Sağlık Bakanı Koca'dan önemli açıklamalar

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Milliyet'ten Abdullah Karakul'a açıklamalarda bulundu. Koca, açıklamalarında sağlıkta şiddetin yanı sıra şiddetin önüne geçmek için her alanda cezaların caydırıcı olacağını dile getirdi. Koca,"Derdimiz vatandaşın hapse girmesi değil ama caydırıcı unsur olsun."dedi.

Şiddet... Kadına şiddet. Doktora şiddet... Uzun süredir tartışılan bu konu şu anda gündemin en önemli konulardan biri haline geldi. Özellikle Ahmet Kural ile Sıla arasındaki şiddet olayının mahkemeye taşınmasının ardından. Olaylar ortaya çıktıkça şiddetin önlenmesine yönelik de toplumda hassasiyetler artıyor, tepkiler büyüyor. Şiddeti önlemeye yönelik ne yapılabilir? Ne gibi yeni yasa çalışması var?Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Milliyet Gazetesi'nden Abdullah Karakuş'a konuştu;

- Sağlıkta şiddeti önlemeye çalışıyorsunuz. Sanatçı Sıla’ya yönelik yapılanlar da gündemde. Şiddeti önlemeye yönelik yeni neler yapılabilir?
 

Şiddet asla kabul edilemez, hiçbir şekilde duymak istemediğimiz... Sanatçılar değil, bütün yaşayan insanlar için söylüyorum. Bu anlamda kabul edilemez bir durum. Sağlıkta şiddet ise kutsal bildiğimiz bu hizmeti yaparken fedakarca davranan, çalışan, gece gündüz demeden bu anlamda üzerine düşeni yapmaya çalışan sağlık çalışanına şiddet asla kabul edilemez. Bununla ilgili yer yer uygulamada da sorunlar oluyordu. Bu süreçte yoğun çalışmalarımız ve görüşmelerimiz oldu. Bir kanun çalışması taslağı olarak biliyorsunuz komisyona geldi. Zannediyorum pazartesi maddelere geçilmiş olacak. Bu kanun taslağı çok önemli bugüne kadar sorun olan birçok konuyu çözebilecek olan bir kanun taslağı. Sadece şiddeti içermiyor, 44 maddeden oluşuyor. Özellikle bizim şiddetle ilgili sahada gördüğümüz bir şikâyet konusu olmadan, şikâyetten bağımsız kolluk kuvvetlerince yakalanabilir olmasını önemsiyoruz. Bu yakalanmanın bir kamu davası gibi görülmesini önemsiyoruz. Yakalanmayla birlikte karakoldan serbest bırakılma değil, savcılık ve başsavcılığa kadar dosyanın tekemmül etmesini önemsiyoruz. Dolayısıyla serbest bırakılabilirliği başsavcılık dosya tekemmülüyle mümkün olabilir olsun diye düşünüyoruz. Bu arada bir diğer sorun, tanık ve şahısla ilgili, darp edilenle ilgili, ifadenin karakolda değil, iş yerinde, çalıştığı yerde alınmasını da önemsiyoruz. Bu dediklerimi içeren bir taslak metin hazırlandı. Meclis’in iradesiyle bunun geçeceğine inanıyorum.

- Cezaların caydırıcı olması tartışılıyor...

Ayrıca, buna ilave olarak cezalarla ilgili, cezaların uygulanmadığını, ötelendiğini, paraya çevrildiğini görüyoruz. Bununla ilgili de Adalet Bakanlığıyla ve yetkililerle yoğun görüşmelerimiz oldu. Ceza Kanunu’nda sadece sağlık çalışanlarına yönelik değil bütün şiddet gören, hırsızlık, gasp ve benzeri dahil olmak üzere herkesi ilgilendiren genel bir düzenlemeyle ilgili çalışma başladı. Ben bunun da Meclis’teki grubu bulunan partilerle görüşülerek Meclis’in iradesiyle çok uzamadan önümüzdeki aylarda gündeme geleceğini düşünüyorum. Bu daha Meclis’e gelmedi. Bu herkesi ilgilendiriyor. Sadece sağlık çalışanlarıyla ilgili bir şey değil. Bir şekilde 2 yıldan aşağı ceza aldığında infaz durumunda herhangi bir şey olmuyor. Serbest bırakılıyor. Bunları düzenleyen bir kaç yaklaşım var. Adalet Bakanlığı’nın uhdesinde olan ve Meclis’in iradesiyle olabilecek bir çalışma. Bu görüşmeleri yaparken böyle bir çalışmanın yapılıyor olduğunu önümüzdeki aylarda bu çalışmayla toplamda baktığımızda şiddet daha anlamlı bir yapıya dönmüş olur.

HEDEF  KENDİ ÜLKEMİZDE ÜRETİLMESİ

- Sağlıkta millileşmede ne aşamadayız?

Biz Hükümet olarak ilaçta, aşıda, tıbbi cihaz ve sarf malzemesinde yerli üretimi fazlasıyla önemsiyor ve destekliyoruz. Hedefimiz, stratejik önemdeki bütün ilaç ve aşıların ülkemizde üretilmesi. Gerekli teşvikleri her koşulda sağlamak istiyoruz. Bu süreçte, özellikle ilaç, tıbbi cihaz ve aşıda toplamda 12 milyar dolara yakın bir dışa bağımlılığımız söz konusu. Bu dışa bağımlılığı önümüzdeki beş yıllık süreçte en az yarı yarıya azaltmayı hedefliyoruz. Bunun için doğrusu yapmak istediğimiz şöyle bir yaklaşım: Bizim TÜSEB gibi bir yapımız var. Özellikle bu yapı üzerinden teknoloji transferi ve AR-GE’yi önemli kılıp ürün odaklı, ürün hedefli fonlamak istiyoruz TÜSEB üzerinden. Burada yer yer stratejik gördüğümüz ürünlerde -altın, hisse dahil olmak üzere- iş birliklerini de çeşitlendirmek istiyoruz. Bunu erken dönemde özellikle görüntülemede başladığımız bir ihale süreci var. MR, tomografi, dijital röntgen, ultrason ve monitör. Bu paket 2 milyar dolarlık bir paket. Bununla ilgili görüştüğümüz, iletişimde olduğumuz önemli firmalar var. Önümüzdeki üç dört ay içinde bunun şekilleneceğini düşünüyorum. Bunu ilaçta da malzemede de yapmak istiyoruz. Aşıda da benzer, özellikle hepatit aşısından başlamak üzere yerlileştirme hedefimiz söz konusu. Yani bu yerlileştirmeyle birlikte ihracatı da artıran bir unsur olsun istiyoruz.

- Ne kadar ilaç yerelleşme kapsamına alındı?   

Özellikle biz 609 ilacımızı yerelleşme kapsamına aldık. Bunların da maliyeti yaklaşık 3 milyar gibi. Plazma ürünleriyle ilgili zaten bir projemiz başladı.  Bir diğer konu, bazı kitleri de yerlileştirmek istiyoruz. Mesela, SMA hepimizin bildiği. SMA’yla ilgili tanı kitini yerlileştirerek bundan sonraki süreçte o anlamda maliyetleri daha da aşağıya çeken bir yaklaşımımız olacak.

- Yabancı firmaların burada üretim Türkiye’den ihracat yapmasına yönelik çalışmalar nasıl?

Yabancı firmalar burada üretmek istiyorlar. Bugün Amerika Ticaret Odası güçlü bildiğimiz 7-8 firmasıyla birlikte ay sonu itibarıyla gelişleri olacak. Bu dediğim, dünyada önemli, çok büyük bildiğimiz, pazar payı yüksek olan firmalardan bahsediyorum.  Şimdi bizim, yerli ilaç piyasasında, üretiminde aslında Avrupa’dan geri kalır bir altyapımız yok. Biz bu yerlileştirme politikasında bir şekilde var olan, yeterli oranda, yüzde 60’lar düzeyinde kullanılan kapasiteyi daha kullanılır hâle de getirmek istiyoruz.  

5 YILDA HEDEF YÜZDE 50

- Millileştirmede hedef nedir?

İlaçta yüzde 54 bağımlılığımız, tıbbi cihazda yüzde 82’lerde, tıbbi malzemede yüzde 80, aşıda yüzde 100’e yakın bağımlılığımız söz konusu. Biz bunu önümüzdeki beş yıllık süreçte yarı yarıya azaltmayı hedefliyoruz.

DERDİMİZ CAYDIRICI OLMASI

- Sağlık Bakanlığı daha sert yaptırım mı istiyor?

Biz caydırıcı bir unsur olsun istiyoruz. Yani derdimiz vatandaşın hapse girmesi değil ama caydırıcı unsur olsun. Temelde yapmak istediğimiz aslında şu: Hedefimiz ne? 81 milyon vatandaşımızın hakkaniyetle, güvenilir, kaliteli ve nitelikli sağlık hizmeti alabilir olmasını sağlamak.

Bunu sağlarken sağlık çalışanının güvenilir bir ortamda bu hizmeti vermesini sağlamak, diğer taraftan çok önemsediğimiz sağlık hizmeti vermeyi hedef olarak koyduğumuz vatandaşımızın da bu sağlık hizmetini güvenilir bir ortamda güvenilir bir şekilde almasını sağlayabilir olmak.

DÜNYANIN 3. BÜYÜK HASTANESİNİ AÇIYORUZ

- Şehir hastanelerinde durum nedir?

Toplam 32 tane planladığımız hastanemiz var.  Eskişehir ve Manisa bu hafta hasta kabul etmeye başladı. Yakın zamanda 1-1.5 ay sonra Bilkent Şehir Hastanesi de devreye girmiş olacak. Bilkent Şehir Hastanesi dünyanın en büyük 3. sağlık kompleksi. 3 bin 800’e yakın yatak kapasiteli. Fiziki şartları konforu ve alt yapısıyla vizyoner bir projemiz. Bir çok ülke benzer modelleri kendi ülkelerinde gerçekleştirilmesini istiyor. Vatandaşlarımız bu hastanelerde de ücret ödemeden sağlık hizmeti alacak.

SAĞLIK TURİZMİNDE HEDEF 10 MİLYON DOLAR

- Sağlık turizminde gelinen nokta ve hedefler neler?

Yeni dönemde özellikle özel hastaneler, özel sağlık kuruluşları, üniversiteler ve şehir hastaneleriyle bunun farklı bir ivme kazanacağını düşünüyoruz. Biz bununla ilgili devlet gücüyle güçlü tanıtımlar, Sağlık Bakanlarının yoğun katılımıyla şekillenen büyük, dev fuarlar da gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun, şu an sağlık turizminde geldiğimiz noktada yıllık 1.5 milyar doları geçmeyen bir turizm gelirinden bahsediyoruz. Ama önümüzdeki dönemde bunu 5 kat artıracağımızı düşünüyoruz. Bu süreçte birçok görüştüğümüz ülke oldu. Ben, önümüzdeki beş altı yıllık süreçte 10 milyar doları çok rahat bulabileceğini düşünüyorum. Bu anlamda cari açığı da etkileyecek bir unsur, sağlıktaki ekosistemi de ciddi anlamda etkileyebilecek bir unsur.

- Sağlık turizminde yeni projeleriniz var mı?

Biz hatta şunu yapmak istiyoruz: Yurt dışında birçok ülkenin, sağlık turizmine eğilimli ülkelerin yapamadığını, özellikle hasta yoğunluğunun fazla olduğu ülkelerde müdahale sonrası kontrol takiplerini yapmak üzere o ülkelerde sağlık kuruluşlarını da bu şirket üzerinden açarak takip etmek istiyoruz. Bu bizi o ülkelerde, özellikle Türkiye’deki sağlık kuruluşlarının bu anlamda yaptığı müdahaleleri takip etmek üzere de ciddi bir açılım olacak. Bu, aynı zamanda güven veren bir unsur olacak. Hatta bir daha ötesine geçip bizim normal randevu sistemimizde, MHRS sistemimizde yapılan randevunun dışarıdan benzer şekilde, MHRS’ye benzer bir yaklaşımla kuruma, gelmek istediği hastaneye ulaşabilen, gelmek istediği hekime rahat randevu alabilen bir sistemi de hedefliyoruz. Bu tabii, ciddi anlamda güven unsurunu arttırabilecek bir unsur olur.

İLAÇ ALAMAMA DURUMU SÖZ KONUSU DEĞİL

- Hastanelerde tıbbi ürünler olmadığı için tedavilerin aksadığı iddiaları var. Bu konuda neler diyeceksiniz?

 Biz devlet hastanelerimizde hiçbir ameliyatı asla geciktirmek istemiyoruz ve geciktirmiyoruz. Biz kamu olarak toplu alım yapıp gerektiğinde SUT’un üzerinde fiyat oluşumu olduğunda yine genel bütçeden karşılamak kaydıyla alıma devam ettik ve devam ediyoruz. Yani SUT fiyatlarının düşük kaldığı ve bu sebeple ilaç alınamama durumunun olduğu asla söz konusu değil. Yer yer üniversitelerimizde bu sorunların olduğunu biliyoruz. Bununla ilgili de ben hem sözlü hem de yazılı özellikle Sağlık, Çalışma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı kendi aramızda sözleşme yaparak bu anlamda üniversitelerimizin sağlık bakanlığından bir talebi olduğunda bakanlık olarak bunu tedarik edebileceğimizi söyledik. Bununla ilgili yazıyı hafta başı üniversitelerimize göndermiş olacağız.

Gündem Haberleri