Sami Paşazade Sezai kimdir | Sami Paşazade Sezai Hayatı ve Eserleri

Sami Paşazade Sezai bir çok eseri ile türk edebıyatına damga vurmuştur.Sami Paşazade Sezai 1859 yılında doğmuştur. Devrin ileri gelen isimlerinden Sami Paşa’nın oğludur. Sanatçı normal okullara devam etmemiş, özel bir öğrenim görmüştür.

Sami Paşazade Sezai 1859 yılında doğmuştur. Devrin ileri gelen isimlerinden Sami Paşa’nın oğludur. Sanatçı normal okullara devam etmemiş, özel bir öğrenim görmüştür. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etmiştir. 1880’de Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Müdürlüğü) memur olmuştur. Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci kâtipliğine atanan Sezai, orada kaldığı dört yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından izleme fırsatını bulmuştur. Elçilikteki görevinden istifa ederek İstanbul’a döndüğünde tekrar memurluğa devam eden sanatçı, yedi yıl süren Meşrutiyet döneminde sanatını olgunlaştırmıştı. Siyasi baskılardan dolayı Paris’e giden sanatçı, 1908 yılına kadar orada kalmıştır.

Edebî Kişiliği

Sami Paşazade Sezai Divan edebiyatına karşı çıkmış ve Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yönelmiştir. Fransız sanatçı Alphonse Daudet’den esinlenerek yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri vermiştir. 1874’te “Kamer” gazetesinde yayımlanan söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyurmuştur. İlk kitabı 3 perdelik tiyatro oyunu “Şîr” 1879’da basıldı. İlk romanı olan ve kendisine büyük ün sağlayan “Sergüzeşt”, Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır. Hikâye ve romanlarında halkın içinden kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yansıtmıştır. Hikâye ve romanlarında dönemine göre güçlü bir tekniğe sahiptir. Küçük, önemsiz ve şaşırtıcı konuları ruh, çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma diliyle işler. Şiirlerinde romantizmin, roman ve hikâyelerinde realizmin izlerini görmek mümkündür.

Kısaca özetleyecek olursak;

    Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisindedir. Romancılığımızı realizme yönelten kişidir.
    Roman ve öykülerinde halkın içindeki kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yansıtmıştır.
    Öykülerindeki teknik, romanlarındaki teknikten güçlüdür. Küçük, şaşırtıcı, önemsiz konu ve olayları, ruh çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma diliyle işler. Eserlerinde gözleme önem vermiştir.
    Betimlemelerde ağır bir dil kullanmıştır. Konuşma bölümlerinde sade ve doğal bir dil kullanmıştır.
    Sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
    Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk öykü (Küçük Şeyler) örneklerini yazmıştır.
    “Jack” adlı romanı Türkçeye çevirmiştir.

Eserleri

    Tiyatro: Şîr
    Düzyazı: Rümuzul Edep, İclal
    Hikâye: Küçük Şeyler (Batılı anlamda ilk öykü örneklerini içerir. Eserdeki bazı hikâyeler çeviridir.)
    Roman: Sergüzeşt
    Çeviri: Jack

Sami Paşazade Sezai Eser Özetleri

Sergüzeşt: Romantizmden realizme geçişte bir köprüdür. Eserde romantizmin özellikleri ağır basar. “Esaret” teması işlenmiştir. Dilber adındaki bir esir kızın acıklı yaşamı realist tarzda anlatılır.

Kafkasya’dan getirilen dokuz yaşında bir kız çocuğu olan Dilber, cariye olarak bir eve satılır ve evde çok eziyet görür. Nihayet efendisi, memur olarak dışarı gideceği için yol parası bulmak amacıyla Dilber’i de lüzumsuz bazı ev eşyasıyla beraber satar. Dilber’i satın alan esircinin evinde büsbütün başka bir hayat başlar; Dilber, ud çalmayı, şarkı söylemeyi öğrenir. Birkaç yıl süren bu maddi rahatlık içinde Dilber büyümüş, güzelleşmiş ve değeri de artmıştır. Tekrar Asaf Paşa isminde zengin birine satılır. Asaf Paşa’nın konağında daha iyi imkânlara kavuşur. Terbiyesine devam eder, hatta Fransızca bile öğrenmeye başlar. Fakat öyle bir muamele görür ki içinde insanı inciten bir şey vardır. Evin hanımı, Dilber’i insan yerine koymaz. Evin genç oğlu Celal bir süre sonra Dilber’i sever; fakat çok azametli olan annesi, oğlunun bir köle parçasıyla meşgul olmasına tahammül edemeyerek kızı tekrar satılığa çıkarır ve bu sefer Dilber, zengin bir Mısırlıya satılarak onunla Mısır’a gider. Dilber’in bu kayboluşu Celal Bey’i deli eder. Bütün bu olumsuzluklar karşısında daha fazla dayanamayan Dilber, esaretten kurtulmak için kendini Nil Nehri’ne atar.

Şîr: Şîr Farsçada “arslan” demektir. Sanatçının ilk eseridir. Henüz 20 yaşındayken yazdığı bu tiyatroda oldukça acemidir. Dili oldukça sade olan eser okunmak için yazılmıştır. Üç perdelik mensur bir trajedi olan eserde ifade bakımından Namık Kemal’in izleri açıkça görülür.

Biyografi Haberleri