Prof. Dr. Faruk Aydın tek tek açıkladı! Pandemiden sonra hayatımız nasıl olacak?
COVİD-19 salgında 1 yıllık geçen zamanın ardından vatandaşların akıllarında Pandemi sürecinden sonra neler olacak? sorusu belirmeye başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, gelecek yıllarla ilgili önemli bilgiler verdi.
125
Koronavirüs aşısındaki süreklilikle ilgili olarak konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, ''Öncelikle koronavirüslerin geçmişine bakmak lazım. Virologlar, bu virüsleri 1930’lu yılların sonlarına doğru keşfetmişler. Biz bugün 6 farklı koronavirüsü tanıyoruz. Bu virüsleri HCoV-229E, HCoV-OC43, HCoV-NL63, HKU1-CoV, SARS-CoV ve MERS-CoV olarak sıralayabiliriz.
225
2019’da bir pandemiye sebep olan ve SARS-CoV-2 olarak isimlendirilen virüs de bu tabloya eklendi, sayı 7’ye çıktı. Genetik materyalleri RNA olan bu virüsler normalde sınıf olarak üst solunum yolu enfeksiyonu yapıyor.
Kış aylarında mevsimsel olarak koronavirüsle enfekte olan insanlar var. Tabii burada SARS-CoV-2’den değil, yukarıda saydığımız diğer koronavirüslerden bahsediyoruz. Bunlar her yıl bizde enfeksiyon oluşturabildiğine göre, bu virüslere karşı oluşan antikorlar kalıcı değil. Yani koronavirüsler için kalıcı bağışıklık oluşturamadığımız bir virüs sınıfı diyebiliriz.
325
Bu aileye ait olan SARS-CoV-2 virüsünün de böyle bir karaktere sahip olabilme veya influenzaya benzer mutasyonlar yaparak sürekli yeni varyantlar oluşturarak karşımıza farklı şekillerde çıkabilme ihtimali bulunuyor. Eskiden geçirdiğimiz enfeksiyona veya yapılan aşıya bağlı antikorumuz olsa bile onların korumama ihtimali söz konusu. Bu nedenle her yıl grip aşısı gibi Covid-19 aşısı yaptırma durumu ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz bulunuyor'' dedi.
425
Aşıların virüsün değişmesiyle alakalı olarak ise ''Değişen virüsün oluşturduğu yeni varyantların özelliklerine bağlı olarak aşı içeriği de değişecektir. Enfeksiyon oluşturabilme kapasitesi devam ettiği sürece, yeni oluşan antijenik özelliklerin yani gelişen antikorların yeni virüslere uygun olması lazım. O zaman aşılara bu yeni yapının entegre edilmesi gerekiyor'' ifadelerini kullandı.
525
Mutasyonun RNA virüslerinin genetik karakterleri nedeniyle oluşan değişimler olduğunu söyleyen Aydın, ''RNA virüslerinde bu çok sık meydana gelir. Bu mutasyonlar anlamlı olduğu zaman virüse katkı verir, anlamsız olduğu zaman ise virüse zarar verir. Yani mutasyonlar her zaman zarar verici şekilde gerçekleşmez.
625
Mutasyonlar anlamlı olduğu zaman virüs yaşar ve yeni kazandığı özellik onun patojenitesini artırıyorsa ona güç vermiş olur. Ama mutasyon virüsün aleyhinde de gelişebilir ve virülansını destekleyen bir değişim yapmak yerine, yok olup gitmesine neden olur.
725
Covid-19 hastalığı başladığından beri bu değişimler virüste meydana geliyor. Mutasyonların birçoğu silinip gidiyor ancak bir kısmı da anlamlı olarak meydana geldiği için varyant şeklinde karşımıza çıkıyor. Varyant dediğimiz virüslerin de mutasyona uğrayarak silinip gitmesi mümkün. Burada önemli nokta bulaşı azaltmak olacaktır. Bu virüsler insandan insana bulaştıkça mutasyon potansiyeli de artıyor'' dedi.
825
Koronavirüsün hayatımızda kalmasıyla ilgili olarak da ''Şu anda yangın büyük ve alevli. Bu yangınla mücadelede, Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Sağlık Bakanlığımız'ın önerileri doğrultusunda alevi söndürmeye çalışıyoruz. Alevleri iyice söndürmemiz, küçük közler bile bırakmamamız lazım.
925
Bıraktığımız sürece yangın büyümeye meyilli; sürekli bulaşarak eskisi gibi büyük alevler oluşturuyor. Bundan sonra bizleri daha dikkatli bir yaşam, maske takmaya biraz daha devam etmek, hijyen kurallarına uymaya devam etmek ve korunmanın iyi algılandığı ve uygulandığı bir dönem bekliyor.
1025
Bu virüs ile belli bir süre daha yaşayacağımızın ipuçları var. Şu anki bulgulara göre önümüzdeki 3-4 yıl boyunca pandemi şeklinde olmasa bile Covid-19’un mevsimsel hastalık pozisyonunda devam edeceğini öngörebiliriz. Covid-19’un devam ettiği bu yıllarda aşıların da virüsün şekline göre hazırlanması ve insanların bağışık halde tutulması gerektiğini söylemek mümkün.
1125
Aşılar bu noktada çok önemli. Eğer dünya nüfusunun tamamını aşılarsak, virüsün bulaşmasını kırmış olacağız, mutasyon ihtimalini de azaltacağız. Toplum bağışıklığının kısa sürede oluşması büyük önem taşıyor. Aşıyı da hızlı yapmak gerekiyor. Çünkü süre uzadıkça virüsün yaşama şansı artıyor'' diyerek vatandaşları uyardı.
1225
''Üçüncü doz aşıların gerekliliği bir teorik gerçek olarak görülüyor'' diyen Prof. Dr. Faruk Aydın, ''Şayet insanlar bağışıklıklarını yitirirlerse, ilk yapılan aşıların etkisi ortadan kalkmış olacak, tekrar hassas duruma düşecekler ve üçüncü doz aşının uygulanması gerekecek.
1325
Bu da aşı tüketiminin ciddi derecede artmasına neden olacak. Böyle bir durum sağlık sektörünün yanı sıra ekonomik sıkıntıların da ortaya çıkmasına neden olabilir. İşte hızlı aşılamanın önemi de bu noktada devrede giriyor. İnsanlar antikorlarını kaybetmeden toplumun yüzde 70-80’ini 6 ay gibi bir zamanda aşılamak gerekiyor'' dedi.
1425
Her yıl Covid-19 aşısı olma süresi isteğe mi bağlı olacak sorusuna ise Prof. Dr. Faruk Aydın, şöyle cevap verdi;
''Evet, böyle bir teori kurmak mümkün. Bu hastalık pandemi olarak devam etmeyecek. Belli bir süre sonra endemi dediğimiz bölgesel veya lokal bir hastalığa dönüşecektir.
1525
Her ülke kendi riskini hesaplayarak aynı influenza hastalığında olduğu gibi belli bir aşılama programı oluşturacaktır. Bu pandeminin uzun yıllar sürüp gideceğini düşünmüyoruz ama birkaç yıl daha gücünü yüzde 50 de olsa koruyabileceğini, etkisini sürdürebileceğini öngörüyoruz''
1625
Prof. Dr. Faruk Aydın, tam kapanma virüsün azalmasının etkisiyle ilgili olarak ''Tüm uzmanlar olarak tam kapanmanın önemine değiniyoruz. Tam kapanmadaki amaç, virüsün bir başkasına geçmesine engel olmak.
1725
Ancak tam kapanma oldu ve bulaş azaldı diye insanlarda bağışıklık olmuyor. İnsanları bağışık hale getirmenin en büyük silahı aşılamaktır'' derken maske takmadaki devamlılık ile ilgili olarak ise ''Maske ile yaşamı beraber düşünebilmek lazım. Bundan kurtulmaktan çok onunla birlikte nasıl yaşarız konusunu geliştirmek gerekiyor. Maske gribal hastalıkların, anjinlerin birçoğunu önlemiş durumda.
1825
Uzak Doğu toplumlarının pandemi ile mücadele başarılı olmalarının sebeplerinden biri de maske ile yaşamayı becerebiliyor olmaları oldu. Özellikle mevsimsel hastalıkların çok olduğu dönemlerde maske kullanımı Uzak Doğu ülkelerinde çok yaygın.
Bizlerin de pandemi sürecinden sonra da maske ile yaşamı beraber devam ettirmeyi öğrenmemiz gerekebilir.
1925
Maske sadece Covid-19’dan korumakla kalmıyor. Mesela verem hastalığı solunum yolu ile bulaşan bir hastalık. Türkiye’deki insanların yaklaşık yüzde 15-20’si bu hastalığa enfekte durumda, yani virüs taşıyıcısı.
2025
Kim bilir kaç kişi bu hastalarla aynı yolculukta, aynı ortamda, aynı havayı teneffüs ederek enfekte oldular. Maske bizleri hava ile bulaşan hastalıklarından da koruyor''dedi.
2125
Maskenin sağlığa etkisiyle ilgili olarak ise ''Tabii ki sürekli maske takıyor olmak da sağlık için doğru değil. Etrafta kimsenin olmadığı, kalabalık olmayan açık havada maske takmayabilirsiniz.
2225
Ancak şöyle bir örnek verelim; İstiklal Caddesi de açık hava olarak görülüyor fakat en az kapalı ortam kadar riskli çünkü çok kalabalık. Eğer bizler açık havada maske takmaya gerek yok dersek, insanlar tıpkı İstiklal Caddesi gibi kalabalık yerlerde de “Nasıl olsa açık hava” diyerek maskelerini çıkarabilirler ve o zaman bulaşın önüne geçemeyiz'' dedi.