Profesör Doktor Mehmet Çilingiroğlu, Twitter hesabında koronavirüs aşısı ile ilgili yeni bir paylaşımda bulundu.
Prof. Dr. Çilingiroğlu paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
"Ben antikor testimi aşıya güvenmediğim için değil antikpr seviyemi düzenli olarak takip etmek için olacağım. Yoksa aşıya ve aşılara güveniyorum.
Bundan bir 7-10 gün sonra Antibody seviyemi ölçtüreceğim, virüsü nötralize edecek kadar antibody varmı bakıcam 2. Dozumu 20 ocakta olucam ve her ay antibody seviyem ve nötralize testi yaptıracağım. Kısacası antibody seviyemi devamlı kontrol edeceğim. Sizlerledr paylaşırım."
Prof. Dr. Çilingişroğlu, dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Bilim Kurulu toplantısı sonrası sosyal medya hesabından koronavirüs aşısına ilişkin paylaşımda bulunmuştu.
Prof. Dr. Çilingiroğlu paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı.
"Batının aşısından daha güvenli diyenlere bekleyip göreceğiz; 1. Hangisi daha etkili milyonlarda?, 2. Hangisinin ciddi yan etkileri var uzun dönemli? 3. Hangisinde PCR pozitif çıkacak, 4. Hangisinde antibody oranı ve kalitesi daha yüksek olacak?, 5. Hangisinde uzun dönemli antibody?"
Çilingiroğlu'nun paylaşımında bir Twitter kullanıcısı tepki göstermiş, Çilingiroğlu, gelen "Ne oldu prefesör bu Çin aşısının etkili çıkması biraz canını sıktı galiba?" yorumuna "Hayır git ol ben oldum aşımı. Güvendiğim aşıyı. Sende git sende güvendiğini ol. Ne Çin ne de Çin aşısı biz batılıları ilgilendirmiyor, nokta." cevabını vermişti.
ANTIBODY NEDİR?
Antikor (antibody) veya immünglobulin; doğada bulunan maddelerin veya canlılara ait hücrelerin üzerinde bulunan ve vücudumuz tarafından tanınan antijen ismindeki biyolojik maddeleri tanıyıp bağlanabilen karmaşık moleküllerdir. Buna göre, her bir antikor kendisiyle uyumlu bir antijene sahiptir ve sadece onu tanıyabilir. Başka bir deyişle, her bir antijene karşı ayrı ayrı antikor üretilir. Bu anlamda, vücudumuz doğada bulunan hemen her biyolojik maddeye karşı antikor üretebilme kapasitesine sahiptir.
Antikor üretimi oldukça karmaşık bir süreçtir. Çok çeşitli bağışlık hücreleri ve düzenleme mekanizmalarının kontrolü altında gerçekleşir. Buna göre, bağışlık sistemimiz bebeklikten itibaren gelişme süreci boyunca, vücuttaki tüm antijenleri öğrenir ve bunlara karşı bağışıklık yanıtı geliştirmez. Bunların dışında vücuda giren yabancı bir molekül ise hemen bağışlık sisteminin ön hattında yer alan makrofaj isimli hücreleri harekete geçirir. Antijenler, makrofajlar tarafından özel bir şekilde işlenen bu moleküllerden ayrıştırılır ve lenfositlere sunulur. Lenfositler ise antijene uyumlu olan bir antikor üretimini başlatarak vücuttaki yabancı moleküllerin antikorlarla bağlanmasını ve atılmasını temin eder.
Vücudumuzda tespit edilen 5 farklı antikor çeşidi bulunur. Bunlar immünglobulin (Ig) olarak isimlendirilir ve şekil ile fonksiyon bakımında ayrılır. Sırasıyla IgG, IgA, IgM, IgD ve IgE olarak isimlendirilir.
IgG kanda ve dokularda en fazla miktarda bulunan; anne sütüne ve anne karnındaki bebeğe geçebilen; hastalıklara karşı kalıcı bağışıklığı sağlayan antikor çeşididir. Aşı sonrası kanda yükselmesi beklenen antikor çeşidi IgG’dir. Aynı şekilde serum tedavisinde verilen antikordur.
IgA özellikle solunum yolları ile ağız ve sindirim sisteminin duvarlarında birikerek; dışarısı ile doğrudan temaslı bu dokularda zararlı etmenlerin vücuda girmesini önler.
IgM; zararlı etmenle ilk karşılaşma durumunda hızlıca üretilerek bağışıklık yanıtının oluşmasını sağlayan antikordur.
IgD; antikor üretimiyle görevli B lenfositlerin temel bileşenlerindendir.
IgE; parazit enfeksiyonlarına özel olarak üretilir. Bunun yanında, alerji yanıtının oluşmasından sorumlu temel antikor IgE’dir.
ANTİKOR NE İŞE YARAR?
Vücudumuz doğal ve kazanılmış olmak üzere iki farklı bağışlılık sisteminden oluşur. Doğal bağışıklık elemanları; vücuda zarar verebilecek etmenlere karşı genel bir yanıt oluşturur ve benzer etmenlerle karşılaşıldığında aynı yanıtlarla karşılık verir. Bununla birlikte, kazanılmış bağışıklığın elemanları yabancı etmenlere karşı ayrıntılı analiz yaparak bir bağışıklık hafızası oluşturur. Bu sayede, benzer etmenler yeniden vücuda girdiğinde; kazanılmış bağışıklık önceden bildiği etmene daha etkili ve güçlü bir yanıt vererek vücudu korur. İşte antikorlar, kazanılmış bağışıklığı oluşturan faktörlerden biridir.
Kazanılmış bağışıklık sayesinde kişiler bazı hastalıklara sadece bir kez yakalanabilir veya belirli hastalıklarda geçici süre dayanıklılık kazanır. Benzer şekilde bu sistem sayesinde çeşitli hastalıklara karşı aşı geliştirilebilir. Zira; antikor üretimi sayesinde, zararlı etmenlerin ikinci kez vücuda girmesi durumunda etmenler antikorlar tarafından imha edilir. Aşı geliştirme çalışmalarının nihai amacı da; zayıflatılmış mikroorganizmaların veya etmenlerin antijenler sayesinde, hastalık oluşturmadan vücutta antikor üretimini tetiklemektir.
Antikorların vücutta üstlendiği görevler şu şekilde özetlenebilir:
Antikorlar yardımıyla vücuttaki bağışıklık hücreleri, zararlı maddelere kolaylıkla bağlanarak onları imha edebilir veya uzaklaştırabilir.
Antikorlar antijenleri çepeçevre sararak zararlı maddelerin veya mikroorganizmaların etki göstermesine mani olur.
Kompleman sistemi gibi bağışıklık sisteminin hücre dışı elemanları antikorlar sayesinde mikroorganizmaların üzerine yapışarak öldürülmelerini sağlar.
IgA gibi özel antikor türevleri; ağız, mide-bağırsak duvarları, solunum yolları gibi dokularda yerleşerek zararlı etkenlerin daha vücuda girmeden tutulmasını ve atılmasını sağlar.
Gebelikte annenin ürettiği antikorlar; plasenta yoluyla bebeğin dolaşım sistemine geçerek; henüz bebekte gelişmeyen bağışıklık sistemi yerine hastalıklara karşı bebeği korur.
Gebeliktekine benzer şekilde, doğum sonrası anne sütü ile beslenen bebekler; anne sütüne geçen koruyucu antikorlar sayesinde; emzirme dönemi boyunca hastalıklara karşı korunur.