İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun (KVKK) düzenlemiş olduğu ve bu yıl 44'üncüsü düzenlenen Küresel Mahremiyet Asamblesi’nde konuşma gerçekleştirdi. Sansür yasasına ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Soylu, "Kişisel verileri korumayla ilgili Avrupa’nın uygulamalarıyla Türkiye’nin uygulamaları arasında fark söz konusu değil. Gerek tam istisna, gerek kısmi istisna konusunda bizi öyle bir köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar ki… Türkiye’nin kamu düzeni, kamu güvenliği… Burada ciddi bir çifte standartla karşı karşıya kaldığımızı ifade etmek istiyorum. Mahremiyet Hz. Adem’den bugüne kadar var. Bu insanlığın sonuna kadar devam edecek. Elbette veriler bir canavara dönüştürülmemelidir. İyi kullanılmalıdır. Veriyi canavara dönüştürmemeliyiz. Veri ahlakı oluşturmalıyız. Çocuk gibi büyüterek eğitmeliyiz" ifadelerine yer verdi.
BARTIN'DAKİ MADEN FACİASI
Konuşmalarına Bartın’da yaşanan maden kazasıyla ilgili açıklamalarıyla devam eden Bakan Soylu, "Maden kazasında 41 insanımızı kaybettik. Orada olayın içerisinde olan insanlardan biri olarak birtakım sorumluluklarımız var. Tam da verinin işe yaradığı sorumluluklarımız var. Onların bekleyen ailelerine kim olduğunun söylenmesi… Elinizdeki verilerle var olan gerçekliğin örtüştürülmesi. Türkiye tarihinde ilk kez bir iş yaptık ama bunun çok güçlü bir alt yapısı oldu. Yaklaşık 12 saat içerisinde tüm kimlikler belirlendi. Vefat eden şehitlerimizin bütün ailelerine bu ifade edildi. Nasıl yaptık? Bu belirlemeler adli tıpta yapılmalıydı. Birçok kazada, büyük olaylarda adli tıp belirleyicidir. İçişleri Bakanı olduktan sonra gerek verilerin işlenmesi, gerek verilerin işlenmesi sebebiyle analiz yapılması konusunda çok önemli, ciddi çalışmalarımız oldu. Bize pasaport ve nüfus kağıdı verilirken ilk önce vatandaşımızdan el ayası alıyorduk. Dünyada temel sistem, biyometrik yüz verisi ve parmak izi üzerine bina edilmişti. Biz kendi verilerimizi koruyabilmek, kendi teknolojimizi çok daha iyi noktaya taşıyabilmek için kendi yazılımımızı kendimiz yapmak istedik. Kendi parmak izini alabilen, bunu sayısallaştırabilen biyometrik veriye döndürebilen bir anlayışı ortaya koymuş olduk. Bu data oluşunca patlamanın olduğu gece hemen kriminal başkanlığı çağırdık. Çok güçlü bir ekiple geldiler. Başsavcı nezaretinde nitelikli ve niteliksiz veri alma kabiliyetleri olduğu için çok kısa süre içerisinde tüm kimlikleri gerek biyometrik olarak, gerekse de parmak izi üzerinden belirleyebilmek kabiliyetine sahip oldular. Ailelerin adli tıp koridorlarında beklemelerinin önü alınmış oldu" dedi.
"ESAS TEHLİKE TEK PATRON, TEK KİMLİKLİ İNSAN"
"Dünya şuna doğru gidiyor ve esas tehlike budur. Tek patron, tek kimlikli insan. Biz bu konuda dünya olarak gerekli tedbirleri alamazsak, kapitalizmin vahşi çarkları içerisinde hepimiz bir tüketim hayvanına döneceğiz. Üzerinden istifade edilen, para kazanılan bir anlayışa doğru insanoğlunu evirmeye çalışıyorlar. Temel insan hak ve özgürlüklerini de, erdemini de söküp almaktadır.
Amerika, yaklaşık 6 yıldır Suriyelilerin biyometrik ve kişisel verilerini bizden istemektedir. Biz de vermiyoruz. Sebebi, terörle ilgili hassasiyetleri gözetiyoruz diye... Terörle ilgili hassasiyetleri siz gözetiyorsunuz da biz gözetmiyor muyuz? Göçmen dahil, kişisel verilerin muhafazası hepimizin namusudur. Biz bunu muhafaza etmeye çalışıyoruz. Amerika da yıllardan beri bazen İngiltere üzerinden göçmenlerin kişisel verilerini bazen de direkt olarak istiyorlar. Biz de bunların hiçbirini ortaya koymaya, onlara vermemeye gayret gösteriyoruz."
"DAHA KATISI ALMANYA'DA, FRANSA'DA VAR"
Soylu, sansür yasası için "En önemli meselelerden bir tanesi Türkiye’nin çıkardığı dezonformasyon yasasına yönelik olarak içerden ve dışarıdan yapılan tepkilerdir. Bu dezenformasyon yasasının daha katısı Almanya’da var, Fransa’da var. Hatta İngiltere de öyle bir yasa hazırlığı var ki hükümet kurulabilse o yasayı geçirebilecekler. Demokrasinin ve özgürlüğün rafa kalktığını ifade edebileceğimiz bir yasa hazırlığı var. Duran adam eylemi vardır. İngiltere’de bu yasayla, bu yasaklanıyor. Herhangi bir tren yolunda eylem söz konusu olabilecekse kamu düzeni ve devlet güvenliği açısından bunlar da yasaklanıyor. Elbetteki ülkeler bu özellikle teknoloji ve veri konusundaki yapılan saldırılara karşı bir takım tedbirler almaya çalışıyorlar. Bu kendi ülkemiz tarafından veya bu egemenliğin karşısında duran ülkeler tarafından yapıldığı andan itivaren uluslararası sistem hemen o ülkeleri farklı kodlamaya ve şekillendirmeye başlıyor. Bunla karşı karşıyayız ve bu çifte standarttır" şeklinde konuştu.