Sağlam zemin konusu artık hepimizin gündemindedir. Zemin etüdü, bir inşaatın en hayati aşamasıdır. Yeni inşa edilecek bir binanın zemini sağlam değilse, ya da zemin sağlamlaştırılmamışsa, üzerine ne kadar kaliteli malzeme kullanırsanız kullanın o bina her zaman risklidir. Bundan dolayı bölgenin zemin durumu, fay hatlarına yakınlığı ile birlikte, inşaatın yapılacağı arsanın zemini de çok iyi incelenmeli, gerekiyorsa zemin güçlendirilmeli ve bu konuda gerekli kontroller yapıldıktan sonra radye temele geçilmelidir. Statik projeler, zeminin depremde göstereceği dirence göre hazırlanmalıdır. Fay hatlarına yakın alüvyon bölgelere inşaat izni verilmemeli, buradaki yapılar sağlam zeminli bölgelere taşınmalıdır.
1999 öncesi binaların hepsi bir plan dahilinde, kısa ve orta vadede; kentsel dönüşüm, riskli alan veya riskli binalar kararı alınarak yenilenmelidir. Bu konuda tabii ki öncelikle halkın bilinçli olması, kentsel dönüşüm konusunun siyaset üstü tutulması ve maliklerin direnç göstermemesi gerekir. 11 ilimizde meydana gelen büyük deprem herhalde bu konuda herkesin daha duyarlı olmasına vesile olur.
Zemin etüdü yapan firma ve mühendislerimizin çok daha dikkatli olmaları gerekiyor. Zemin etüdü yapma yetkisi, yerel yönetimlerin iştiraki olan şirketlere de verilmeli, yarı resmî olan bu şirketlerin teknik personel ve malzeme açısından daha güçlü olacaklarından dolayı faydalı olabilirler.
Gelecekte yapılacak yerleşim alanı planlarını iyi kurgulamak için; zeminin en önemli parametre olarak ele alınıp, ona göre yerleşim yerlerinin yeniden belirlenmesi ve planlanması gerekiyor.
Şu andaki yönetmeliklere göre, bina yapılmadan önce zemin etüdü yapılmakta, hatta gereken zeminlerde geoteknik rapor da istenmektedir. Zemin etüdü; “her bir parsel için ayrı ayrı olmak üzere, yeraltı tabakalarının durumu, derinlik, jeolojik yapı türü, elektrik öz direnci ve temel zemini gibi parametreleri ölçmek için yapılır.” Temel amaç ise bir binanın deprem karşısında göstereceği davranışları anlamak ve ona göre mimari ve statik projeyi hazırlamaktır. Yeni bina inşasında mevcut yönetmelikler gereği gibi uygulansa problemler en aza iner.
6 Şubat büyük depremi gösterdi ki, ülkemiz artık Japonya gibi deprem riski yüksek bir coğrafyadadır. Fay hatlarının geçtiği bölgeler ve zemini çok zayıf olan yerlere bina yapılmaması gerekiyor. Zemin güçlendirilse bile yeterli olmuyor. Buralardaki binalar boşaltılarak başka yerlere taşınmalı. Bu alanlar, yeşil alan, park ve açık spor alanları olarak düzenlenmelidir. Zemin etütleri bundan sonra çok daha dikkatli ve hassas bir şekilde yapılmalıdır. Ülkemizin hiçbir yerinde yüksek katlı binalara izin verilmemelidir.
Zemin etüdü yapan firmalara ve geoteknik rapor hazırlayan mühendislere maddi ve manevi sorumluluk düşmektedir. Onların verdikleri rapora göre statik projelerin hazırlanıp hazırlanmadığının incelenmesi, uygulamanın takibi ve sorumluluğu aynı zamanda, zemin etütcülere de verilmelidir. Onlar da hazırlanan projelerin zemin etüdü raporuna uygunluğunu incelemelidirler. Yapı denetim firmaları ile birlikte, zemin etütcüler de özellikle temel uygulaması tamamlanıncaya kadar inşaatı kontrol etmelidirler.
Türkiye genelinde, kentsel dönüşüm ve gerekiyorsa yerleşim alanlarının taşınması planlamaları yapılmalıdır. Topyekün bütün Türkiye’de, öncelikle fay hatlarına yakın bölgelerden başlamak üzere, yüksek riskli alanlardan binaları taşıma ve uygun yerlerde binaları yeniden inşa çalışmaları başlamalıdır. Yeni binalar, sağlam zemin veya sağlamlaştırılmış zeminlere yapılmalıdır. Tabii ki belli büyüklüğü aşan binalarda deprem izolatörü konusu da artık gündeme alınmalıdır. Bundan sonra ülkemizin en önemli konusu deprem riski ve buna bağlı olarak “kentsel dönüşüm” ve “yerleşim yerlerinin sağlam zeminli bölgelere taşınmasıdır.”