Obsesif ne demek? Kelime anlamı nedir?

Kişinin gerçeklik duygusunun bozulmadığı ve kişinin doğru olmadığını bilmesine rağmen gerçeklik duygusunun korunduğu takıntılı düşüncelere obsesyon (takıntı) denir.Her insanın takıntılı olduğu bir konu bir düşünce vardır bunun ileri boyutta olması hastalığa neden olabilir

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bir anksiyete (endişe) bozukluğu'dur. OKB kişinin istemediği ve tekrarlanan düşünceler, hisler, fikirler, takıntılar veya bir davranışı yapmaya doğru sürülmek. Sıklıkla kişi, obsesif (saplantılı) düşüncelerinden kurtulmak için bir kompulsif (zorlayıcı) davranışı uygulamak durumundadır.

OBSESİF NE DEMEK?

Hastanın kendisini sürekli olarak duygulara kaptırmaktan, belli düşünceleri aklına getirmekten, belli davranışları bir tören (ritüel) havasında yinelemekten bir türlü yakasını kurtaramadığı, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişilerarası kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü. Obsesif-kompulsif bozukluk diğer adıyla saplantı-zorlantı bozukluğudur.

Obsessif nevrozlar vesvese olarak isimlendirilirler. Ancak dini kullanımlarda kelimenin anlam kayması söz konusu olabilir. Bir çeşit nevroz türüdür. Hastalığa yol açan etkenin beyindeki sinir iletimine katkıda bulunan serotonin maddesinin salınımının dengesizliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Obsesif-kompulsif bozuklukta kişi aslında davranışının/davranışlarının anlamsız, gereksiz ya da saçma olduğunun farkındadır ancak kendini bu davranışı sergilemekten alıkoyamaz.

KLİNİK ÖZELLİKLER

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (OKKB), sık sık obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile karıştırılabilir. Ancak obsesif ve kompulsif davranışlar kişinin yaklaşımına ve hissine göre değişmekte ve buna göre ayrıştırılmaktadır*.OKKB'de kişi egosyntonic yani düşünce ve davranışları kendisi için değerli hisler ile harmanlayarak kabul edilebilir bir gereklilik veya davranış tarzı olduğunu kabul eder.OKB'de kişi egodystonic yani düşünce ve davranışları 'kendini gördüğü ideal durumu' (self-image) ile çakışmaktadır veya uyumsuzluk göstermektedirBu iki grubun, klinik ve sosyodemografik özellikler açısından karşılaştırılması hakkındaki çalışmayı, Uz. Dr. Nuray Türksoy, Prof. Dr. Raşit TÜKEL ve Uz. Dr Özay ÖZDEMİR'in Klinik Psikiyatri 2000 3:92-98 yayınından ulaşabilirsiniz.

TANI

DSM IV Tanı Kriterlerine göre aşağıdaki 8 belirtiden en az 4'üne sahip kişiler obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahiptir.Yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşır durur.İşin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmelliyetçilik gösterir (örn. kendisine özgü aşırı katı ölçütler karşılanamadığı için bir tasarıyı tamamlayamaz.Boş zamanlarını değerlendirme etkinliklerinden ve arkadaşlıklarından yoksun kalacak derecede kendisini iş ya da üretkenliğe adar (ekonomik gereksinmeleri ile açıklanamaz

Ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının sesini aşırı dinler ve esneklik göstermez (kültürel ya da dinsel özdeşimi ile açıklanamaz)
Özel bir değeri olmasa bile eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamaz
Başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da başkalarıyla birlikte çalışmak istemez.
Para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır; para, gelecekte ortaya çıkabilecek felaketler için biriktirilmesi gereken bir şey olarak görülür katı ve inatçıdır.

ERKEK ÇOCUKLARDA GÖRÜLME OLASILIĞI DAHA YÜKSEK

Çocuklarda OKB kendini nasıl gösterir?
Çocuklarda OKB, 10-11 yaş ve 19-23 yaş olmak üzere en sık iki yaş grubunda kendini gösterir. Erken yaşta başlaması, bu bozukluğun daha ağır ve tedavide daha dirençli seyredebileceğinin göstergesidir. OKB erkek çocuklarda daha sık görülür, daha erken başlar, aile öyküsü daha sıktır ve diğer psikiyatrik bozukluklarla (duygudurum bozuklukları, tik bozukluğu vb.) birlikteliği erkek çocuklarda daha fazladır. Hastalığın başlangıcı genelde sinsidir ve işlevsellikte bozulma zamanla kendini gösterir.
Çocuklarda en sık görüler takıntılar: kirlenme ve bulaşma, kuşku, kötü bir şey olacağı düşüncesi, hastalık-ölüm düşünceleri, seksüel takıntılar, simetri ve düzen takıntıları, dini takıntılar, yasak ve saldırgan düşünceler, idrar-kaka kaçırma ile ilgili kaygılar ve kendine veya başkasına zarar verme korkusudur.
Çocuklarda en sık görülen zorlantılar ise: yıkama, kontrol etme, düzenleme-sıralama, sayma, dokunma, tekrarlama, biriktirme ve zihinsel zorlantılardır.
Çocuklarda tanı konurken erişkinlerden en önemli farkı, “kişi takıntı ve zorlantılarının mantıksız olduğunu bilir” tanı kriterinin çocuklarda aranmamasıdır. Ayrıca çocuklar zorlantılarının amaçlarını tam olarak da dile getiremeyebilirler. Bu nedenle tanı süreci karışabilir.

AİLELER EĞİTİLMELİ

Çocuğuna OKB tanısı konan aileler nasıl davranmalıdır?

Çocuğun tedavisine başlamadan önce ailenin hastalık hakkında eğitilmesi gereklidir. Bu durumun, bir hastalık olduğu, kendi haline bırakıldığında düzelmeyeceği, başka psikiyatrik bozuklukların da eklenebileceği, tedavisinin mümkün olduğu ancak tedavi sürecinin zor ve uzun olduğu anlatılmalıdır. Tedaviye başlamadan önce çocuk ve aile ile tedavi sözleşmesi uyumu artırmaktadır. Tedavi sırasında aileden kaynaklanabilecek güçlükler ortadan kaldırılmalıdır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: Eğer ailede benzer belirtileri olan bir birey varsa aile çocuktaki belirtileri normalize edebilir veya çocuk belirtilerine aileyi ortak etmiş ve işbirliği içine girmiş olabilirler. Bu durumun tam tersi de mümkündür; belirtiler nedeniyle çocuk ve aile arasında büyük çatışmalar oluşabilir ve bu durumun tedaviyi aksatabilir. OKB’li çocukların aileleriyle çalışırken bu konuların düzeltilmesi gereklidir.

OKUL HAYATLARINDA DİKKAT DAĞINIKLIĞI OLABİLİR

OKB tanılı çocuklar okulda ne gibi zorluklar yaşayabilirler?

OKB’nin doğası gereği belirtiler çok çeşitli olduğu için, çocukların da yaşayabilecekleri sorunlar da çok çeşitli olabilir. Örneğin temizlik takıntısı olan bir çocuk okulda toplu kullanılan tuvaletleri kullanmakta ve hatta sınıfa girip sıraya oturmakta bile zorlanabilir. Ayrıca el yıkama zorlantıları olan bir çocuk okuldaki vaktinin çoğunu lavaboda geçirebilir. Bu durumlar derse olan konsantrasyonlarını ve arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Dışarıda yemek yemekte güçlük çeken çocuklar, okul ortamındaki yemekleri de yiyemeyebilir. Saldırgan düşünceler gibi zorlantıları olan çocuklar topluluk içine girmekten çekinecek ve arkadaşlarından uzak duracaklardır. Simetri takıntısı olan bir çocuk, takıntıları nedeniyle derse adapta olmakta güçlük çekebilir. Görüldüğü gibi hastalığın doğası nedeniyle çocukların okulda yaşayacakları sorunlar da çok fazla şekilde kendilerini gösterebilirler.

GENETİK MİDİR?

OKB’de yapılan ikiz çalışmalarında; tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre daha yüksek oranda eş zamanlılık saptanmıştır. İkiz çalışmalarından çıkarılan sonuç ise; OKB için genetik geçişin önemli olduğu ancak tek başına genetik geçişle ortaya çıkar demenin yanlış olacağı yönündedir. Aile çalışmalarında ise; OKB’li çocukların ailelerinde OKB görülme oranının, toplumda beklenenden daha fazla olduğu saptanmıştır. Ailesel geçiş, özellikle erken başlangıçlı OKB’de belirgindir. Ayrıca yapılan çalışmalarda OKB ile tik bozukluğu arasında da bir genetik ilişki saptanmıştır. Tik bozukluğu olan OKB’lilerin akrabalarındaki OKB oranı, tik bozukluğu olmayanların ailelerine göre daha yüksektir.


OBSESİF KOMPÜLSİF BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ VAR MI?

İyi ve doğru bir ilaç tedavisiyle hastaların yaklaşık % 60'ı tedavi edilebilmektedir. Ancak tedavi sürecinde hastaların dikkat etmesi gereken husus tedavi etkinliğinin geç başlaması hususudur. Etkinin başlaması ve olgunlaşması için 2-3 aylık bir süre gerekmektedir. O yüzden bu sürenin göz önünde bulunulması ve sabırla tedaviye devam edilmesi çok önemlidir. İlaç tedavisi tek başına yeterli olmazsa ilaveten elektroşok ve Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU-TMS) tedavisi de devreye sokulmalıdır. Son yıllarda transkraniyal manyetik uyarım denen bir tedavi yöntemi saplantı hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. Türkiye’de ilk ve tek manyetik uyarım cihazını bünyesinde bulunduran NPGRUP’da uygulanan hastalarda ümit verici sonuçlar alınmaktadır. Son yıllarda yapılan uygulamalara göre ilaç-elektroşok-manyetik uyarım tedavisine bilişsel ve davranışçı tedavi yöntemleri ilave edildiğinde tedavi şansı % 70-80'e çıkmaktadır. Davranışçı tedavilerde de üzerine gitme, dikkati başka yöne çekme, stresle mücadeleyi öğrenme ve "bio-feedback" gibi yöntemler uygulanmaktadır. Bilinmesi gereken en önemli konu bu durumun üzerine gidildiği takdirde tedavisinin mümkün olduğudur.

Gündem Haberleri