Sinema Yazarı Tunca Arslan'ın yeni kitabında ünlü yönetmen Sinan Çetin ile ilgili oldukça ilginç bilgiler yer alıyor. Arslan, Çetin'in Bay E filmine yönelik eleştirilerden sonra ağlayarak "Beni DHKP-C'ye öldürtmek istiyorlar" dediğini aktarıyor...
İşte Tunca Arslan'ın kaleminden Sinan Çetin:
Bu fasılda Sinan Çetin’le ilgili yazılacak o kadar çok şey var ki hangisinden başlasam bilmiyorum...
Sinan Çetin’i 1984’te, mangalda kül bırakmayan, “Çocuklar, bu ülkeye sosyalist hareketi eskisinden çok daha güçlü getireceğiz” diyen hızlı sosyalist olarak tanımış olduğumu mu anlat- malıyım önce... Dev-Yol’un meşhur yıldız-yumruk amblemini çizmiş birisi olarak, “iddiası”nı en azından lafta koruyordu o dönemlerde.
Ya da Prenses’i seyrettiğim zaman, o dönem yayın kurulunda yer aldığım gençlik dergisi Gökyüzü için yazdığım “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” başlıklı ilk film eleştirimden mi söz etsem...
Yoksa, 2001 yılının soğuk bir Şubat gününde evimde sakin sakin otururken, acı acı çalan telefonun ucunda, “Naber Tunca? Hiç görüşemiyoruz, ara sıra uğra da la ayalım. Acayip solcu bir fillm çektim, devleti yerin dibine sokuyorum, hayran kalacaksın. Galaya muhakkak bekliyorum” demesini mi anlat- sam... Ve o berbat mı berbat Komser Şekspir’in şimdi yerinde yeller esen Dünya sinemasındaki galasında uzattığı viskiyi içmememe çok bozulmasını mı...
Acaba 1995’e, Bay E’yi çektiği günlere dönüp, kendisi hakkında “Halk düşmanı” diye başlık atan Express dergisini görünce, “DHKP-C’ye öldürtmek istiyorlar beni!” diyerek, karşımda bir çocuk gibi dakikalarca gözyaşı dökmesinden, halen anlayamadığım biçimde benden yardım istemesinden mi söz etmeye başlasam...
Bunlar bir kenarda dursun, çünkü konumuz Sinan Çetin’in ölüm korkusu vs. değil, sinema eleştirmenleri hakkındaki düşünceleri...
Sinan Çetin eleştirmenlerden nefret eder ama her zaman için elinin altında bir-iki eleştirmen bulundurmaya ve onları ötekilerden ayırmaya da özel önem verir.
Kısa süre önce yitirdiğimiz Tamer Baran ve Ali Hakan, Cem Altınsaray gibi sevgili arkadaşlarımız belli dönemlerde Sinan Çetin’in yapım şirketi Plato Film’de çalışmışlar, daha çok medyayla ilişkilerden falan sorumlu olmuşlar, çok ayrıntısına girmeyeyim ama doğrusunu söylemek gerekirse çok da gurur duyulacak işlere imza atmamışlardır.
Cem Altınsaray’ın “Filmin seyirci sayısıyla ilgili bilgiler geldikçe o steki herkesi susturuyor, ‘Bu Sungu’ya... Bu Tunca’ya...’ diye el kol bacak hareketleri yapıyor. Bir görsen, vallahi çok komik bir adam” demesi dün gibi aklımda örneğin.
ELEŞTİRİ NEFRETİ İLE SOSYALİZM NEFRETİ BİRLEŞİYOR
Uğur Vardan, 16-25 Mart 1995 tarihli Aktüel dergisinde Sinan Çetin’le yaptığı söyleşide, “Bay E’yi beğenen eleştirmene rastlamadım. Gerçi filmin finaliyle eleştirmenleri hiç ciddiye almadığınızı gösteriyorsunuz ama yine de tepkiler karşısındaki düşünceleriniz nedir?” diye sorar. Sinan Çetin’in yanıtı:
'Ben de eleştirmenleri beğenmiyorum. Bir eleştirmenin bir filmi bir yönetmenden daha iyi anlayabileceğini sanmıyorum. Benim için Yavuz Turgul’un, Şerif Gören’in yargıları çok daha önemli. Çünkü film yapmak bir meslektir ve iyi bir filmi, ancak bu mesleğin aşamalarını bilenler anlayabilir. O nedenle tabii ki eleştirmenler umurumda değil. Bu filmi onların beğenmeyeceğini bildiğim için de finalde Ali Hakan’la birlikte çıkıp, sizin söyleyeceğiniz lafları biz kendimiz söyledik.
Yavuz Turgul ve Şerif Gören dahil, Bay E’yi beğenen herhangi bir yönetmene rastlamış değilim ama her neyse, bunu da bir kenara koyup devam edelim...'
Sinan Çetin henüz “En iyi eleştirmen ölü eleştirmendir” açıklamasında bulunmadı, şimdilik “Hangi eleştirmenin heykelini dikmişler ki dünyada?” demekle ve eleştirmenlerden nefret etmekle yetiniyor... Öyle ki bu nefreti çoğu zaman sosyalizm nefretiyle birleşiyor ve ortaya “Türkiye’de film eleştirisi müthiş derecede yoksuldur. Film eleştirmenleri ideologdur. Bunlar göçebe bir toplumun sosyalist militanlarıdır” gibisinden sosyoloji harikası yaklaşımlar çıkıyor.
SİNAN ÇETİN'DEN SEÇMELER
4 Temmuz 2003’te, sunuculuğunu yaptığı küskün aile üyelerini barıştırma amaçlı “Film Gibi” programında “inançsızlığını” çok net dile getiren, çok kötü bir Godard taklidiyle “Eleştiriye inanmıyorum, film eleştirisine de, edebiyat eleştirisine de inanmıyorum” diyen Çetin’in eleştirmenler için ettiği laflar gerçekte kalın bir kitap oluşturacak kadar çoksa da burada en seçme ve en özlü olanlarını almak zorundayım.
– Türsak’ın çıkardığı kitaba bir göz attım. Berlin in Berlin’le ilgili 8 yazı var, 7’si iğrenç yazıyor. Türk sinema yazarlarının sinemayla hiçbir alakalarının olmadığını, iyi sinema yapan adamın neredey- se suçlu olduğunu gösteren, Avrupalı meslektaşlarından pek de farkları olmadığını gösteren örneklerle dolu. Neredeyse Berlin in Berlin’i, Türk sinemasında bu zamana kadar yapılan en kötü film gibi gösteren yazılar yazıldı. Yani bu kadar haksızlık olmaz. Ayıptır. (...) Bu bizim sosyalist gelenekli sinema yazarlarının bana nefreti bitmedi. (Tamer Baran’la söyleşi, Antrakt, Sayı 36, Eylül 1994.)
– Eleştirmenlerin neden kötü film sevdiği çok açık aslında... Bilinçaltlarında iyi film yapamayacaklarını çok iyi biliyorlar çünkü. Tony Scott’ı sevmezler mesela, abisini daha entel bulur, onu severler. Ben de abisini daha çok severim ama bu Tony’e saygısızlık yapmamı gerektirmez (...) Kendi solcu, yönetmen de solcuysa çok beğenir eleştirmen filmi. Sokaklardan, fakir çocuklardan, halkın acılarından, dilencilerden bahsedip içini eziyor diyelim; çok güzel film, tamam oldu! Türk sinema eleştirisi, içerik eleştirisi oldu zaten uzun süre. Bu yüzden sinematografi değil, ideoloji, tema, konu yazdılar film eleştirisi diye. Neyse ki genç kuşaktan, Tuna Erdem, Cem Altınsaray ve Ali Hakan gibi isimler çıktı ve bu gerici, hafif gerzek, solcu eleştirmen tayfası biraz sarsıldı. Ancak hâlâ da etkileri sürüyor. (Cem Altınsaray’la söyleşi, Sinema, Sayı: 52, Mayıs 1999.)
– Yapacak işi olmayan film eleştiriyor (...) Eleştiren konumunda olmak dünyanın en rahat, konforlu ve sıkıcı işi. Ben hayatımda hiçbir şeyi eleştirecek vakit bulamadım. Dünyada iki tip insan var: Yapanlar ve şikâyet edenler (...) Keşke filmler, seyirci ile eleştir- menlerden önce buluşsa. Ama sistem tanıtım üzerine kurulu. Ve biz filmleri bir arenaya koyup üzerine domatesler atıyoruz. (Rahşan Gülşah’la söyleşi, Sabah, 9 Nisan 2006.)
Evet, Cem Altınsaray’ın söylediği gibi benim de tanıdığım kadarıyla gerçekten komik bir insandır Sinan Çetin.
KAYNAK: ODA TV