Ebeveynlerin sırf kendi istek ve arzularının yerine getirilmesi için çocukları üzerinde haksız yere manevi baskı kurmaları ve onların şahsiyetlerine saygı göstermemeleri doğru değildir. Esasen bu tür sözler hiçbir hüküm de ifade etmez.
Öte yandan çocukların, anne ve babaya karşı dinî görevlerinden biri de, meşru işlerde onlara karşı isyan etmemek ve daima saygı göstermektir. Anne-babalar tarafından, “sana sütümü/hakkımı helal etmem” gibi korkutmalar söz konusu olmasa bile, çocukların anne-babalarına karşı saygı göstermesi dinî bir gerekliliktir. Bu konudaki bağlayıcılık: “ (Rabbin), anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf! “ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle” (İsrâ, 17/23) ayetiyle ve benzeri ayet ve hadislerle sabittir.
Dinî bir emri yerine getirmemeye veya bir haramı işlemeye yemin eden kişi ne yapmalıdır?
Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya ya da haram ve günah olan bir şeyi yapmaya yemin etmek, Müslümana yakışan bir davranış değildir. Yüce Allah Kur’an-1 Kerim’de: “İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir” (Bakara, 2/224) buyurmaktadır. Bununla birlikte, her nasılsa bu tür bir yemin edildiğinde, yeminini yerine getirmeyip bozmak ve ardından yemin keffâreti vermek gerekir. Konuyla ilgili bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.): “Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan hayırlısını görürse yeminini bozsun ve keffâret ödesin ” (Müslim, Eymân, 15-16; (Merğînânî, el-Hidâye, II, 358) buyurmuştur.