Türkiye’deki İslami mücadelenin sembol şahsiyetlerinden Osman Yüksel Serdengeçti, vefatının 35. Yıldönümünde dualar ve özlemle yad ediliyor. Çıkardığı Serdengeçti dergisiyle bütünleşerek hakkı haykıran,Serdengeçti, 10 Kasım 1983 yılında Hakk’a yürümüştü.
HAKİKATİ HAYKIRDI
İslam’ın bütün maneviyatının Anadolu topraklarından atılmaya çalışıldığı bir dönemde çıkardığı Serdengeçti dergisi ile İslami ve milli bir mücadelenin fitilini ateşleyen Osman Yüksel Serdengeçti, yazıları nedeni ile birçok defa hapse girmek zorunda kaldı. İsmiyle müsemma haline gelen Serdengeçti her sayısından sonra Anadolu insanının teveccühünü daha fazla kazandı. Derginin bu yükselişi dönemin muktedirlerini çok fazla rahatsız ettiği için defalarca toplatıldı. İnönü döneminin tek parti yönetimi başta olmak üzere akabinde gelen cuntacıların hüküm sürdüğü süreçte de çok fazla baskı altında kaldı. Hapishaneler onun için adeta ikinci bir ev konumuna geldi. Öyle ki, her yazısından sonra, “açılın kapılar Osman geliyor” sözleriyle hakikat uğruna bedel ödemekten çekinmeyeceğini haykırdı.
DÜŞÜNDÜREN NÜKTELERİ HÂLÂ HAFIZALARDA
Üstad Necip Fâzıl Kısakürek’in yakın dâvâ arkadaşlarından olan Serdengeçti, hazırcevaplığından doğan nüktedanlığıyla da biliniyordu. Parkinson hastalığına yakalanan Serdengeçti, hastalığını da “Parkinson öyle hoş bir isim ki, araba markasına benziyor. İnsanın keşke benim de bir parkinsonum olsun diyesi geliyor. Mao’da bu hastalık varmış yahu. Eh yine de büyük adam hastalığı. Ne de olsa serde fukaralık var, bu da proleter hastalığıymış, bize de böylesi yakışır. Siroz olup da burjuva hastalığına tutulacak değildik ya” diyerek dalgaya alır.
PEKİ KİMDİR OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ ? NEDEN ÖLDÜ? NASIL GEÇTİ?
Gerçek adı Osman Zeki Yüksel olan yazar, "Serdengeçti" dergisinde bu imzayla çıkan yazılarından dolayı Osman Yüksel Serdengeçti olarak anıldı ve daha sonra kendisi de bu soyadını aldı.
Antalya'nın Akseki ilçesinde 15 Mayıs 1917'de dünyaya gelen Osman Yüksel, Ahmet Hamdi Akseki ve Müftü Hacı Selim Efendi'nin de bulunduğu bir aileye mensuptur. ilk ve orta öğrenimini Antalya'da tamamlayan Serdengeçti, Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu.
Serdengeçti, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde ikinci sınıftayken, Mayıs 1944'te protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve eğitimi yarıda kaldı.
Bu yıllarda yazar Nihal Atsız ve siyasetçi Alpaslan Türkeş'le bir süre hapis yatan Serdengeçti, bir süre de Malatya'da, "üstad" olarak benimsediği Necip Fazıl Kısakürek'le hapishane arkadaşı oldu.
Serdengeçti, serbest kaldıktan sonra yeniden fakülteye başvurarak öğrenimine devam etmek istese de başvurusu reddedildi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben çok sert bir yazı kaleme alan Serdengeçti, yeniden cezaevine gönderildi.
"Kravatsız Milletvekili"
Cezaevinden çıktıktan sonra kuruculuğunu ve yazı işleri müdürlüğünü üstlendiği "Serdengeçti" adlı derginin ilk sayısını 20 Nisan 1947'de yayımlayan yazar, dergiyi 1962'ye kadar çıkarmaya devam etti.
"Allah, Vatan, Millet Yolunda" alt başlığıyla çıkarılan ve pek çok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazıları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açılan yazar, sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı. Serdengeçti'ye tek parti döneminin uygulamalarına gösterdiği tepki nedeniyle sürekli dava açılıyordu.
O dönemde, İslamcılık ve milliyetçiliği ilk defa bir arada dillendiren "Serdengeçti" dergisi, Türk-İslam düşüncesine önemli katkılar sağladı.
Yazılarında sıklıkla yer verdiği "Açın kapıları Osman geliyor" sözü tutuklanmalara hazır olduğunu gösteriyordu. Çok sayıda mahkumiyet nedeniyle Serdengeçti 33 sayı yayınlanabilmiştir.
Serdengeçti, 1952'de kendi mücadelesine dair zengin espriler içeren "Bağrıyanık" adlı bir mizah gazetesi de çıkardı.
Osman Yüksel Serdengeçti, 1965-1969'da Adalet Partisi (AP) Antalya Milletvekili oldu. Meclise, batılılaşmayı protesto amaçlı kravatsız gelip gittiği için "Kravatsız Milletvekili" olarak ün kazandı.
Aynı zamanda iyi bir hatip olan Serdengeçti, partisinin politikaları ve parti ileri gelenlerine yönelttiği eleştiriler nedeniyle AP'den ihraç edildi.
"Bu mukaddes dava karşısında biz, nefsimizi sildik"
Sade bir hayat süren Osman Yüksel Serdengeçti, varını yoğunu davası için harcamasıyla ve fakir öğrencilere sahip çıkmasıyla tanınıyordu.
Serdengeçti, “Davamız Allah davası, millet davası, vatan davasıdır. Bu mukaddes dava karşısında biz, nefsimizi sildik.” diyerek dünya görüşünü ortaya koydu.
Heyecanı yüksek lirik şiirlere imza atan Serdengeçti, "Milli Gazete"nin yanı sıra "Yeni İstanbul", "Zafer", "Türk Yurdu" ve "Çağlayan" gibi gazete ve dergilerde çeşitli yazılar yazdı.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre ve Mehmet Akif Ersoy gibi isimlerden çok etkilenen Serdengeçti, yazı hayatı boyunca birçok esere imza attı.
Serdengeçti, "Mabedsiz Şehir", "Bu Millet Neden Ağlar?", "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?", "Ayasofya Davası", "Mevlana ve Mehmet Akif", "Türklüğün Perişan Hali", "Gülünç Hakikatlar", "Kara Kitap", "Müslüman Çocuğunun Şiir Kitabı", "Radyo Konuşmaları" ve "Akdeniz Hilalindir" gibi birçok kitap kaleme aldı.
Hayatı boyunca İslam davası üzerine yaptığı mücadeleyle tanınan Osman Yüksel Serdengeçti, yakalandığı parkinson hastalığının ardından 10 Kasım 1983'te vefat etti ve Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi.
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ'NİN SÖZLERİ:
Serdengeçti kelimenin her iki manasıyla "garip" bir adamdır. Hayatında bir kerecik olsun kravat takmamış, palto giymemiş, içki içmemiştir. Fakültede bir gün arkadaşları onu sıkıştırır. Aralarında kızlar da vardır. "Etme Osman. Ne olursan, bir kerecik olsun kravat tak. Bizim hatırımız için." Osman, "Şimdiye kadar ben neyi taktım ki kravatı takayım? Vazgeçin bu sevdadan." dediyse de kar etmez. "Takacaksın da takacaksın." Bakar ki olacak gibi değil, "Peki." der, söz verir. Yarın sabah fakülteye kravatlı gelecek. Fakültenin bir başından öbür başına bu haber yayılır, "Hani felsefede şu karışık saçlı Osman var ya? Kravat takacakmış." Sabah olur, arkadaşları Osman'ı beklemekte. Bir de bakarlar ki seninki yine kravatsız, başı açık, sinesi üryan çıkagelir. Arkadaşları, "Aşk olsun. Sen erkek adamsın, sözünün erisin. Hani kravat?" "Taktım canım, taktım. Bakın işte." Osman takmış, takmış ama neresine? Kravatı donuna bağlayıvermiş! Bir kahkahadır gider. Bunun üzerine arkadaşı Arif Emre, Osman Yüksel için bir şiir yazar, "Palto giymez, şunu yapmaz, bunu yapmaz." dedikten sonra sözü kravata getirerek şiirini şu iki mısra ile bitirir,
"Kravat takmaz desem, istisnalıdır,
Ya kuşak yapmıştır ondan, ya donuna bağlıdır."
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti milletvekili olduğu dönemde radyoda yaptığı konuşma esnasında "Allah'ın, vatanın ve milletin yolundayız." dediği için tutuklanır. Hakim sorar, "Hakkında böyle bir suçlama var. Ne diyorsun?" Serdengeçti'nin cevabı müthiştir,
- Vallahi hakim bey, günlük konuşmalarımızda Allah kelimesini kullanmak o kadar normal bir şeydir ki. "Allah yolunu açık etsin" deriz, "Allahaısmarladık" deriz, "Allah'a emanet ol" deriz. Allah kelimesini kullanmak bu kadar normal bir şey iken, benim Allah demem suç sayılıyorsa, benim buna karşı söyleyeceğim söz sadece şudur: Allah Allah!