Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül-Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü alimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad'dan eğitim görmüş Ömer Hayyam'ın eserleri merak ediliyor. Bu bağlamda Ömer Hayyam'ın eserlerine haberimizde yer veriyoruz. İşte Ömer Hayyam eserleri, rubaileri, şiirleri, sözleri...
ÖMER HAYYAM RUBAİLERİ
Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.
***
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
***
Gece, gül bahçesinde ararken seni,
Gülden gelen kokun sarhoş etti beni;
Seni anlatmaya başlayınca güle
Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.
***
Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil;
Erdiğim sırları söylemek elimde değil;
Aklım düşüncenin derin denizlerinden
Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil.
***
Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi;
Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi;
Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,
Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi.
***
Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi;
Biri iyinin kötünün aslını bilir,
Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.
***
Felek doğruyu eğriyi tartaydı,
Her işine güzel demek kolaydı.
Böyle mi yaşardı iyiler dünyada,
Evrenin özü doğruluk olaydı?
***
Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol;
Her istediğini onda ara, onda bul.
Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe:
Koy canını ortaya, soyulursan soyul.
***
Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik;
Bildiklerimizle övündük, eğlendik.
Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?
Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.
***
Dün gece usul boylu sevgilim ve ben,
Bir kıyıda gül rengi şarap içerken;
Sedefli bir kabuk açıldı karşımızda;
Sabah müjdecisi çıkıverdi içinden.
***
En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;
İyilik seven kötülük edemez zaten.
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur:
Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.
***
Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından yoğundan kurtul da yaşa.
***
Saki, gökler, denizlerce dolgunum;
İçime sığmaz oldu coşkunluğum;
Ak saçlarımla sarhoş ettin beni,
Kış ortasında bahar bulutuyum!
Orhan Veli Kanık, Hayyam, Seçme Şiirler
***
Geçmiş günü beyhude yere yad etme
Bir gelmemiş an için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme
***
Doyacak kadar aşın varsa,
başını sokacak bir damın,
insanoğluna kulluk etmiyorsan,
başkasının sırtında değilse geçimin,
tamam, güneşli günler içindesin.
***
Bir gün yıkılır saltanatın, yapma güzel;
Fırsat sana el vermiş iken, ver bize el.
Bir ülkeye benzer bu güzellik, sonu yok,
Bir gün çıkar elden; hadi, lutfetmeye gel!
***
Tan rüzgarı esmiş, düşmüş gül etekten.
Bülbül güle tutkun, hem öylesi içten.
Kalk, içkini doldur, savrulmada dallar;
Sönmüş göreceksin, gül, bir sabah erken.
***
Ben, gönlü temiz insana kurban olayım.
Gezsin başım üstünde benim, hoş tutayım.
Ham insanı al karşına, söylet azıcık,
Dön, sonra cehennem ne imiş, gel sorayım.
***
Bir solukluk canımız var, o da saki, senden.
Gerçi hoşlanmadı halk, gitti ne yapsak, bizden.
Kalan içkim geceden bir yudum ancak, bilirim.
Yaşamından, ama kaç gün geri kalmış; bilmem.
***
Düşmüş feleğin çarkına, hep fırlanırız,
Sizler onu esrarlı fenermiş sanınız.
Evren koca fanus ve güneş lambasıdır.
Bizler de biçim, simge, bireyler kalırız.
Abdülbaki Gölpınarlı, Hayyam ve Rubaileri
***
Geçici aşkın tadı-tuzu yoktur, köz olmuş, yarı sönmüş ateş
gibi bir parlaklığı, bir ısısı yoktur. Aşık olan kişinin yıllar, aylar,
boyunca gece-gündüz ne rahatı-kararı olmalı, ne yeyip ne içmesi.
RUBAİ NEDİR?
Rubai bir edebiyat terimi olarak özel vezinlerle yazılmış dört mısralı bir nazım biçiminin adıdır. Bu nazım biçimi İran edebiyatında doğmuş; Türk edebiyatına da bu edebiyattan geçmiştir.
Rubainin kafiye düzeni iki beyitlik nazımlarda olduğu gibi genellikle "a a x a"dır. Bunun yanında kıt'a gibi "x a x a" şeklinde kafiyelenmiş ve dört mısraı da birbiriyle kafiyeli "a a a a" şeklinde Rubailer de vardır. Dört mısraı birbiriyle kafiyeli Rubailere rubâ'-i musarra veya terâne adı verilmiştir.
Rubai, bu nazım biçimine özgü ahreb ve ahrem adları verilmiş iki grup vezinle yazılır. Aslında Rubaiyi nazım ve kıt'adan ayıran da budur. Rubai vezinlerinin sayısı 24'e kadar ulaşır. Bunlardan mefûlü ile başlayan 12 vezin kalıbına ahreb, mefûlün ile başlayan 12 vezin kalıbına da ahrem adı verilmiştir.
Türk şairlerinin Fars şiirinde diğer nazım biçimleri için kullanılmış olan bütün vezinleri kullanmadıkları ve bunlar arasında bir seçme yaptıkları bilinmektedir. Bu şairler Rubai vezinlerinde de aynı yola başvurmuşlar ve Fars şiirinde kullanılmış Rubai vezinleri arasında da bir seçme yapmışlardır.
Ahrem kalıplarında açık hece sayısı daha az olduğu; dolayısıyla bu gruptaki vezinler Türkçenin ses sistemine uygun olmadığı için Türk şairler Rubaide daha âhenkli olan ahreb kalıplarını kullanmayı tercih etmişlerdir.
Rubainin kendine özgü vezinlerle yazılmak dışında bir başka özelliği de bu nazım biçiminde her mısrada farklı bir veznin kullanılabilmesidir. Ancak bir Rubaide kullanılan farklı vezinler aynı gruptan olmak zorundadır. Bu zorunluluktan dolayı bir Rubaide ahrem grubundan bir vezin kullanılmışsa, dört mısrada da ahrem, ahreb grubundan bir vezin kullanılmışsa dört mısrada da ahreb grubundan vezinler kullanılmıştır.
ÖMER HAYYAM SÖZLERİ
Adalet evrenin ruhudur.
Akıl bu kadehi övdükçe över; alnından sevgiyle öptükçe öper; zaman usta’ysa bu canım nesneyi hem yapar hem kırıp bin parça eder.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam’ ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; hoşbeş etmiş derim dedi.
Aklı olan paraya değer vermez,
Ama parasız dünya da çekilmez;
Eli boş menekşe boynunu büker,
Gül altın kasede gülmezlik etmez.
Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz. Ateşi koze döner, kokusu olmaz. Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar; güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz.
Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Bahtımın kökü yeşerip dal budak da verse eğretidir bu ömür diye giydiğin elbise; mıhları gevşek bir gölgeliktir beden çadırı, pek dayanma sakın ne kadar sağlam da görünse.
Ben hangi şarapla sarhoş olursam olurum; ateşe, puta, neye taparsam taparım; herkes bir türlü görmek istiyor beni. Ben kendimi ne türlü yaparsam yaparım..
Ben ne camiye yararım, ne havraya.
Bir başka hamur benimki, başka maya.
Yoksul gâvur, çirkin orospu gibiyim:
Ne din umrumda, ne cennet, ne dünya!
Benim halimden haber sorarsan, bir çift sözüm var sana, yürekten: sevginle gireceğim toprağa, sevginle çıkacağım topraktan.
Bilmem, tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
Bir çember çizilse merkezinde ben, kenarında sen. Sen döndükçe beni ; ben döndükçe seni görsem..Öyle bir an gelse ki ; yarıçap sıfır olsa…
Bir elde kadeh, bir elde kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam müslüman.
Bir geldi mi ağır ölüm uykusu… Biter bu dünyanın dedikodusu.
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona sevmek haram yüreğinde ateş olmayana bir günü sevgisiz geçirdinse yazık en boş geçen günün o gündür inan bana.
ÖMER HAYYAM ŞİİRLERİ
KUKLA ŞİİRİ
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Yaşa, ister iki yüz, üç yüz, istersen bin sene,
Bu köhne, yıkık evden çıkıp gitmek var yine!
İster padişah, ister sokak dilencisi,
Aynı defteri biçer ölüm her ikisine.
Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;
O şatafatlar, altınlar, gümüşler, boşuna;
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü:
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.
Gençlik Bir Kitaptı Okuduk
Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
Cennet Cehennem
Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,
Tekkede manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,
Cennetin, Cehennemin üstündesin.
Gül Bahçesi
Gece gül bahçesinde ararken seni
Gülden gelen kokun sarhoş etti beni
Seni anlatmaya başlayınca güle
Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.
ÖMER HAYYAM KİMDİR?
Hayyam, Nişabur doğumludur. Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül-Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü alimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad’dan eğitim görmüş ve hayatı boyunca her ikisi ile de ilişkisini kesmemiştir. Bazı kaynaklar; Hasan Sabbah’ın Rey kentinden olduğu Nizamül-Mülk’ün de yaşça Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah’tan büyük olduğunu ve böylece aynı medresede eğitim görmediklerini belirtmektedir. Yine de Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk’ün ilişki içinde olduklarını inkar etmemektedir. (Kaynak: Semerkant-Amin Maalouf Amin Maalouf’un bu kitabında Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk ile Ömer Hayyam’ın ilişkisini ve hikâyelerini kurgulamış olabileceği de düşünülmelidir. Hayyam’ın kendi dilinden yazılı böyle bir açıklaması yoktur.)
Ömer Hayyam, birçok bilim insanınca Bâtınî ve Mu’tezile anlayışlarına dâhil görülür. Evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hâkim anlayıştan ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl yürütmeleri eşine az rastlanır bir edebi başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır.
Çadırcı anlamına gelen “Hayyam” takma adını babasının çadırcılık yapmasından almıştır. Ayrıca İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bir semte adını da vermiştir. Tarlabaşı bulvarında Sakızağacı ışıklardan başlayıp, Tepebaşı’na kadar inen caddenin adıdır. Hayyam aynı zamanda çok iyi bir matematikçiydi. Üçüncü dereceden bilinmeyen denklemlerle ilgili yazdığı bir eserinde bilinmeyen rakamın yerine Arapça’da “şey” anlamına gelen kelimeyi kullanmıştır. Daha sonra bu eseri diğer dillere çevrilirken İspanyolcaya “Xay” olarak geçmiştir. Daha sonra bu kelime ilk harfine indirgenerek bilinmeyen rakamın simgesi “x” olarak kullanılmaya başlamıştır. Binom Açılımını ilk kullanan bilim insanıdır. Hayyam, genelde şiirlerindeki eğlence düşkünlüğünün belirgin olmasından dolayı Rubaileri ile ünlenmiştir.
Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam’ın doğum tarihi günü gününe bilinmektedir. Bunun sebebi, Ömer Hayyam’ın birçok konuda olduğu gibi takvim konusunda da uzman olması ve kendi doğum tarihini araştırıp tam olarak bulmasıdır.
Rubaîlerinde; dünya, var oluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki Hayyam’ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve tarihin gördüğü en büyük düşünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapıya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydınlık dönemlerini yaşayan İslam dünyasında felsefenin hak ettiği ilgiyi gördüğü, Selçuklu saraylarında ise sentez bir Orta Doğu kültürü (Türk-Hint-Arap-Çin-Bizans) oluşmaya başladığı bir dönemde yaşayan düşünür, böylece nispeten yansız ve bilimsel bir öğrenim görmüş, Felsefeyi günah saymayan bir toplum içinde özgürce felsefe ile ilgilenebilmiştir.
Hayyam, aynı zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir.Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri Takvimlerden çok daha hassas olan Celali Takvimi’ni hazırlamıştır. Okullarda Pascal Üçgeni Fransız matematikçi Blaise Pascal’ın soyadıyla olarak öğretilen matematik kavramı aslında Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur. Matematik, astronomi konularında dünyanın önde gelen bilim insanlarındandır. Birçok bilimsel çalışması olduğu bilinmektedir.
Pek çok Rubai ünü sebebiyle Hayyam’ınkilerine karıştırılmıştır, bilinen kadarıyla Rûbailerinin sayısı 158’dir. Fakat kendisine mâl edilenler binin üzerindedir.
Ayrıca Ömer Hayyam için tarihteki ilk bilinen savaş karşıtı eylemci yakıştırması da yapılmaktadır.
Rubailerinin Türkçeye çevirisi birçok farklı çevirmen tarafından yapılmışsa da rubaileri Türk halkına sevdiren çeviri Sabahattin Eyüboğlu tarafından yapılmıştır.