Seçil Erzan olayına ilişkin köy muhtarından yalanlama: "Böyle bir mağduriyet köyümüzde yok"

Ülke gündeminde yer alan fon olayında Seçil Erzan ve çantacısı olduğu iddia edilen Nazlı Can’ın çocukluklarının geçtiği Tekirdağ’ın Kapaklı ilçesine bağlı Yanıkağıl Mahallesi'nde yaşayan vatandaşların, traktör ve tarlalarını satarak bu fona yatırdığına yönelik çıkan haberlere ilişkin mahalle muhtarı konuştu.

Ünlü futbolcuları dolandırdığı iddiasıyla tutuklanan Seçil Erzan ile akrabası ve aynı zamanda çantacısı olduğu öne sürülen Nazlı Can'ın çocukluklarının geçtiği Tekirdağ'ın Kapaklı ilçesindeki Yanıkağıl Mahallesi'nin Muhtarı Başaran, köyde bu olayla ilgili mağdur olan kimsenin olmadığını ifade etti. Nazlı Can’ın avukatı Arif Hikmet Can da, köyde herhangi bir mağduriyet söz konusu olmadığını ve dosyada yaklaşık 44 milyar dolar paradan bahsedildiğini söyledi.

Ülke gündeminde yer alan fon olayında Seçil Erzan ve çantacısı olduğu iddia edilen Nazlı Can’ın çocukluklarının geçtiği Tekirdağ’ın Kapaklı ilçesine bağlı Yanıkağıl Mahallesi'nde yaşayan vatandaşların, traktör ve tarlalarını satarak bu fona yatırdığına yönelik çıkan haberlere ilişkin mahalle muhtarı konuştu. Mahalle Muhtarı Yücel Başaran, köyde mağdur edilen kimsenin olmadığını ifade etti. Olayda ismi geçen Nazlı Can’ın avukatı Arif Hikmet Can da konuştu. Can açıklamasında, dosyada 44 milyar dolar paradan bahsedildiğini ve olayın saadet zinciri olduğunu belirtti.

"Mağduriyet yaşanmış olsa mutlaka bize gelirdi"

Yanıkağıl Mahallesi Muhtarı Yücel Başaran yaptığı açıklamada, “Bunları duyuyoruz ve bunlar bizi gerçekten üzüyor. Saptırılmış, gerçek dışı haberlerin yayınlandığını duyuyoruz. Bizim ağzımızdan çıkmayan şeylerin yazıldığını duyuyoruz. Köyde bir mağdur olayının olduğunu duyuyoruz gelen arkadaşlardan. Fakat ben köyüme hakim bir muhtarım. 20 yıldan bu yana da köyün muhtarlığını yapıyorum. Böyle bir mağduriyet yaşanmış olsa kesinlikle ve kesinlikle doğrudan veya dolaylı yoldan bize mutlaka gelirdi, kulağımıza gelirdi, ulaşırlardı. Böyle bir mağduriyetin olduğuna ben inanmıyorum. Böyle bir mağduriyet köyümüzde yok. Bunlar asılsız haber. Yani bilmiyorum kulaktan duyma şeylerle mi geliyorlar ne yapıyorlar, ben üzüntüyle bunları öğrendim. Gerçekten bizim ağzımızdan çıkmayan şeylerin yayımlandığını, yazıldığını duyduk. Hoş şeyler değil bunlar. Seçil hanımı ben çok fazla tanımam. Ya bir sefer ya da iki sefer gördüm. Seçil hanımın rahmetli babasını daha iyi tanırım. Babası bu köyde yaşıyordu ama onlar da topraklarını satıp İstanbul’a göç ettiler. Oradan Çorlu’ya geldiler. Biz bunları biliyoruz. Çok mütevazi bir aileler. Annesinin ailesi de babasının ailesi de çok mütevazi olarak tanıyoruz, biliyoruz biz bunları. Yok, böyle bir şeye inanmıyorum. Kesinlikle böyle bir mağduriyet söz konusu değil. Kimse de bugüne kadar bize gelmedi. Direkt veya dolaylı yoldan gelirdi, gelmedi, duymadık” dedi.

“Köyde ne tarla satıp ne de traktörünü satıp fona veren insan yoktur”

Avukat Arif Hikmet Can da açıklamasında, "Seçil Erzan davasında yargılanmakta olan Nazlı Can benim kuzenim olur. Kendisiyle ilgili ve olayla ilgili tüm belge, bilgi, telefon görüşmeleri, yurt dışı giriş çıkış kayıtları, banka hesapları bütün her dava dosyasında mevcut. Ancak dün ve bugün köyümüzde bir medya terörü yaşanmaktadır. Bazı televizyon kanalları gelerek burada köylülere adeta terör estirerek sorular yöneltmekte, fona birçok kişinin tarla ve traktör satarak para kaptırdığını söylemektedirler, bu yönde haber yapmaktadırlar. Bunlar tamamen gerçek dışı haberlerdir. Köyde ne tarla satıp ne de traktörünü satıp fona veren insan yoktur. Eğer varsa devletin cumhuriyet başsavcılıkları vardır. Herkes şikayet hakkını kullanabilir. Ama böyle bir yola başvuran hiç kimse yok köyümüzden. Kaldı ki böyle bir şey olmuş olsa insanlar muhakkak haklarını ararlar diye düşünüyorum. Bize harici olarak da gelmiş böyle bir bilgi yok” dedi.

“Kurye olarak kullanmış”

Avukat Can açıklamasının devamında, “Benim müvekkilim Nazlı Can ilkokul mezunu bir insandır. Seçil’le akraba olmasından dolayı ve Seçil’in annesi yatalak felçli bir hastadır. ‘Ben İstanbul’dayım. Sen burada Çerkezköy’desin Çorlu’dasın. Annemin bakımına, gözetimine yardımcı ol, ihtiyaçlarının karşılanmasında, erzak alımında, bakıcılarının sorun çıkardığı zamanlarda onunla ilgilen’ diye ilişki kurarak bu şekilde arkadaşlıkları başlamıştır. Bundan 4-5 yıl önce. Dolayısıyla bu haliyle benim müvekkilimin safiyane duygularından, iyi niyetinden faydalanarak birkaç defa çantacılık olayında kullandığı yönünde dosyada da bilgi ve bulgular vardır. Zaten bunlar dosyada hepsi irdelendi. Kimden ne almış, nereye vermiş, nasıl vermiş. Zaten şikayetçi olan kişi örneğin Çorlu’daki pırlantacı ifadesinde ‘ben Nazlı hanıma para vermedim. Ben Seçil Erzan’a verdim parayı. Nazlı hanım aldı ona götürdü. Ben çektiğim fotoğrafı da zaten kimliğini doğrulamak için çektim. Nazlı benden ne para istedi, ne faiz taahhüdünde bulundu, ne fondan bahsetti. Bu şekilde bir şey yok’ dedi. Zaten böyle bir kapasitesi de yok Nazlı Can’ın. Seçil hanım Nazlı Can’ı kurye olarak mı kullanmış? Bir anlamda öyle kullanmış. İyi niyetinden, cehaletinden faydalanarak, orada para var Benim kuzenim şunu diyor ‘Ben ilk tanıştığım günden beri amca bunun arabasında bir gün olmasa bir gün muhakkak paralar vardı. Ben de banka müdürü olarak bunun normal olduğunu zannediyordum. Nasıl olsa banka müdürleri parayla ilgilenen insanlar. Bu paraların olmasını da doğal zannediyordum ta ki bu olay patlayana kadar’ diyor. Suç işleme kastını içermeyen bir hareket. Ne aldığını, neyin içine düştüğünü ancak bu olay patladıktan sonra farkına varıyor. Yani yaptığı 1-2 hareketin ne anlama gelebileceğini veya suç olup olmayacağı konusunda bundan sonra bilgi sahibi oluyor. Bütün kayıtlar, hesaplarımız, her türlü gayrimenkul, geriye dönük olarak bütün banka hareketlerimiz incelendi. Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yok. Müvekkilimin mal varlığında herhangi bir artma söz konusu değil. Yalan haberlerde belirtildiği gibi İsviçre’ye sık sık gidip gelmesi söz konusu değil. Kimsenin böyle bir beyanda bulunduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki dayısı İsviçre’de yaşamasına rağmen İsviçre’ye son yıllarda gittiğini bilmiyorum çünkü vize alamıyor. Bir defa Bulgaristan vizesi almıştı, dosyada da mevcut. Bundan 2-3 yıl önce falan yeğeni ve kuzeniyle yurtdışına girip çıkmışlar” dedi.

Avukat Arif Hikmet Can açıklamasının devamında, "Basın mensupları köye gelip, aileyi taciz etmişler. Görüşmek istemediklerini söylemelerine rağmen gizlice fotoğraf çekmeye çalışmışlar, evin içine girmeye kalkmışlar. Onlar da buna müsaade etmemişler ve ‘Nazlı hanım burada yok, olsa da görüşmek istemiyor. Zaten olayın şokunda, üzgün. Görüşecek durumda da değil. Lütfen burayı terk edin’ demişler. Daha sonra beni arayıp köy meydanında olduklarını söylediler. Bir şekilde telefon numara ulaşmışlar. ‘Nazlı hanımla ve sizinle görüşmek istiyoruz’ dediler. Ben de görüşecek bir şey olmadığını, her şeyin dosyada mevcut olduğunu, bütün delillerin, bilgilerin ve belgelerin dosyada olduğunu söyledim. ‘Keşke önce beni arasaydınız, neden müvekkilimi ve ailesini taciz ediyorsunuz?’ diye sordum ve görüşmeyi sonlandırdım. Ancak daha sonra basında okudum ki sözde ben onlara ‘benden habersiz köye gelemezsiniz’ şeklinde imada bulunmuşum. Benim böyle bir beyanım olmadı, olamaz da. Keşke doğru yoldan doğru usulle gelselerdi ve bu şekilde yalan haberler olmasaydı” dedi.

"44 milyar dolar gibi bir para söz konusu”

Tahmin edilen rakamlar çok büyük rakamlar olduğunu da ifade eden Avukat Can, “Ben avukatım, o rakamları söylemekte inanın zorlanıyorum. Ünlü futbolcular 3 milyon dolar, 5 milyon doları çuvallar içerisinde taşımışlar. İfadelerinde var. Hayretler içerisinde kalıyorum, şaşırıyorum. Orta zekalı bir insan 5 milyon doları çuvalıyla birlikte götürüp pastanede tanımadığı birine teslim eder mi? Herkesin sorduğu bir soru var; ‘Para nerede?’ Parayı boşuna hiç kimse aramasın. Olay patladığı gün bunun bir saadet zinciri olduğunu ben anladım. Kuzenimle konuştum, olayın nasıl yaşandığını detaylarıyla bana anlattı. Dedim ki bu bir saadet zinciri. Kuzenim de aynı soruyu sordu bana. ‘Seçil bu kadar parayı ne yaptı, niye ortada para yok?’ diye sordu. Bu para birilerine aylık yüzde 30,40 döviz bazında faiz olarak ödenmiş. Bu iş sisteme katılan biri olduğu sürece devam eder, zincir koptuğu anda olay patlar. Budur yani. Finanse edilemeyen durumda patlar. Bu parayı alıp borsada çalıştırmıyor, alıp faize koymuyor ki koysa da gelir elde edemez. Sadece insanlara vaatte bulunuyor. Senin paran şu kadar oldu, senin paran bu kadar oldu şeklinde vaatler. Olmayan bir para, olmayan bir faiz. Seçil hanım duruşmada beyanda bulundu, kendisini darp ettiklerini söyledi. Seçil Erzan, 10 yıldır bunlara bakıyormuş. Bu sistemden kazandığı paraların büyük bir kısmını bunlara akıtmış. Bir isim var ki ne kadar aldığını ben tahmin bile edemiyorum. Seçil’in bazı beyanlarında var; ‘Ben o şahsa her ay 30-35 bin dolar para veriyordum, Amerika’daki taksitlerini ödüyordu’ diyor. Bunlar vahim olaylar ama bunların benim müvekkilimle hiçbir alakası yok, olamaz da. Dosyadaki rakama göre yuvarlak hesap 44 milyar dolar gibi bir para söz konusu. Mali polis tarafından Seçil Erzan’ın Çorlu’daki kasasının açıldığı söyleniyor. İçinden çıkan 3-5 tane altın. Bir insan o parayı saklamış olsa oraya 1 kilo külçe altın koymaz mı, 10 bin dolar koymaz mı? Yok” diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun

İç Haberler Haberleri