Bu itibarla, mezarlık olarak vakfedilen bir yerin, bu hizmette kullanılması mümkün olduğu sürece başka bir hizmete tahsisi caiz olmayacağı gibi, artık cenaze defnedilmese bile, bu yerin kabristan olarak muhafazası gerekir. Böyle bir kabristanı satmak, üzerine bina ve benzeri şeyler yapmak ya da bu tür tasarruflarda bulunmak için ölü kemiklerini başka bir mezarlığa nakletmek caiz değildir. Ancak başka bir alternatif olmaması sebebiyle, kamu menfaatinin gerektirdiği durumlarda, mezarlık başka bir yere nakledilerek cami vb. amaçlar için kullanılabilir (Merğînânî, el- Hidâye, III, 20).
Ölü, hayatta olanların hallerini bilir mi?
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Bedir savaşında öldürülen müşrik ölülerine seslendiği, onlarla konuştuğu ve onların, kendisini duyduklarını haber verdiği (Müslim, Cenâiz, 9; Nesâî, Cenâiz, 117; Buhârî, Cenâiz, 87); yine kabir ziyaretinde bulunanların orada medfun bulunan ölülere selam vermelerini tavsiye ettiği, ayrıca kendisinin de Baki’ kabristanına giderek orada medfun bulunanlara selam verdiği (Müslim, Cenâiz, 35) sabittir. Yine rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, dünyada yaşayanların yapmış oldukları amellerin ölmüş akraba ve yakınlarına gösterileceğini ve iyi amellerine sevinip kötü amellerine de üzüleceklerini haber vermiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, X, 532, Kahire 1995). Bazı İslâm âlimleri, bu hadislere dayanarak, ölülerin hayatta olanların hallerini bildiklerini söylemişlerdir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı