Sünnet, sözlükte yol ve adet demektir. Bazı ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde geçen "sünnet” kelimesi bu anlamda kullanılmakta olduğunu beli İslam hukukçularına (Usul-i fıkıh alimlerine) göre sünnet. Peygamberimizin Kur’an’dan başka sözleri ve davranışlarıdır.
Bu tariften anlaşılacağı üzere sünnet, üç kısımdır:
1. Kavli Sünnet:
Peygamberimizin sözü demektir, “Her iyi iş sadakadır” (2) gibi.
2. Fiili Sünnet:
Peygamberimizin işi ve davranışıdır. Hz. Aişe (r.a.)’nin, “Peygamberimiz Ramazanın son on günü girdiğinde geceleri ibadetle geçirir, ailesini uyandırır ve hayırlı işlere koyulurdu"(3) gibi rivayetlerdir.
3. Takriri Sünnet:
Peygamberimizin, başkalarının din ile ilgili yaptıkları işleri gördüğü veya söyledikleri sözleri duyduğu halde ses çıkarmaması ve onları uygun görmesidir.
SÜNNET NEDİR? SÜNNET OLAN İBADETLERİ NELERDİR?
Sünnet, İslam dünyasında önemli kavramlardan bir tanesidir. Hazreti Muhammed SAV'in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışlarıyla şu ya da bu konuda söylemiş olduğu sözlerin tümü, Hazreti Muhammet ümmetine Müslümanlara gösterdiği yoldur.
Sünnet; Hz. Muhammed’in (SAV) devamlı olarak yaptığı ve bir mazereti olmaksızın terk etmediği şeylere denmektedir. Kısacası , Hz. Peygamber’in farz ve vacip olmaksızın yaptığı ve bizlere emrettiği ibadetlerdir.
Örneğin; namaz kılmak farzdır, ayrıntısı ise hadislerde bırakılmış. Namazın kılma şekilleri ve rekat ile ilgili bilgiler ayetlerde detaylı olarak verilmemiştir. Peygamber efendimiz ümmete kendisi gibi kılınmasını söylemiştir. Böylelikle bu sünnetler doğrultusunda namazlarımızı kılıyoruz. Yani sünnetler namazın nasıl kılmamız gerekliliği hakkında da bilgi veriyor.
Sünnet her ne kadar ayetlerde yazılan belirgin kurallar olmasa da peygamber efendimizin yaşam tarzına, söylediklerine bakılarak oluşturmuştur. Sünnetlere dikkat edersek o zaman Allah’ın kelamlarını sağlıklı bir şekilde yerine getirmiş olacağız.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜNNETLERİ NELERDİR?
- Suyu oturarak içer ve 3 yudumla bitirirdi.
- Suyu içmeye besmeleyle başlar bitirince ham ederdi.
- Bıyıkları en çok kaşları kadar uzatırdı,dudakların altına sarkıtmazdı.
- Mezarlıktan geçerken selam verirdi.
- Ölüye definden sonra telkin verirdi.
- Tırnaklarını Cuma günleri keserdi.
- Tırnak kesmeye Şahadet Parmağından başlardı.
- Yatarken sağ tarafının üzerine yatardı.
- Yatmadan önce abdest alır abdestli olarak uyurdu.
- Yemek yemeye tuzla başlardı.
- Yemek sofrasında sirke bulundururdu.
- Ayakkabısını giymeden önce mutlaka ters çevirir giyerdi. (içerisinde akrep vb. zehirli hayvan olabilir)
- Fakirlere ‘uşur’ verirdi.
- Duş altıkdan sonra çıkarken ayaklarını yıkardı.
- Ezan okunurken dururdu.
- Abdest aldıktan sonra kıbleye döner ve su içerdi.
- Gömleğin düğmelerini aşağıdan yukarı doğru ilklemek, Çözerken yukarıdan aşağı doğru çözmek.
- Namazda sol ayak üzerine oturmak sağa ayağı dikmek.
- Namazda kıyamda iken rükuya eğilirken sol ayağı sağ ayağın yanına getirmek.
- Hapşırınca Elhanmdülillah, duyarsa Yerhamükellah derdi.
- Cenaze evine yemek gönderirdi.
- Kabir üzerine su dökerdi.
- Kabri balık sırtı yapardı.
- Cevizi peynirle (Şifadır)
- Üzümü ekmekle yerdi.
- Buğday ekmeğine arpa unu karıştırırdı.
- Yemekte güzel şeylerden bahsederdi.
- Biri seslendiğinde seslenene doğru bütün vücudu ile dönerdi.
- Yolda başı öne eğik yürürdü.
- Sabah ve ikindi namazından sonra istiğfar okurdu.
- Diş temizliği için misvak kullanırdı.
- İstişare ederdi.
- Mübah olan yerlere sağ ayakla girer sağ ayakla çıkardı.(Oda dükkan vs.)
- Günde iki öğün yemeye gayret ederdi.
- Cenaze namazından sonra ayakta dua ederdi.
- Namazda ruküya giderken sırtı dümdüz olurdu.
- Ölüm halinde olanlara su içirirdi.
- Güzel koku sürünürdü.
- Dini nikah kıymak
- Tesbih namazı kılardı.
- Aynaya bakınca dua etmek.
- Her işe besmele ile başlamak.
- Abdest alırken yüzüğü çevirmek.
- Davete icabet etmek.
- Doymadan kalkmak.
- Pazarlık yapmak.
- Temiz giyinmek.
- 3 kez sarılmak.
- Sahur yapmak.
- Hasta iken hamd etmek.
- İlk verilen sözü tutmak.
- Yemekten sonra tatlı yemek
- Cuma günü gusül abdesti almak
- Yerde yemek yemek
- Her cuma sadaka vermek
- Kıyafet katlamak
- Allahın selamını vermek ve almak
- Gusülden sonra iki rekat namaz kılmak
Peygamber Efendimizin En Önemli Sünnetleri
- Misafir ağırlamak
- Kıyafeti katlamak
- Birbirini uyarmak
- Kaşları düzeltmek
- Heybetli görünmek
- Yumurtayı yıkamak
- Yerde yemek yemek
- İğne iplik taşımak
- Misafiri uğurlamak
- Sevdiğini söylemek
- Yastıksız yatmamak
- Misafiri tekrar davet etmek
- Su içerken kıbleye yönelmek
- Kapı açıldığında yan durmak
- Çatlak bardaktan su içmemek
- Yemeğe besmele ile başlamak
- Her işe besmele ile başlamak
- Sessiz ağlamak
- Ezanı dinlemek
- İki öğün yemek
- Teşekkür etmek
- Temiz giyinmek
- Tebessüm etmek
- Pazarlık yapmak
- Misafire ilgi göstermek
- İlk verilen sözü tutmak
- Beyaz ve yeşil giyinmek
- Yoldaki engeli kaldırmak
- Aynaya bakınca dua etmek
- Akşam bulaşık bırakmamak
- Kahvaltıda 7 zeytin yemek
- Sabah uyanınca el yıkamak
- Etli yemek
- Saç uzatmak
- Koku sürmek
- Kabak yemek
- Sohbet etmek
- Affetmek
- Çalışmak
- Koşmamak
- Süt içmek
- Saç örmek
- Selâm vermek
- Yardımlaşmak
- Sahur yapmak
- Teravi kılmak
- Düzenli olmak
- İlim öğrenmek
- Sadaka vermek
- 3 kez sarılmak
- Birbirini sevmek
- Hal hatır sormak
- Artık bırakmamak
- Eşikte oturmamak
- Ölümü hatırlamak
- Doymadan kalkmak
- Gül suyu kullanmak
- Yemeği yavaş yemek
- Öğle uykusu uyumak
- Birbirine sabretmek
- Davete icabet etmek
- Sebze ve eti yıkamak
- Ekmeği elle koparmak
- Hasta iken hamdetmek
- Yeri gelince konuşmak
- Vakıa sûresini okumak
- Yemeğe tuzla başlamak
- Suyu üç yudumda içmek
- Yavaş ve tane konuşmak
- Yemekte güzel konuşmak
- Birbirinin kusurunu örtmek
- Elleri ve yüzü kurulamamak
- Yemekten sonra tatlı yemek
- Yemeklerin ağzını kapatmak
- Arkadaş ziyaretinde bulunmak
- Cuma günü gusül abdesti almak
- Abdest alırken yüzüğü çevirmek
- Seccadeyi sünnet üzere katlamak
- Bir şey yerken 3 parmakla yemek
- İsraf etmemek ışıkları söndürmek
Peygamber Efendimizin Unutulmuş Sünnetleri
- İki kişi de olsa, farz namazı cemaatle kılmak.
- Namazları sarık veya takkeyle kılmak,
- Abdestte, eli ve ayakları üç defa yıkamak,
- Abdest alırken başı kaplama mesh yapmak [Maliki ve Hanbeli’de farzdır],
- Misvak kullanmak,
- Kuşluk, Evvabin, Teheccüd, Tehıyyet-ül-mescid, Sübha namazı kılmak,
- İstişare ve istihare yapmak,
- Aksırınca Elhamdülillah demek.
- Ödünç verirken iki şahit bulundurmak veya senet yazmak. Buna vacib diyen âlimler de olmuştur,
- Sünnete uygun selam vermek,
- Cuma günü gusletmek,
- Duada elleri sünnete uygun açmak,
- Faydalı işe başlarken Besmele çekmek,
- Yatağa abdestli girmek,
- Ölüm veya kötü bir haber duyunca, (İnna lillah ve innâ ileyhi râci’ûn) demek.
FARZ, VACİP VE SÜNNET ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?
Farzı inkar eden kişi dinden çıkar, vacibi inkar eden kişi dinden çıkmaz günah işlemiş olur, sünnette vacip kadar olmasa da inkar eden insanlar günah işlemiş olur. Namazın vaciplerinden herhangi birini yapılması namazı bozmuyor. Ancak namazın vaciplerinden biri unutularak ya da yanlışlıkla terk edilmişse sehiv secdesi yapılması gerekir.
Peygamber Efendimizin Unutulmuş Sünnetleri
Eğer kasten terk edilmişse namazın yeniden kılınması gerekir. Namazda sünnet terk edilirse sevabı azalır yani namaz bozma gibi durumlar söz konusu değildir. Vacibin kasten terk etmek namazın yeniden kılınmasını gerektirirken, sünnetlerin kasten terk etmek namazın tekrardan kılınmasını değil sevabını azaltır.
SÜNNETİN ÖNEMİ NEDİR?
Peygamber Efendimiz (s.a.s), âlemlerin Rabbinden aldığı vahyi insanlara hem tebliğ etmiş hem de açıklamıştır. Onun güzide yaşantısı, Allah’ın rızasına uygun yaşayan iyi bir Müslüman olmak için önümüzdeki en güzel örnektir.
Peygamberimiz Muaz b.Cebeli Yemen’e gönderirken kendisine:
- Sana bir dava geldiğinde nasıl hükmedeceksin? diye sordu.
Muaz: Allah’ın Kitabı Kur’an ile hükmedeceğim, dedi.
Peygamberimiz: - Allah’ın kitabında bulamazsan ne yapacaksın? buyurdu.
Muaz:- Allah’ın peygamberinin sünneti ile hükmedeceğim, dedi.
Peygamberimiz:- Ya Allah’ın peygamberinin sünnetinde bulamazsan, ne yapacaksın? buyurdu.
Muaz:- O zaman görüşümle içtihad eder, kusur etmemeye çalışırım, deyince,
Peygamberimiz: - Allah’a hamdolsun ki, Allah’ın peygamberinin elçisini peygamberinin razı olacağı şeye muvaffak kıldı, buyurdu. (22)
"Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden ise Allah’a isyan etmiş olur."(23)
Bütün bunlar, sünnete uymanın gereğini vurgulamaktadır.
SÜNNETİN HÜKMÜ NEDİR?
Müslümanlar için Resûlullah’a uymanın gerekliliği onun davranışlarındaki örneklik özelliğine dikkat çeken (el-Ahzâb 33/21), ona uymayı (Âl-i İmrân 3/31) ve itaati (meselâ Âl-i İmrân 3/32) emreden, kendisine Kur’an’ı açıklama görevinin verildiğini ifade eden (en-Nahl 16/44) âyetlerden anlaşılmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in kitabı ve hikmeti öğrettiğini bildiren âyetlerde geçen hikmet kelimesinin (meselâ bk. el-Bakara 2/129) İslâm’da dinî bilgiyi belirlemede Resûlullah’ın rolüne, dolayısıyla sünnete işaret ettiği bazı âlimlerce dile getirilmiştir (meselâ bk. Şâfiî, er-Risâle, s. 245-257).
Bu âyetler ve Resûl-i Ekrem’in konuya ilişkin beyan ve tavırları ışığında onun yirmi iki yılı aşan peygamberlik dönemi boyunca Kur’ân-ı Kerîm’i açıklayıp uygulayan söz ve davranışları dinî hükümlerin ikinci kaynağı olarak algılanmış, daha sonra Kur’an ve Sünnet şeklinde ifade edilen bu ilke bütün İslâm mezheplerinin ittifak ettiği bir temel sayılmakla birlikte sünnet, Kur’an’ın lafzıyla da vahiy (vahy-i metlüv) olmasına karşılık lafzı değil mânası vahiy (vahy-i gayr-i metlüv) kabul edilerek Kur’an’la aynı konumda tutulmasa bile onu tamamlayan bir konumda görülmüş ve değişik açılardan sınıflamalara tâbi tutulmuştur. Bunlardan sünnetin sonraki nesillere intikal biçimini esas alan ayırım sünnetin sıhhati meselesiyle ilgilidir. Yapısal özelliği açısından uygulanan ayırımda sünnetin Hz. Peygamber’in sözleri (kavl), eylemleri (fiil) ve onaylayıcı tavırları (takrir) olmak üzere üç türden oluştuğu tesbit edilmiştir.
Resûlullah’ın gördüğü ve duyduğu halde onay biçiminde yorumlanabilecek tavırları anlamına gelen takrirî sünnetin ilgili davranışın en azından yasaklanmadığını gösterdiği, sözlü sünnetin içerdiği emir ve yasakların ise ilke olarak Kur’an’dakiler gibi bağlayıcı olduğu kabul edilmiştir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm lafız ve mâna yönünden mütevâtir olduğundan büyük çoğunlukla haber-i vâhidlerden meydana gelen sünnet pratikte Kur’an’dan farklı bir konuma sahip olmuştur. Hz. Peygamber’in fiilleri tek başına bağlayıcı bir otoriteye sahip bulunmamakla birlikte çeşitli karînelerle dinî nitelik kazanabilecek mahiyette görülmüştür.
Meselâ bir yiyeceği yemesi gibi, bir şeyin Resûlullah tarafından yapıldığının tesbit edilmesi o şeyin en azından günah olmayıp mubah sayıldığını gösterir. Bir eylemi Resûl-i Ekrem’in dinî bir vecîbeyi yerine getirmek için yaptığı biliniyorsa o eylem bağlayıcı bir kural olur; diğer bir ifadeyle sözlü bir emrin nasıl yapılacağını gösteren eylem o emrin hükmünü alır. Meselâ Hz. Peygamber’in namazın nasıl kılınacağını gösteren fiilî hadisleri böyledir. Onun dinî vecîbeler dışında ibadet (takarrub, kurbet) amacıyla yaptığı bilinen eylemlerin müslümanlar bakımından zorunlu olmasa da dinen teşvik edildiği kabul edilir; bir eylemi çoğunlukla yapıp bazan terketmesi ise o eylemin daha güçlü biçimde tavsiye edildiğini gösterir. (islamansiklopedisi)