Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile parti yönetimini eleştirirken kongre çıkışı yaptı.
Asiltürk sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Hedefimiz huzur içinde yaşayacağımız bir dünya oluşturmaktır. Ulaşmak istediğimiz hedefin önem ve değerinden dolayı, hoşgörülü, toparlayıcı ve yol gösterici olmamız gerekiyor.
Mü’minlerin kardeş olduklarına inandığımız için, kardeşler arasında iyi ilişkiler olmasını arzu ediyoruz. Siyâsi çekişmelerin oluşturduğu olumsuz ortamdan etkilenmeden, kardeşliğin oluşmasına ve gelişmesine çalışırız.
İnsanlara karşı hoşgörülü olmak, peygamberlerin ahlâkındandır. Peygamberimiz (a.s.) da insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emretmiştir. Müminler bu güzel ahlâka uyarlar.
Yeryüzünde birçok ülkede yaşayan Mü'minlerden farkımız, Allah'ın emir ve yasaklarına tam teslim olarak yaşamayı arzu etmemizdir.
Bu şuur seviyesine ulaşabilmek için, önce nefsimizle cihad etmemiz gerekir. Ancak bunu yaptıktan sonra insanlara örnek olabilir, onlara doğru yolu gösterebiliriz.
Bize bunu nasıl yapacağımızı Allah (c.c) Kur'anı Kerîmde bildirmiş ve Resûlullah da (a.s) örnek uygulamalarıyla, hayatında bizzat yaşayarak göstermiştir.
Millî Görüşçüler, kendi arzu ve istediklerine uyarak değil, ahlâki ve mânevî değerlere uygun olarak hareket ederler. Eğer inandığımız gibi yaşamazsak, yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. Hz. Ömer (r.a.) bu gerçeği çok güzel ifâde etmiş.
Mekke'nin fethinden önceki dönemde o dönemin müşrik idarecileri, Peygamberimiz (a.s.)’a inanan insanlara zulümlerini artırınca, zulüm görenler, zâlimleri Allah’ın cezalandırması için Peygamberimiz den yardım istediler.
Peygamberimiz (a.s.) zâlimler aleyhine bedduâ etmeye başlayınca, Allah (c.c.), Âli İmran suresinin 128. âyetini indirdi. Âyette şöyle buyruluyor:
"Bu işte, (zâlimlerle ilgili olarak) senin yapacağın bir şey yoktur. (eğer tevbe ederlerse) Allah, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zâlim olduklarından dolayı onlara azap eder."
Bu âyetin ışığı altında Millî Görüşçülerin görevi, hatası olanları kötülemek değil, onları uygun bir dille hak ve adâlete çağırmaktır.
Peygamberimiz (a.s.), insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrediyor. Erbakan hocamız bunu çok iyi bildiği için konuşmalarında kırıcı olmamaya özen gösterir, dinleyenlerin akıl, mantık ve vicdanlarına hitap ederdi.
"İKTADARI TENKİT ETMEKLE YETİNDİLER"
Erbakan hocamızdan sonra, Saadet Partisinde görev yapan kardeşlerimiz, sâdece iktidarı tenkit etmekle yetindiler.
Böyle olunca, ahlâki ve mânevî değerleri savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin desteği azaldı.
Bu destek azaldığından dolayı, bir önceki seçimde Millet Vekili çıkaracak kadar oy aldığımız illerde, seçim işbirliği dolayısıyla baraj uygulanmadığı halde, aynı oyu alamadığımız için Millet Vekili çıkaramadık.
Bir Siyasi Partinin başarılı olması için, inandığı gerçeklere hizmet etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim öncelikli hedefimiz, toplumu ahlâki ve mânevi değerlere yönlendirmeye çalışması olmalıdır.
Elbette toplumun maddî ihtiyaçlarını da dikkate alacağız. Ancak bunu yaparken Partiyi sâdece toplumun karnını doyurmaya çalışan bir parti gibi göstermekten de kaçınacağız.
Millî Görüşün partisini, diğer partilerden ayıran en önemli yönü, ahlâki ve mânevi değerlere bağlılığını ön planda tutmasıdır.
Buna dikkat etmezsek Erbakan hocamızın ifâdesiyle önce diğer partilerden biri gibi olur, sonra da yok oluruz. Şunu unutmamalıyız: Bize oy verecek olanlar, maddî imkânlar elde etmek için yanımıza gelenler değil, inancımıza saygılı olanlardır.
İnşaAllah, önümüzdeki kongrede alacağımız kararlarla, Saadet Partimiz, kuruluşundaki değerleri savunur hâle gelir.
Erbakan hocamız, insanların kalbine, akıl ve mantığına hitap etmeye, ömrü boyunca devam etti. Yöneticilerin yaptığı bir hatâ ve yanlıştan dönmelerini isterken “Bunlar bizim kardeşlerimizdir” diye söze başlardı.
Biz onların da iyiliğini istiyoruz. Ancak şu şu konularda hatâ ediyorlar. Şöyle şöyle yaparlarsa, daha doğru olur. Kendileri de kazanır. Millet de kazanır.” derdi.
Böyle konuştuğu için, hitap ettiği insanlar, tepki göstermezler, tam tersine saygı duyarlardı. Kamuoyunun desteğini kazanmak, Erbakan hocamız gibi davranmakla mümkün olur.
Etrafımızdaki insanlarda, bir hatâ ve kusur görürsek, o hatâ ve kusuru düzeltmeyi görev biliriz. Ancak, bu görevi yerine getirirken söze tenkitle başlar, suçlayıcı bir dil kullanırsak, konuşmamız dinleyenler üzerinde olumlu bir etki yapmadığı gibi, tam tersine bizden uzaklaşmalarına da sebep olur. Yapılan son kamuoyu yoklamalarında, desteğimizin çok düşük çıkmasının sebebi konuşmalarda kullandığımız üslûbumuzdur..
Millî Görüşçülerin en önemli görevi insanları, iyi, güzel, doğru ve faydalıya, tek kelime ile ifâde edersek, hakka dâvettir. Bu görev, başta Saadet Partisi olmak üzere, bütün Millî Görüşçü kuruluşlarımızın en önemli görevidir.
Toplumun olumsuz hallerine bakarak, sakın bu bozukluklar düzelmez diye ümitsizliğe kapılmayın.
Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, her yanlışı düzeltmenin de bir yolu vardır. Bu yol Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak ve O’na tam teslim olarak yürünecek yoldur.
Allah’ın rızasını gözetir, O’nun emir ve yasaklarına uyarsak, mutlu bir hayat yaşarız ve huzur buluruz. Allah’ın vâdettiği nîmetlere de kavuşuruz. Zira âyette “Allah’ın rızâsı en büyüktür” buyruluyor.
Buna nasıl ulaşacağımız, Fussilet sûresinin 34. Âyetinde bildirilmiş. Âyette şöyle buyruluyor:
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle, o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”
Değerli kardeşlerim, Rabbimiz bize dostluğun yolunu göstermiş. Çok önemli olan bu emre uyarsak, kardeşler topluluğu hâline geliriz ve huzur içinde yaşarız.
"GENEL SEÇİMDE BAŞARILI OLMAK İÇİN UYGUN TEDBİRLER ALMAMIZ LAZIM"
Millî Görüşçüler olarak bizi farklı yapan, yarım asırdır inandığımız temel değerlerimize bağlı kalmamızdır. En önde dalgalanan bayrağımız da, ahlâki ve mânevî değerlerimizdir...
Önümüzde, şu anda tarihi belli olmayan bir Genel Seçim var. Bu seçimde başarılı olmak için, Bugün, memleketimizin içinde bulunduğu şartları inceleyerek o şartlara uygun tedbirler almamız lâzım.
Seçme ve seçilme yaşı 18’e indirildiği için, bu güne kadar yaklaşık 8 milyon genç, seçme ve seçilme hakkını kazandı. Önümüzdeki seçimde bunlar oy kullanacaklar.
Anadolu Gençlik Derneği’nin, bir araştırma şirketine yaptırdığı kamuoyu araştırmasına göre, bu 8 milyon gencin %65’i, kendilerine ahlâki ve mânevî değerler öğretilmediği için, inançsız olduklarını açıkça söylüyorlar.
Bunların dışında, %35 oranında, yaklaşık 3 milyon genç Allah’a iman ettiklerini ifâde ediyor.
İnançlı olduklarını söyleyen gençlere, hangi partiye oy veriyorsunuz diye sorulunca, hiç bir partiye oy vermiyoruz diyorlar. Anket görevlisi sizin inancınıza uygun bir parti var.
Saadet Partisi, ona niçin oy vermiyorsunuz diye sorunca, gençler biz o partinin de bizim inançlarımızı, savunduğunu duymadık. Basında yer alan haberleri izliyoruz, o parti de diğer partiler gibi sâdece iktidarı tenkit ediyor diye cevap veriyor...
Millî Görüşçü kardeşlerim, bu durumda olan imanlı gençlere sâhip çıkmak, onların, hakka hizmet edecek hâle gelmeleri sağlamak çok önemlidir.
"SİYASİ ŞARTLARA UYGUN BİR TEŞKİLAT OLUŞTURACAĞIZ"
Anadolu Gençlik Derneği’nin gayretiyle bu konuda çok ciddî çalışmalar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor. Ancak önümüzdeki kongreden sonra bu hizmeti Saadet Partisinin üstlenmesi gerekir.
Allah’ın izniyle önümüzdeki kongrede, memleketimizin şu anda içinde bulunduğu sosyal ve siyâsi şartlara uygun olarak hizmet edecek bir teşkilat oluşturacağız.
44- Allah yolunda hizmet edenlere, Allah’ın destek olacağını bildiren İbrâhim sûresinin 46. Âyetini okuyorum:
Onların dağları yerinden oynatacak kadar, güçlü düzenleri olsa da, bilesiniz ki Allah’ın dediği olur.” Değerli kardeşlerim hak yolda mücadele edenlere, güvence veren bu âyetteten daha büyük bir teminat olur mu?
Âyeti tekrar okuyayım. “Onların dağları yerinden oynatacak kadar, güçlü düzenleri olsa da, bilesiniz ki Allah’ın dediği olur.”
Güçlü bir Saadet Partisi teşkilâtı oluşturmak ve yukarıda durumlarını anlattığım gençleri, Millî Görüşe kazandırmak için, benim gözetimimde, geniş istişarelerle bir liste hazırlanacak ve kongre başkanlığına sunulacak. Rabbimiz hayırlı hizmetler yapmalarını nasip eylesin.
Bu çalışmalarımızı yaparken bize ışık tutan, yolumuzu aydınlatan, dört âyetle konuşmamı
tamamlayacağım:
1. Âyet: Kim Allah’a güvenirse, Allah ona yeter.
2. Âyet: Zafer inananlarındır ve zafer yakındır."