“ Bir yaşıma daha girdim .”
Hayatımızın her anı hayretler içerisinde kalmaya değer de artar bile …Araladığımız bir kapı, attığımız bir adım , ayağımıza takılan bir taş, elimize ansızın konan bir uğur böceği , yolumuzu değiştirmek zorunda kaldığımız çıkmaz sokak, tesadüfen göz göze geldiğimiz insanlar , okuduğumuz kitabin herhangi bir satırı , dinlediğimiz şarkının en can alıcı cümlesi… Sıradan gibi gördüğümüz oysa ki sürecinin ve sonucunun bize ne getireceğini algılayamadığımız sonsuz hayretler denizidir hayat !
“Bir yaşıma daha girdim.”
Doğan güneşin ihtişamına şaşırdığın oldu mu? Bugün kimler için doğuyor; hangimizin içini ısıtacak güneşin parlak ışıkları? Kim bilir ; “Bu gecenin sabahı da var mıdır ?” sorusuna kaçıncı kez mucizevi bir merhem olacak doğuşu? Bir kez daha… Ve; bir kez daha … Yataktan biraz daha erken kalkabilme üşengeçliğini bir kenara bıraktığında ; durma ; koş ! Ya bir deniz kenarına ya da köyünün en ıssız yamacına… Sıcacık sabah mahmurluğuna teslim ol! İşte karşında, bugün de devranı yeniden doğmaya davet eden güneş … Her sabah doğuyor aslında; aynı yerden ;aynı şekilde; basit ve basitçe … Şaşılacak ne var ki ? “ Bir yaşıma daha girmek” için bir yıllık takvimi mi devirmem gerek? Uyanır uyanmaz yere öyle sağlam basmalı ki ilk adımların tüm evren ;” İşte; O,uyandı!” diyebilmeli . Günü nasıl başlatırsan öyle de canlanmıyor mu tüm sahneler önünde ? En kuvvetli ilk adımını atarak uyandığın güne ; salt isteyerek koşa koşa gittiğin gün doğumuna ; hayretler içerisinde gözünü kırpmadan izlediğin doğan güneşe … Şaşır, şükret ve kabul et ! Seyre daldığın her an eşsiz … Kulağına fısıldayan sabah meltemini fark et; ağaçların dalları arasından sana seslenen serçeyi selamla ; kayalığa vuran minik dalgaların çırpınışları ne de güzel ; duyumsa ! Gün doğumuna tanıklık etmeye gelen belki yavru bir kedi vardır ayaklarının dibinde , sana sevgiyle bakan … Gör ! Ve şefkatini esirgeme … Bulutlara doğru dans eden martının kanadından bir tüy düşmüştür o an belki de kucağına … Gör ! Ve uğurunu bir çırpıda silme … Hayretler olsun be dostum ! Evren ne de güzel başlatıyor yine yeni günün sahnesini . “Bir yaşıma daha girmek” için bir yıllık takvimi mi devirmem gerek ?
İçtiğin bir yudum su nasıl da hayat veriyor sana ; farkında mısın ? Aldığın o nefes ; solunum ünitesine bağlı insanlar için nasıl bir mucize ; kolaylıkla nefes alabildiğine şaşkın mısın ? Gördüğüne hayret etmeyip ağaçtaki sincabın cevizi nasıl kemirebildiğine şahit olduğun için ; nice göremeyen insanlar adına … Farkında mısın ? Her an bir yaşına daha girebilme hediyenin sana koşulsuzca sunulduğunun şaşkınlığında mısın ?
Madden ve manen bitişin eşiğine gelmiş olmak ile bitmiş olmak arasında nasıl bir fark vardır ? Her bitişin bir başlangıç olduğu dönüp duruyor son yıllarda sürmanşetlerde . Ezbere söylenen , basmakalıp öğretilerden sıkılmadık mı ? Yaşadıklarından ders çıkarıp , yeniliğe yer açmadığın sürece sanıyor musun ki bitişler başlangıçları doğuracak ? Görmeye , fark etmeye niyet ettiğin her AN ; şaşkınla mucizeye “ Hoş geldin” diyeceğin günleri sen oluşturuyorsun aslında zihninde …
Şaşır be dostum ! Alabildiğine ; her AN için şaşır ! Gelene, gidene; koşana, düşene ; gülene, ağlayana ; kazanana, kaybedene … Seçene , seçmeyene … Ayağına takılan taşın seni bir sonraki derin çukurdan nasıl kurtaracağını bilemezsin … Yalnız başına koyulduğun yoldan nasıl da yeni yol arkadaşları edinerek başka yollara sapacağını bilemezsin … Kapılar kapandı dediğin o an , nasıl da yeni bir anahtarın o kilidi sonsuzluğa çevireceğini bilemezsin …
Sen en iyisi mi şaşırmaya devam et sevgili dostum … Yaşadığın her anı , şu kusursuz kainatın ilk sahnesiymiş gibi şaşırarak izlemeye devam et … Bak bakalım … Sadece bir kez geleceğin şu hayatta bugün kaçıncı kez bir yaşına daha girdin ?