Haçlı Seferleri; Ortadoğu’yu ele geçirmek, İslam’ı, Müslümanları ve Türkleri Orta Doğudan çıkarmak, Kudüs’ü almak, Osmanlı topraklarının zenginliklerine el koymak için Avrupalı katolik papazların organize ettiği, 1096-1272 yılları arasında 9 defa yapılan seferlerin ve saldırıların adıdır. Haçlı seferleri müslümanlara büyük zarar vermiş, tarihi ve kültürel miras tahrip edilmiş, yağma ve talan yapılmış, milyonlarca Müslüman katledilmiştir. Avrupalılar istediklerine tam ulaşamamış ama büyük tahribat yapmışlardır.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi Haçlıların önünü kesti, umutlarını kırdı. Anadolu’ya geçiş kapısı olan İstanbul artık yeni saldırılara fırsat vermemiştir. Ta ki Birinci Dünya savaşında Anadolu’nun işgali ve Çanakkale savaşlarına kadar. Bunu da Onuncu Haçlı seferi sayabiliriz.
İstanbul’un korunması ve İslami dokusunu, kültürünü, mimarisini muhafaza etmesi Anadolu’nun, Türkiye’nin ve İslam aleminin korunması demektir. Onun için İstanbul’daki tarihi, İslami eserlerin ihyası ve korunması çok önemlidir. Ayasofya Camii, Fatih Camii, Sultan Ahmet Camii, Süleymaniye Camii, Taksim Camii, Çamlıca Camii ve İstanbul’da yapılan her Caminin büyük manevi değeri ve anlamı vardır. Hepsi birer mühürdür.
2023 yılına girdiğimiz bu günlerde, bu defa Amerika ve Avrupa aynı amaçla, İslam’ın Avrupa’ya açılan kapısı olan Türkiye’ye karşı, yeni bir Haçlı seferi başlatmışlardır. Bunun adı ; ONBİRİNCİ HAÇLI SEFERİDİR. Türkiye’ye karşı kırk yıldır kullanılan terör ve yakın tarihte 15 Temmuz darbe girişimi de Haçlılık ruhuyla organize edip, destek verdikleri saldırılardır. Sebebi; Türkiye’nin güçlenmesi, İstikrarlı bir yönetim sistemi olan Başkanlık sistemine geçmesi, güçlü bir liderliğe sahip olması, bağımsız ve bağlantısız politikalar izlemeye başlaması, Savunma sanayisini yerlileştiren, geliştiren ve alt yapı yatırımlarını tamamlayan Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde hızlı bir kalkınma kalkınma sürecine girecek olması. Bu durum Avrupalıları ve Amerika’yı kıskandırıyor ve ürkütüyor. Çünkü; onlar, dünya pazarlarında Türkiye’nin yer almasını istemiyor, tamamen kendilerine bağımlı, tüketici, üretmeyen ve kapıkulu bir Türkiye istiyorlar. Zayıf koalisyon hükümetleri, birbiri ile kavga eden hükümet ortakları, on yılda bir askeri müdahale ile hizaya sokulan, istikrarsız, güçsüz, terörle ve ekonomik krizlerle terbiye edilen bir Türkiye istiyorlar.
14 Mayıs seçimlerine giderken, Avrupa’nın ve Amerika’nın Sn. Cumhurbaşkanımıza karşı başlattığı kampanya, bizatihi onun şahsına değil, Büyük Türkiye’ye karşı yapılan bir düşmanlıktır. Güya demokratik olan bu ülkeler, kendilerindeki herhangi bir seçime ve içişlerine karışılmasına asla izin vermezler. Mesela; Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa veya Amerika’da herhangi bir partiyi açık ya da gizli desteklemiş olsa kıyameti koparırlar. Ama kendilerine gelince her şey meşru.
Şu anda güçlü Türkiye’yi temsil eden Lider; Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’dır. Amerika, Avrupa ve bütün Haçlı güçleri oklarını ona doğru yönelttiler ve saldırıyorlar. Burada asıl hedef Türkiye’dir. Güçlenen ve kalkınan Türkiye’nin durdurulması ana hedefleridir. Tarihte; 9 Haçlı seferi olmuştur, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı topraklarına yapılan saldırı ve işgaller ile Çanakkale savaşını da bir Haçlı seferi sayarsak, 10 defa İslam ve Türk dünyasına saldırmışlardı, şimdi on birinci saldırıyı başlattılar.
Bu savaşın ayak sesleri 5 yıl önce gelmeye başlamıştı. Türkiye’deki başkanlık sistemi oylamasına doğrudan müdahale ettiler. Ak Parti’nin Avrupa’daki çalışmalarına engel oldular, daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynısını yaptılar. Her ikisinde de başaramadılar. Şimdi tekrar aynı hedefe yönelik çalışıyorlar.
Amerikan başkanı Biden, daha seçilmeden önce, Türkiye’de muhalefete destek vermeliyiz dedi. Aslında muhalefeti sevdiğinden değil, Onların Türkiye’yi eskiye götürme projeleri hoşuna gittiği için, ya da onlara kolay hükmedeceğini düşündüğü için. Çünkü parlamenter sistem; vesayet sistemine geri dönmek, dış müdahalelere açık hale gelmek demektir. Türkiye’yi zayıf düşürmek ve geri adım attırmak için dış mihrakların gözleri dönmüş durumda. Yeni bir Sevr yapmak istiyorlar. Avrupa ve Amerikan kaynaklı kimi basın ve medya kuruluşlarının, siyasetçilerin hedefe Türkiye Cumhurbaşkanını koymaları ve bazı mübtezellerin Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamberimize saldırıları, hakaretleri asıl hedeflerinin ne olduğunu ortaya koymaktadır.
İmam-I Şafii’ye sormuşlar; “Fitne zamanı Hak ehline nasıl ulaşırız?” Cevaben demiş ki;
“Düşman oklarını takip edin Hak ehline ulaşırsınız.”
Özellikle dışarıdaki düşmanların okları Recep Tayyip Erdoğan’a ve kutsal değerlerimize yönelmiştir. Burada asıl hedef Türkiye’nin yürüyüşünü durdurmaktır. Asla başaramayacaklar. Türkiye yüzyılı başlamıştır.