İslama göre nikâh, evlenme ehliyetine sahip ve aralarında evlenmelerine dinî açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerinin) şahitler huzurunda “seni aldım, sana vardım, nikahladım ve zevceliğe kabul ettim. ” gibi sözlerle, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (îcap ve kabulden) ibarettir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik III, 82 vd. ). Bu nikâh akdinin gizli değil, evlenecek olanların kendi aileleri ve yakın çevrelerinin bilgisi dâhilinde icra edilmesi gerekir. Bütün şartların yerine getirilmesi neticesinde icra edilen bu şekildeki bir resmi nikâh, dinen de muteberdir.
Resmi nikâhtan sonra evlenecek kişiler, isterlerse evlerinde veya münasip bir yerde istedikleri kişilere Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okutup dua ettirip nikah kıydırabilirler. Ancak günümüzde resmi nikah olmadan dinî nikah yapılması, hem kanunen suç ve hem de kadının ve çocukların hukuklarının korunması açısından uygun değildir. Nitekim Osmanlı Aile Hukuku kararnamesinde de şehrin kadısına kayıt yaptırılması şart koşulmuş ve nikahın tescili üzerinde ısrarla durulmuştur.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı