Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan ‘’Ramazan Ayına’’ kavuştuk el-hamdü lillâh.
‘’Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş’’ olarak müjdelenen mübarek Ramazan Ayı geldi.
Ramazan Ayının diğer isimleri şöyledir. Şehr-u Ramazan (Ramazan ayı), Şehru’s-sıyam (oruç ayı), Şehru’l-kıyam (kıyam ayı), Şehru’s-sabır (sabır ayı), Şehru’l-muvasat (iyi geçinme ve bölüşme ayı), Şehrullah (Allah Teâlâ’nın ayı), Şehru’l-Hayr (hayır ayı), Şehru’l-Berake (bereket ayı), Seyyidü’ş-şuhur (ayların efendisi), Şehru’l-umme (ümmetin ayı), Şehru’l-Kur’an (Kur’an ayı), Şehru’n-Necat (kurtuluş ayı).
İslâm’ın beş temel esasından olan Oruç, önem sırasına göre namazdan sonra ikincisidir. Farzı ayn bir ibadettir.
Âkil ve bâliğ olan (ergenlik çağına gelen) kadın ve erkek her Müslüman’a Ramazanda oruç tutmak farzdır. Hasta veya misafir (yolcu) olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan’da tutarlar, isterlerse tutmayarak hastalar iyi olduktan sonra, misafirler (yolcular) de seferden döndükten sonra gününe gün kaza ederler.
Oruç insanı içgüdülerinden uzaklaştırıp, melekliğe doğru yükselten bir ruh olgunluğuna eriştiren ibadettir.
Muteber ilmihal kitaplarımızdan merhum Ömer Nasuhi Bilmen hocanın ‘’İslâm İlmihali’’ adlı kitabında (oruçla ilgili özetle) şu bilgiler yer almaktadır.
Orucun meşru kılınmasındaki hikmet, pek aşikârdır. Şüphe yok ki, Allahü Teâlâ Hazretleri, kayıtsız ve şartsız her şeye hakimdir. Elbette O'nun kullarına emrettiği ve caiz gördüğü şeylerde birçok yararlar vardır. Biz bunları gereği gibi bilmesek de, muhakkak hikmetleri vardır.
Bununla beraber orucun din ve âhiret yararlarından başka, sağlık yönünden, sosyal ahlâk bakımından birçok yararlarını pek, iyi takdir edebilmekteyiz. Bu konu üzerinde yazılmış bir hayli yazı ve risale vardır.
Bir hadîs-i şerîf de buyurulmuştur: "Her şey için bir zekât vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır."
İnsan oruç sayesinde hayvanî duygularını azaltır, ruhunu artırır ve meleklik sıfatı ile vasıflanmaya başlamış olur.
Oruç sayesinde cemiyetin içtimaî ve ahlâkî hayatından başka bir fazilet ve aydınlık doğar.
Oruç tutan kimse, nefsini birtakım şiddetli arzuların saldırısına karşı direnmeye alıştırır, nefsin taşkınlıklarına karşı koymayı sağlar.
Oruç tutan kimse, bir zaman mahrumiyete katlanır. Bu mahrumiyet, yiyecek ve içecek bulamayan herhangi bir yaratığın içine düştüğü acizliğin benzeri değildir. Bu irade bile benimsenmiş, yüksek bir hedefe yönelik bir mahrumiyettir, bir nefis mücadelesidir. İnsan bu mahrumiyet sayesinde yoksulların ve mahrumların hallerini tecrübe ile anlamış olur. Böylece kendisinde acıma, şefkat ve yardımlaşma duyguları artar, insaniyet için pek faydalı hale gelir. Ayrıca kendisinin duyacağı manevî hazlar ise, her türlü düşüncesinin üstündedir.
Mabud'unun kutsal emrine bağlanarak, hak sahibi olduğu nimetlerinden bir müddet mahrumiyete katlanan insan, artık başkalarının nimetlerine göz diker mi? Başkalarının zararına çalışır mı?
İşte, bütün insanlığın yararına hizmet eden kutsal bir ibadetin şer'î yönden hikmeti apaçıktır. Bunu anlayamamak için insanın düşünce ve duygudan büsbütün mahrum olması gerekir.
Bir Hadis-i şerif ile yazımı noktalıyorum.
"Beş vakit namaz ile cumaya kadar Cuma, gelecek Ramazana kadar Ramazan -büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde- arada geçenleri temizleyen kefarettirler." (Müslim)
Mübarek ramazan ayının bizlere, İslâm âlemine ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ederim.
Abdullah YADİGAR-15-05-2018