığımı.”

”İnsanın, kendi kendi olabileceği sessiz bir mekan, meğerse ne kadar önemliymiş!”

”Çağın boğuntusu, insanın salt maddesel düzlemlerde yığınlaştırılmışlığında toplanıyor: Eşyalaştırılan insanın çağa yansıyan acıklılığı.”

”Özellikle umut, konuştukça büyür, aşar sizi, kentinizi de, ülkenizi de aşar: yeryüzüne bir elektrik akımı gibi geçer umut.”

”Her yerde kelime arıyorum; tüfeklere sürülü kurşunlar gibi ağır. Ama, onlar gibi öldürücü değil. Eyfel Kulesi kurşuna dönüşse, basımevinde eritilse, kaç kelime olurdu, diye düşünüyorum. Örneğin, sadece bir kelimedir Amerika.”

”İnsanın ruhsal yanını yeniden düzeltici önerileri içeren bir öğreti sunulmalı. İnançsızlık, şu kadar megatonluk bir atom bombası altında insanlığın son bulacağı korkusundan daha çok korkutmalı bizi!”

”Tüm kurumları Avrupa’dan almak” hastalığına tutulalı beri, tarihimizi okumaz olduk. Kendi tarihine yabancı kuşaklar yetişti Türkiye’de. Geçmişle aramıza bir Avrupa setti inşa ettik. Ve hiç utanç da duymadık bu setti inşa ederken.”

”Çanta açılır, kitap çıkarılır. İşte: okurken kalbimle şakır şakır konuşuyorumdur da.”

”Hiç kimse kahır yaşamak için aşık olmaz: “Kahrın da hoş” diyebilmektir aşk.”

”Çağdaş insanın, büyük bir eksikliği de kuşkusuz şurda: Günüyle tarih arasında bir bağ kurmamasında, belki kuramamasında ilençli kavimleri hiç usuna getirmemesinde, belki getirememesinde Kutsal Kitap’la varlığını doldurmamasında, yoğunlaştırıyor insanın üzerindeki ilenci.”

”Bağımsızlığa dışsal davranışlarla değil içsel bileşimlerle ulaşılabilinir ancak kurtarmamız gereken ilk yurt içimiz iç dünyamız kimliğimiz.”

”Heykele saygı duyula duyula Tanrı inancı yitebilir insanın içinde. Çünkü saygı taş kesilirse, insan kolaylıkla aşamaz önündeki engeli.”

”Benim siyasetim inancımdır, benim inancım siyasetimdir.”

”Ruhumuzun özünden yola çıkmalıyız.”

”Tanrı düşüncesi içimize dolmadan kendi kendimizi aşamayız; kendi kendini aşmadan da bunalımlarından kurtulma olanağı yok insanın.”

”Her ânı o ânda yaşamalıyız ki, seçimimizi sağlıklı yapabilelim: her ânında seçimle karşı karşıya insan.”

”Gözleriyle birbirinin olan sevgililer gibi olunca, yazıyla… Ben ona derim, işte, yazı…”

”Kuşkusuz bir ‘giz’dir içdünyası insanın: öyle olmasa, insan, şimdiye değin dayanabilir miydi ağırlığına yeryüzünün?”

”Daima, terazinin ibresi vicdandır. Artık, vicdan dışında hiçbir şey namusluluğu açıklayamaz.”

”Altmış bıçak yemiş bir yılan da olsam, şükür Tanrı’ ya, hayattayım gene de. Hala yaşıyor olmamız: az şey mi?”

”Yabancılaşma ve uygarlığından kopan bir ulusun alınyazısıdır.”

”Mekke yönünde tek buğdayı sürükleyerek ilerleyen karıncayı hiç usumdan çıkarmayacağım, her zaman düşüneceğim. Çünkü, karınca, yolunda yanarken, eşsiz bir güzelliği de yazıyor: yeryüzündeki bütün dillerle.”

”Ölüm korkusunu, ancak ölüm ötesi hayata inanarak yenebiliriz.”

”Bir ülke, utanma duygusunu yitirmişlerle dolunca, sürgünler ülkesi olur. Utanma duygusunu yitiren, kendi kendisini yitirmiş bir sürgündür.”

”Batı üstüne, şimdiye değin çok okuduk. Uzun yıllardır, uygarlığımızı bırakıp, nasıl olursa olsun, ne olursa olsun, Batılılara benzemeye çalışıyoruz. Onların sözlerini tutmadan, onların kurumlarını almadan, onların yasalarını uygulamadan, sorunlarımızı çözemeyeceğimiz kanısına varmışız.”

“Çok genişlemeli kalbimiz” derdi, “Sevebilmek için”

”Bir ulus, kendi uygarlık değerlerinden kopuk bir düzeyde bulunuyorsa, o ulus için ne ekonomik, ne de siyasal bir bağımsızlık söz konusu olabilir.”

”Çileyi çeken yazıyı yazandır. Bin çile de bin çeşit yazı demektir.”

”İnsan, vicdanıyla sürekli hesaplaşıyorsa, genç kalır, tığ gibi.”

”Hiç alışamadım gülmeye, hüzün vicdanıma daha uygun.”

”Doğrudur aşınma acıdır. Aşınan ayak topa vuramaz. Aşınan beyin devrim yapamaz.Aşınan aşık şık bir görüntü vermez. Aşınan kumaştan güzel bir elbise dikilebilir mi?”

”Mezar taşıysa çok alçak gönüllü bir işarettir oradaki ölüye ve ölümün “aşılması gerekli bir köprü” olduğuna.”

”Ne söylüyorum ben? Eğriyse düzeltilmeli, kirliyse arındırılmalı, kanlıysa kazına kazına temiz yeri ortaya çıkarılmalı demiyor muyum?”

”Mütemadiyen, vicdanında, kendi kendini sorgulamayan, hiçliğe doğru hızla kayıyor demektir.”

”Tanrı düşüncesinden yoksun kalınınca hiçbir şey olunamayacağını, kendi kendine ıslık çalar gibi kara başkaldırı deneyleri yapanlara, hangi dille ve kim anlatacak?”

NURİ PAKDİL KİTAPLARI NELERDİR? NURİ PAKDİL SÖZLERİ

Harikalar Tablosu / Prevert, Oyun/Çeviri, Temmuz 1974.
Ay Operası / Prevert, Şiir/Çeviri, Nisan 1975.
Biat II, Deneme, Ocak 1977.
Bağlanma, Deneme, Şubat 1979.
Bir Yazarın Notları II, Deneme, Aralık 1980.
Put Yapımevleri, Oyun, Nisan 1980.
Biat III, Deneme, Nisan 1981.
Anneler ve Kudüsler (Şiir)
Bir Yazarın Notları III, Deneme, Mayıs 1981.
Kasırganın Çatırtıları / Guillevic, Şiir/Çeviri, Mayıs 1981.
Bir Yazarın Notları IV, Deneme, Eylül 1982.
Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş, Oyun, Haziran 1982.
Edebiyat Kulesi, Deneme, Şubat 1984.
Sükût Sûretinde, Şiir, Şubat 1997.
Derviş Hüneri, Deneme, Mart 1997.
Batı Notları, Gezi-İzlenim, Mart 1997.
Arap Saati, Deneme, Mayıs 1997.
Umut, Oyun, Haziran 1997.
Ahid Kulesi, Şiir, Haziran 1997.
Korku, Oyun, Ağustos 1997.
Klas Duruş, Deneme, Ekim 1997.
Arap Şiiri (Güldeste) I, Şiir/Çeviri, Haziran 1998.
Arap Şiiri (Güldeste) II, Şiir/Çeviri, Haziran 1998.
Kalem Kalesi, Deneme, Ekim 1998.
Bir Yazarın Notları I, Deneme, Mart 1999.
Osmanlı Simitçiler Kasîdesi, Şiir, Temmuz 1999.
Otel Gören Defterler 1: Çarpışan Sesler, Deneme, Aralık 1999.
Otel Gören Defterler 2: Yazının Epik Resmi Çekildiği Sırada, Deneme, Mayıs 2000.
Otel Gören Defterler 3: Büyük Sorgu, Deneme, Kasım 2001.
Otel Gören Defterler 4: Simsiyah, Deneme, Nisan 2002.
Otel Gören Defterler 5: Ateş Hattında Harf Müfrezeleri, Deneme, Ocak 2003.
Otel Gören Defterler 6: Yazmak Bir Mûcize, Deneme, Haziran 2005.

Gündem Haberleri