Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Muharrem İnce hakkında bir kulis bilgisi paylaştı.
Öztürk, CNN Türk'te Hande Fırat'ın sorularını yanıtladı. Öztürk, "Kılıçdaroğlu ile belki görüşme olamayacaktır ama, Muharrem İnce'den bu çete suçlamasının muhatabı olan parti yönetimindeki isimlerin kimler olduğu sorulacaktır. Kendisi davet edilecektir yani bunu kesin olarak söylüyorum. Aldığım bilgilere dayanarak söylüyorum. Sağlam bilgi." dedi.
NE OLMUŞTU?
Muharrem İnce'nin de basın açıklaması sonrası Talat Atilla Twitter hesabından son dakika bir mesaj paylaşıp ''Kılıçdaroglu'nun açıklama yapmasını bekliyorum.. Daha önce yaptığım açıklamanın arkasındayım. Açıklama makul bir sürede gelmezse yeni bir açıklama daha yapacağım...'' ifadelerini kullandı.
Talat Atilla son mesajının ardından peş peşe çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.
İşte Atilla'nın o açıklamaları;
1) Yayın organlarında, sosyal medyada benimle hesabı olan, daha önce eleştirdiğim ne kadar soytarı, iki yüzlü, itibarı sadece şöhret olan gazeteci ve politikacı varsa, haberi maske yaparak bana hakaret ettikleri gibi manipülasyon yapıyorlar.. Amacı sadece eleştiri.
2) Olan, "aslında ne oldu? " diye sorgulayanlara saygım var. Ancak iş o kadar çığırından çıktı ki, "sorularına yanıt vermedigim gazeteciler " bile tv'ye çıkıp beni eleştirecek kadar küçüldüler. Onlara karşı hukuki ve yazı yanıtlarım olacak.
3) Stajyer gazetecilik yapanlar bile bilirler ki, gazeteciler birbirlerine haber jesti yapar. Rahmi Turan' da Uğur Dündar'da sahibi olduğum siteye, ismime ve haberlerime defalarca yer verdikleri için onlara yaptığım bir jesttir bu. Bugüne bakınca bunun hata olduğunu görüyorum.
4) Haberi ben yapmaliydım Kemal beyin "Biliyorum ama açıklamam" sözleri yerine bana saldırmayı, altından komplolar uydurmayı tercih edenler; güçlü gördüklerinin eteklerine sığınıp, kolay gördükleri hedefe ateş eden, hem CHP'ye hem iktidara yaranmak isteyen korkak ve zavallılar.
5) Aslında ne oldu? " diye sorgulayanlara saygım var. Ancak iş o kadar çığırından çıktı ki, "sorularına yanıt vermedigim gazeteciler " bile tv'ye çıkıp bana hakaret edecek kadar küçüldüler. Onlara karşı hukuki ve yazı yanıtlarım olacak.
6) Geçmişte yaptığım ve doğruluğu ortaya çıkan yuzlerce haberim, 50'ye yakın ulusal ve uluslararası ödülümü, beni kriminalize etmeye çalışanların suratına çarpıyorum! Hiç kimseye verilemeyecek hesabım yok. Rahmi Turan "Kaynağı açıklamam dediği için Rahmi beyi korumak maksadıyla.
7) Açıklamadım ama Rahmi beyin bunaldığını görünce defalarca "Ben olduğumu açıklayacağım " demek için aradım ama yanıt vermedi. O sırada bana oda tv sorunca, TV'de "Kaynağı açıklamam doğru olmaz" dedigi için Rahmi beyi yalancı çıkarmamak için benim demedim.
8) Turan abimdir. Onu ve hiç kimseyi bilerek hayatım boyunca manipüle etmeyecegime beni tanıyanları ve rabbimi şahit tutarım. Rahmi abiyi anlıyorum. Ona saygım da sevgim de devam ediyor. Benim sitem de yıllarca baş yazarlık yaptı. Canı sağ olsun. Dün de duayen yazardı, bugün de.
9) Kılıçdaroğlu'nun Fox'da ifade ettigi sözler ortada... "Biliyorum, açıklayamam" dedi. Haber bana geldiğinde çok iddialı bulduğum için getiren CHP'liden "Sizin partinizin mensubu olduğu için bunu Kemal beyden yüzde yüz doğrudur ifadesini alman şart " dedim.
10) Kılıçdaroglu'ndan "yüzde yüz doğru yanıtını" alarak bana getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iddialı konuşunca, yeniden sordum. Yine " yüzde yüz" yanıtı geldi. Parçaları toplayınca; Kılıçdaroğlu'nun doğruluğundan emin olduğu haberin çıkmasını arzu ettigini anlıyorum.
11) Kılıçdaroğlu, TV'de söylediği "Dogrudur ama açıklamam" sözünü nasıl söylediyse... Haber kaynağıma, TV'ye çıkmadan önce kendisine doğrulattığım bu haberden haberi olduğunu artık açıklamalıdır. Beklenen ne? Haber kaynağımı deşifre etmem mi?
12) Haber kaynağımı.. Medya derimi yüzse.. Mahkemeler müebbet verse... Bana saldıranlar alçaklıkta sınır tanımasa da açıklamayacağım.... Kılıçdaroğlu'nun kendisini ve partisini yıpratmamak için kamuoyuna açıklama zorunluluğu var. Ve mutlaka açıklayacağından da şüphem yok.
Farklı noktalardan "Seni öldürmeden önce rezil edeceğiz! " mesajları atılıyor. Tarihe not için yazdım. Allah istemeden yaprak yere düşmez. Kim gelecekse. Üzerimde çakım bile yok! Ürkerim ama asla korkmam. Allah'tan başkasından korkmaya da haya ederim.. Allah kuluna kafidir.
Kaynağıyla ilgili açıklama yapan Turan, “Gerek ilk yazımda gerekse dün geceki açıklamalarımda kaynağımı asla açıklamayacağımı söylemiştim. Açıkçası; açıklamayı da düşünmüyordum. Fakat bana “Muharrem İnce” ismini veren kaynağımın, bugün bazı haber sitelerine yaptığı “Rahmi Turan’ın haber kaynağı ben değilim” açıklamasını görünce o ismi açıklamaya karar verdim. Bana Muharrem İnce ismini veren kaynağım gazeteci Talat Atilla’dır” dedi.
GAZETECİ RAHMİ TURAN "AÇIKLAMAYACAKTIM AMA MECBUR KALDIM..." AÇIKLAMASINDA BULUNMUŞTU
Turan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendisi de bu bilgiyi çok güvenilir olduğunu söylediği bir başka kişi tarafından elde etmiş. Dediğim gibi kaynağımı açıklamayacaktım ama onun ‘kaynak ben değilim’ açıklamasını görünce ismini açıklama mecburiyetinde kaldım.”
"MAHKEMEYE VERECEĞİM"
Talat Atilla ise, bilgiyi kendisinin verdiği yönündeki iddialara tepki göstererek, "Rahmi Turan'ın yazısını benimle irtibatlayanların hepsini mahkemeye vereceğim" ifadelerini kullanmıştı.
GAZETECİ RAHMİ TURAN: HATA ETTİM
Dün bir televizyon programına katılan Rahmi Turan, "Ben güvendim ve hata ettim. Muharrem İnce de doğru söylüyordur, Cumhurbaşkanı da. Dönünde bunu köşemde de yazacağım, hata ettim ve gereğini yapacağım" demişti.
"KEMAL KILIÇDAROĞLU DA DOĞRULADI"
Rahmi Turan “Gazeteci kaynağını açıklamaz” dediği için ve Rahmi Turan’ı korumak için “Benim dememeyi tercih ettim”
Konuyu en ufak ayrıntısına kadar yazmanın vakti geldi.
Haber bana geldiğinde çok yönlü çek ettim...
Hatta, bununla yetinmedim.
Bu haberi CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na da bir şekilde “Bu haber doğru mu?” diye doğrulattım.
Haberi ilk önce zaman zaman yazılarımdan alıntı yapan, turktime’da yazan
Rahmi Turan’a verecektim ama yurt dışı telefonu çalınca saat farkını o an hesaplayamadığım için gece olabilir diye arayıp kapattım.
Bunun üzerine sahibi olduğum haber sitesini kendi hesabında öneren Uğur Dündar’ı aradım. Dündar bana “CHP’yi dizayn ediyor diye saldırırlar” dedi.
Bunun üzerine haberi kendi sitem de yazmaya karar verdim ancak Rahmi Turan’ı çaldırıp kapattığım için, neden aradın sorusuna da yanıt olsun, hem de ilk haberi yazmasına niyetlendiğim kişi olduğu için arayarak haberi söyledim.
“Tamam, yazarım” dedi.
Ve bilgileri gönderdim.
Şimdi geleyim bu habere…
1. 9 Kasım gece 01:15 de görüşme olduğu…
2.Giren ve çıkan plakaların isimleri. Resmi kaydı olmayan 06 sfg 4543 plakalı araçla giriş yapıldığı, çıkarken de 06 ghj 1290 plakalı beyaz Auidi marka araçla çıkıldığına kadar ayrıntılı bilgiler vardı.
Tüm bunlar bilgi olarak geldi.
Kısa süre önce İyi Partili bir yetkilinin de Erdoğan’la gözlerden uzak görüşmesi de kamuoyuna sızmıştı.
Tüm bunlara rağmen CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na bir şekilde haberin doğruluğunu onaylatınca içimde şüphe kalmadı.
Ne Muharrem İnce’ye…
Ne CHP’ye…
Ne iktidar partisine karşı değil, sadece habercilik arzusuyla davrandım.
Gelelim haber kaynaklığı meselesine…
Kaynağımın ismini söylemem söz konusu olamaz ama bir CHP’li…
Ya Kemal Bey, ya da kendisinin konuşmasını beklerim doğrusu..
Kılıçdaroğlu haberi doğruladıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın net açıklamaları üzerine haberi yeniden kaynağıma sorgulattım.
“Yine altını çizerek yüzde yüz doğru” dedi.
Şimdi, Kemal Beyin ve doğrulattığım CHP’li kaynağın konuşmasını bekliyorum…
UĞUR DÜNDAR: KILIÇDAROĞLU'NUN İDDİALARI ARAŞTIRMADAN DOĞRUDUR DEMESİ TALİHSİZLİKTİR
Bana bu haber geldiğinde aklıma gelen ilk şey Uğur Dündar CHP'yi kurultaya doğru yönlendiriyor diye ortaya iddialar atılabileceği oldu. İftiralarla karşı karşıya gelmek istemedim. Üstelik belgesi olmayan bir haber. Bir taraf yalanladığında çamur at izi kalsından öte gitmeyecek bir haber. Bunun bir kumpas olduğuna inanıyorum. Haberin kaynağına takılmak yerine bu kaynağa o iddiaları kimler, bilgileri kimler iletti? Bunun üzerine gidilmesi lazım. Bu CHP Genel Merkezi kaynaklı bir algı operasyonu. Ben "Ciddi bir şekilde yanıltılıyor olabilirsin" demiştim, uyarılarda bulunmuştum. O kişi de, "Bu haber yüzde 100 doğru" dedi. Ben bunu yayınlamayarak bir kumpasın aleti olmadım. Gerçeğin ortaya çıkması için dün geceden beri uğraş veriyorum. Bu bir tezgah ve kumpas. Sayın Kılıçdaroğlu'nun daha iddiaları araştırmadan doğrudur demesi bence bir talihsizliktir.
MUHARREM İNCE: ŞEREFİMİ KURTARMAYA ÇALIŞIYORUM
CHP eski Yalova Milletvekili ve CHP’nin 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri adayı Muharrem İnce, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde görüştüğü” iddiaları sonrası yaşananlara ilişkin Habertürk TV’ye açıklamalar yaptı. CHP’li yöneticilerin İnce pay çıkarmaya çalışıyor eleştirilerine “Şerefimi kurtarmaya çalışıyorum cevabını verdi. İnce'nin açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Partinin sözcüsüne sesleniyorum bana masal anlatma çık Muharrem İnce böyle bir şey yapmaz, diğer arkadaşlarımız da yapmaz de.
Bu çete her işte var bunlar. Ama merak etmeyin bugün bana bu iftirayı attılar yakında Kılıçdaroğlu'na atarlarsa şaşırmam.
MUHARREM İNCE'DEN SİTEM
Delegeler meselesi değil. Kurultayda sadece delegeler olmuyor. Neden kurultay diyorum siyasette hesaplaşacaksın. Beş gündür bir yalan var. Birincisi Türkiye'de buna inanan yok. Gazeteci yalan, haber yalan, plaka yalan hepsi yalan. CHP Sözcüsü çıkıp açıklama yapmalı bir şey bekliyorum. Ben ne yaptım bu partiye 40 yılımı verdim. Cebimdeki paramı paylaştım. Utanmıyor musunuz beni savunmamaya.
'GENEL BAŞKANI KANDIRMIŞLAR'
Haberin yalan olduğu ortaya çıktı. Olmayan bir görüşmeyi tezgahladılar. Başka birisi de görüşmedi. Bu bir masal. Ben sayın genel başkanına şunu anlatmaya çalıştım ama herhalde tam anlamadı. Burada hedef benim. Ama bu menfaat grubu bunu bugün bana yapan yarın kendisine yapar. Genel başkan bunu biliyorum diyorsa kandırmışlar genel başkanı.
Cumhurbaşkanlığı kampanyası döneminde otobüse binmek için torpil yapanlar şimdi altımı kazamaya çalışıyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: HERHALDE BUNLAR KENDİ MERKEZLERİ GİBİ ZANNEDİYORLAR BURAYI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, son olarak Külliye'ye çıkan CHP'li isim yalanı ile ilgili bugünkü grup toplantısında çok net ve sert açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, bir CHP'linin casus filmlerine taş çıkartacak bir senaryoyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gelip gizlice kendileriyle görüştüğünün iddia edildiğini anımsatarak, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanlığı Külliyesi milletin evidir. Herkes gibi CHP'lilerin de buraya gelme hakkı vardır. Nitekim çeşitli vesilelerle CHP'lilerden de külliyeye gelenler olmuştur. Mesela 15 Temmuz'un ardından bay Kemal'de gelmiştir. Sayın Bahçeli gelmişti. Mesela Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde Muharrem İnce bizimle görüşmek için Külliye'ye değil ama partimize gelmişti ve genel merkezimizde Sayın İnce ile de bir görüşme yaptık. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu da geldi. Onu da kabul ettik. Seçim sonrası tüm büyükşehir belediye başkanlarını yine külliyede kabul ettik. Onlarla da görüşmeler yaptık. Başka vesilelerle gelenler arasında da mutlaka CHP üyesi olanlar mevcuttur. Külliye benim şahsi malım değildir. Külliye, bu milletin varlığıdır."
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi projesini hayata geçirirken, geleceğe ufuk olması için Türkiye'ye, millete ve memlekete yakışır bir projeyi hayata geçirdiklerini ifade etti.
Buranın idari merkezi, camisi, çok amaçlı büyük bir salonunun yanında Türkiye'nin en büyük kütüphanesinin bitirildiğini ve ocak ayı içerisinde açılışının yapılacağını aktaran Erdoğan, Türkiye'nin tüm meselelerini, Türkiye'nin ikinci büyük partisinin yöneticileriyle konuşmaktan ve değerlendirmekten asla kaçınmayacaklarını dile getirdi.
"Fakat son günlerdeki tartışma bambaşka bir mecrada cereyan ediyor." diyen Erdoğan, ne kadar saçma olursa olsun, CHP'nin halini göstermesi bakımından ibret verici olan böyle bir olayı takip etmeyenler için kısaca özetlemek istediğini söyledi ve şöyle devam etti:
"Londra'da tedavi gördüğü anlaşılan ve mesleki kariyeri çok da yeni nesillere örnek gösterilemeyecek olan bir gazeteci var. Bu kişi, CHP Genel Başkanı'nın, basınımızın yeni amiral gemisi olarak sıfatlandırdığı gazetede 'müthiş bir haber' başlığıyla bir iddia ortaya attı. Buna göre, 9 Kasım'da bir CHP'li, plakası değiştirilmiş bir araçla Külliye'ye gelip bizimle görüşmüş ve farklı plakalı bir araçla çıkıp gitmiş. Yine iddiaya göre bu görüşmede biz gelen kişiye 'Senin CHP Genel Başkanı olman gerekir' demişiz. Hani meşhur bir hikaye vardır: Adamın biri etrafındakilere kurban meselesini şöyle anlatıyormuş: Hz. Musa, Allah'a 'Ya Rabbi bana bir kız evlat bahşedersen onu sana kurban edeyim' diye dua etmiş. Bir zaman sonra Hz. Musa'nın bir kızı olmuş. Adını Ayşe koymuş. Çoçuğun kurban edileceği zaman gelince Hz. Musa bıçağı yavrucağın boynuna dayamış. Tam kesecekken, Azrail gökten elinde bir keçiyle gelmiş. Hikayenin tam bu noktasında dinleyenlerden biri dayanamamış ve şöyle demiş: Ben bunun neresini düzelteyim? Hz. Musa değil, Hz. İbrahim; kız değil erkek; Ayşe değil İsmail; Azrail değil Cebrail; keçi değil koç. Şimdi biz de bu iddianın neresini düzeltelim bilemiyoruz? Her şeyden önce böyle bir görüşmemiz olmadı. İddia edildiği gibi gizli saklı hiçbir CHP'li yanımıza gelmedi. Bu Külliye'ye giren araç da bellidir çıkan araç da bellidir. Hepsinin künyesi giriş çıkışlarda bellidir. Herhalde bunlar kendi merkezleri gibi zannediyorlar burayı."
'CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: CHP'NİN BAŞINDA KİMİN OLDUĞUNDAN BİZE NE?'
"Hiçbir CHP'liye Genel Başkan olması gerektiği yönünde telkinde bulunmadım çünkü sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha ideal bir genel başkan olmaz." ifadesini kullanan Erdoğan, "CHP'nin başında kimin olduğundan bize ne? Konu CHP Genel Merkezini, CHP delegelerini, CHP'ye oy verenleri alakadar eder." dedi.
Olmayan görüşmeyi ve olmayan bir konuşmayı ortaya atan gazeteciyi, siciline binaen bir parça mazur görmenin mümkün olduğunu belirten Erdoğan, "Nitekim bugünkü yazısında galiba özür diliyor, bizden de dilemiş, teşekkür ederiz. Peki, bu iddianın üzerine 'doğrudur' diyerek adeta tüy diken genel başkanı ne yapacağız? İddia öyle saçmaydı ki ilk duyduğumda cevap vermeyi kendime zul addettim. Konuyla ilgili açıklamayı da arkadaşlarımıza yaptırdım. Buna rağmen CHP Genel Başkanı televizyonda milletin gözünün içine baka baka 'herkes konuşuyor, Erdoğan niye konuşmuyor?' diyecek kadar seviyeyi düşürdü." dedi.
Meselenin dallanıp budaklanması üzerine "Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum" diyerek, iddiayı yalanladığını anımsatan Erdoğan, "Buna rağmen kendisi çıkıp delikanlıca 'hata ettim, özür dilerim' diyemedi. Zaten bu zatın klasik tarzıdır. Akıl ve izan dışı her türlü iddiayı ortaya atar sonra da 'hadi cevap ver' diyerek kenara çekilir. Çünkü yalan, en önemli mesleğidir bu zatın. Cevap verilir, iddialar belgeleriyle çürütülür ama bu zat yine yine aynı şeyleri söylemeye devam eder. Eline tutuşturulan kağıtların, kulağına üflenen hezeyanların her defasında çürük çıkması, bu zatı yolundan döndürmeye yetmez." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun, Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası konusundan Man Adası iddialarına kadar hep aynı şekilde davrandığını belirten Erdoğan, "Yargıda çıkan kararlar da bu adamı yola getirmiyor. 'Man Adası' dedi davayı bizim arkadaşlarımız, kardeşlerim, hepsi kazandılar ama yine aynı yola devam ediyor. Kendisi CHP'nin başına bir kaset kumpasıyla geldiği için orada kalmanın çarelerini de hep benzer yöntemlerle arıyor. Çünkü 'Bay Kemal' olmak böyle bir şeydir. Öyle ya yalanları yüzüne vurulduğunda sürekli 'yarabbi şükür' deyip işine bakacaksın ki devamı gelsin." değerlendirmesinde bulundu.
"CHP KENDİ KENDİNE BİR ORTA OYUNU OYNADI VE ARTIK BİTTİ"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu arada 'Külliye'ye gelen CHP'li' iddiası da ortada kaldı. Yazıyı yazan diyor ki 'benim haber kaynağım filanca kişidir.' O kişi diyor ki 'benim haber kaynağım CHP içinden biridir.' CHP'liler diyor ki 'bizden böyle bir iş sadır olmaz.' İthama maruz CHP'li diyor ki 'bu kumpas CHP Genel Merkezinde kuruldu.' İddiayı doğrulayan Kılıçdaroğlu diyor ki 'öyle demek istemedim.' Bunca rezillik ortaya dökülmesine rağmen CHP'li yetkililerin hala bizi suçluyor olmaları da işin bir başka trajikomik tarafıdır. Ve şimdi yeni bir senaryo daha çıktı: Yatta bir aradaydılar. Yatta bir araya gelenler birbirini suçluyor, 'ben yatta yoktum' öbürü diyor, 'ben de yoktum' öbürü diyor, 'ben de yoktum.' Fakat bu iddiayı ortaya atan sayın İnce de diyor ki 'onlar kendini gayet iyi bilir.' CHP Genel Başkanı'na, bu konuları ortalama bir insan idrakiyle anlatamayacağımızı sayısız tecrübeyle öğrendik. Kendisine bu meselede düştükleri durumu, çocukları eğlendirmek için söylenen bir tekerlemeyle izah etmeye çalışalım: Komşu komşu, hu hu, oğlun geldi mi? Geldi. Ne getirdi? İncik boncuk. Kime kime? Sana bana. Başka kime? Kara kediye. Kara kedi nerde? Ağaca çıktı. Ağaç nerde? Balta kesti. Balta nerde? Suya düştü. Su nerde? İnek içti. İnek nerde? Dağa kaçtı. Dağ nerde? Yandı bitti kül oldu."
Erdoğan, "Külliye'ye gelen CHP'li" iddiasına ilişkin, "İddianın sahibi, iddiaya konu kişi, iddiayı doğrulayan belli değil. En sonunda işi 'yandı bitti kül oldu'ya getirdiler. Maalesef günlerdir televizyon film ve dizilerindeki taht oyunlarını, güç savaşlarını, iktidar kavgalarını, komplo teorilerini gölgede bırakan bir oyun seyrediyoruz." ifadelerini kullandı.
CHP'nin siyaset üretme gücünün, kendi iç kavgalarında sergiledikleri şenlikten ibaret olduğunu tüm Türkiye'nin bir kez daha gördüğünü belirten Erdoğan, "Onurlu bir siyasetçinin yapacağı iş, gelinen noktada, önce bizden sonra itham ettikleri kişilerden özür dilemek olmalıdır. En başta da yalanla, iftirayla, karalamayla, altı boş iddialarla, içi boş ithamlarla, alavera dalavera siyasetiyle ülkemizi meşgul ettikleri için milletimizden özür dilemeleridir. CHP kendi kendine bir orta oyunu oynadı ve artık bitti." değerlendirmesinde bulundu.
MUHARREM İNCE'DEN, TURAN VE ATİLLA'YA 8 KURUŞLUK TAZMİNAT DAVASI
CHP eski Milletvekili Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü yönündeki iddiaları nedeniyle, gazeteci Rahmi Turan hakkında 5, Talat Atilla hakkında ise 3 kuruşluk manevi tazminat davası açtı. İnce, ayrıca avukatı aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede her 2 isim içinde 'görevi kötüye kullanarak iftira ve hakaret' suçlarından soruşturma açılmasını talep etti.
Muharrem İnce, avukatı Mustafa Kemal Çiçek aracılığıyla Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği'ne verdiği dilekçesinde, davanın açılma nedeni, "Davalılar tarafından birlikte, eylemli olarak, iftira niteliğinde, mesnedi olmayan yalan bir haber yapmak sureti ile siyasi bir kimliğe sahip olan müvekkilimin, kişilik haklarına ve değer yargılarına alenen saldırmaları" şeklinde belirtildi. Gazeteci Turan'ın yalan bir habere imza attığı kaydedilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:
"Türk kamuoyunu ve siyasi ortamı derinden sarsan bu yalan haber neticesinde, söz konusu davalı Rahmi Turan, kamuoyu baskısıyla, haber sonrası gittiği İngiltere'den ulusal yayınlara katılmak sureti ile bu haberde saraya giden kişinin müvekkilim Muharrem İnce olduğunu açıklamıştır.
Davacı müvekkilimin, bu siyasi komplonun oluşumundan, basın ahlakı olan bir kısım ahlaklı yazarın, haberleştirme öncesinde, müvekkilime sorması neticesinde, süreç içerisinde muttali olması nedeni ile 'bu ahlaksız iddiayı kanıtlarsanız, kendimi Taksim Meydanı'nda yakarım’ demiştir.
Söz konusu davalı Rahmi Turan, bu ahlaksız kumpasın, kamuoyu nezdinde tepki alması ve vicdanları yaralaması neticesinde, kaynağını açıklamak zorunda kalmıştır. Davalı, haberi aynı zamanda Türk Time adlı haber sitesinin sahibi olan diğer davalı Talat Atilla'dan aldığını tüm görsel ve yazılı medya huzurunda kamuoyuna açıklamıştır. Netice itibari ile bazı mahvillerde hazırlanan, tümü ile hayal ürünü mesnetsiz bir kumpas hayata geçirilmiş ve 24 saati doldurmadan tüm ülke gündemini sarsmıştır. Davalılar dava konusu kumpas niteliğinde ki eylemleri ile 24 Haziran 2018 tarihinde icra edilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak 15 milyon oy almış olan ve halkımız tarafından sevilen, sayılan davacı müvekkilimi, açıkça hedef almışlardır."
'MUHARREM İNCE'NİN KİŞİLİK HAKLARININ ZEDELENMESİNİ AMAÇLADIĞI AÇIKÇA ORTADADIR'
Dava konusu haberin haksız ve hukuk kurallarına aykırı olduğu anlatılan dilekçede, "Eleştiri hakkını kullanan kişilerin özgür olması kadar sorumluluk bilinci ile davranmaları, yalan, iftira ve hakaret teşkil edecek nitelendirmelerden uzak durmaları da hukuk devleti ilkesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10/2'nci maddesinin gereğidir. Davalıların dava konusu haber ile açıkça hakaret etmeyi, aşağılamayı, müvekkil Sayın İnce’nin kişilik haklarının toplum katında zedelenmesini amaçladığı açıkça ortadadır. Yukarıda arz ve izah olunan ve re’sen göz önünde bulundurulacak hususlar çerçevesinde, davalı Rahmi Turan açısından 5 kuruş (0.05TL), diğer davalı Talat Atilla açısından 3 kuruş (0.03 TL) toplamda 8 Kuruş (0.08TL) manevi tazminatın davalılardan tahsiline, buna ek olarak davalının müvekkilimize yönelik saldırısının Borçlar Kanunu 58/2 gereğince kınanmasına ve bu kararın yayımlanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi müvekkil adına vekaleten talep olunur" denildi.
SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSU BULUNULDU
Öte yandan Avukat Çiçek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na Rahmi Turan ve Talat Atila için suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, Turan ve Atila için, görevlerini kötüye kullanarak Muharrem İnce'ye yönelik olarak iftira ve hakaret suçlarından dolayı, soruşturma başlatılarak kamu davasının açılması ve yargılama sonucunda şüphelilerin cezalandırılması istenildi.