Peygamberimizin (s.a.v.) ‘’evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş’’ olarak müjdelediği mübarek Ramazan Ayını uğurladık.
Rahmet ve mağfiret ayını hüzünle uğurlarken, Ramazan Bayramına kavuşmanın da sevincini yaşıyoruz.
Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı, İslam âleminin senede iki defa kutladıkları dini bayramlarıdır.
Ramazan Bayramı, dini literatür de; ‘’Ramazan Bayramı, Oruç Bayramı, fitre bayramı (ıyd-ül-fıtır)’’ gibi isimlerle zikredilir.
Ramazan Bayramı; hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftarı sevincini ifade eder.
Ramazan Bayramında Müslümanlar, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini yaşama imkanına kavuşurlar. Yani, şükür bayramı yaparlar.
Bayramlarda yapılması mendup olan (dinimizin güzel gördüğü) hususlar vardır. Bunlar;
Bayram sabahında erken kalkmak, yıkanmak-gusletmek, misvak kullanmak-ağzı temizlemek, güzel koku sürünmek, en güzel elbiselerini giyinmek, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek için sevinçli ve neşeli görünmek menduptur.
Ramazan Bayramı’nda sabahleyin camiye gitmeden önce tatlı bir şey yemek, varsa bunun hurma olması ve bir, üç beş gibi tek adetli olması güzel bir davranıştır.
Bayram Namazına erken davranmak, varsa namazgâha ve büyük camiye gitmek. Ramazan Bayramında içinden, Kurban Bayramında açıktan tekbir getirmek, dönüşte mümkün ise başka yoldan gelmek, karşılaştığı müminlere güler yüzlü olmak ve tatlı söz söylemek, gücü nispetinde sadaka vermek menduptur.
Bayram günü Ana-Babayı unutmayıp ziyaret ederek hayır dualarını almak dini bir görevdir. Akraba, eş-dost ziyaretleri yapılır. Çocuklar, bilhassa öksüz-yetim ve fakir çocuklar sevindirilir.
Aralarında dargınlık bulunanlar barıştırılır. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin Bayram Namazından önce verilmesi gerekir.
Gidip-gelme imkânı olmayan uzaktaki dost ve akrabalar, telefonla (kısa da olsa) selâmlaşıp-bayramlaşarak gönülleri alınmalıdır.
Günümüz insanları arasında yaygınlaşan ‘’hazır-paket mesaj’’ taklitçiliği terk edilmelidir. İllâ ki mesajla geçiştirilmek isteniyorsa, samimi olarak içinden geldiği şekilde sıcak bir cümle ile ifade edilmelidir.
Sahabeler birbirleriyle "Bârekâllâhü lenâ ve leküm" diyerek bayramlaşırlardı. Yani "Allah bizden de, sizden de kabul etsin" dedikleri rivayet edilir. Bu tebrikleşme bizim dilimizde "Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar" gibi sözlerle ifade edilir.
Ölmüşlerimizi de unutmamak lazım. Mümkünse kabir ziyaretleri yapılıp Yasinler, Fatihalar okunup ruhlarına bağışlanmalıdır. Kabristana gitme imkânı olamayanlar evlerinden okuyup bağışlamalıdırlar. Onların affı için hayır dualar etmelidirler.
Bayram namazı, Cuma namazı kime farz ise; o kimseye bayram namazı kılmak ta vaciptir. Bayram namazından sonra okunan hutbeler sünnettir.
Bayram namazının vakti, güneşin doğuşundan takriben elli dakika sonra başlar. Zeval vakti denilen güneşin tam tepeye gelme zamanına kadar devam eder.
Bayram namazları ikişer rekât (dokuz tekbir, iki rekât) olup cemaatle kılınır. Bayram namazına yetişemeyen kimse, artık onu kaza edemez ve tek başına kılamaz.
İdrak etmekte olduğumuz Ramazanı Şerif Bayramınızı tebrik eder, Aziz Milletimize ve tüm İslâm âlemine hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan (c.c.) niyaz ederim.
Abdullah YADİGAR-03/06/2019