Son dakika haberi... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca açıklanan "Marmara Denizi Eylem Planı"nı desteklediklerini belirterek, "Siyasi partilere düşen öncelikli görev bu meseleyi istismar etmemektir. Siyasi rant hesabına tevessül gibi bir yanlışa da hiç kimse düşmemelidir." dedi.
"YAŞADIĞIMIZ HAYAT MASAL DEĞİLDİR"
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "İnsanın içinde doğduğu çevre yine insanın hayat boyu ayrılmaz bir parçası, koruyup gözetmesi mecburi olan ortak bir hazinesidir. Çevresiz insan, insansız çevre yalnızca fantastik masalların konusudur. Yaşadığımız hayat masal değildir, nitekim insan-çevre ilişkisinin rasyonel temelde birbirinden soyutlanması imkansızdır." diye konuştu.
Hem insanın hem de çevrenin ihtiyaçlarını aynı anda merkezine koyan fikri ve siyasi arayışların bir noktadan sonra gerçekçi öneri ve önermelerin cümle kapısını araladığını ifade eden Bahçeli, çevre sorunlarının sadece çevre kirliliği veya çevrenin bilinçsizce kullanımı olarak değil, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve ahlaki boyutları olan karmaşık sorunlar yumağı haline geldiğini vurguladı.
Marmara Denizi'nde Mart ayından itibaren baş gösteren deniz salyası istilasının çevre üzerinde bir kez daha fakat daha kararlı, daha dürüst, daha derinlikli düşünmeye yol açtığını kaydeden Bahçeli, bir çevre felaketiyle karşı karşıya olunduğunu söyledi.
MHP'nin parti programında çevre konusuna ayrı bir ehemmiyet verildiğine işaret eden Bahçeli, "Bu kapsamda temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın her insanın temel haklarından birisi olarak gördüğümüzü özellikle vurgulamak isterim. Bizim düşüncemize göre, çevre sorunlarını, kalkınma-çevre ikilemi yerine, akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeliyle aşmak mümkündür." değerlendirmesinde bulundu.
MARMARA DENİZİ'NDEKİ MÜSİLAJ SORUNU
Çevre politikasının esasının da, gelecek nesillere temiz, yaşanabilir doğal ve kültürel değerleri korunmuş bir çevrenin intikalinin oluşturduğunu belirten Bahçeli şöyle devam etti:
"Ülkemizin bütüncül bir çevre politikasıyla maruz kaldığı risk ve tehditleri en aza çekeceği inancındayız. Kıyı, deniz, akarsu, göl, yapay göl ve diğer sulak alanların çevresi ile eko sistemlerin tamamını bütünlük içinde ele alan kıyı planlaması ve yönetim sistemi uygulanmalıdır. Su, hava, toprak ve denizi birlikte değerlendiren entegre çevre politikaları geliştirilmelidir. Ayrıca biogüvenlik ve genetiği değiştirilmiş organizmalar konusundaki tehlikeleri bertaraf etmek maksadıyla tarım, çevre ve teknoloji politikaları eşzamanlı uygulanmalıdır. Bizlere düşen asıl görevlerden birisi de çevre duyarlılığını tesis etmektir. Yatırım projelerinin yer seçiminde çevre duyarlılığıyla birlikte, çevre dostu teknoloji kullanımı özendirilmeli, hukuki çerçeveye kavuşturulmalıdır. Bilhassa Marmara Denizi'ne akan derelerin ıslahını yapmakla birlikte, Orta Avrupa ülkelerinden gelen atıkların nehirler üzerinden Karadeniz'e taşınmasını önlemek amacıyla muhatap ülkelerle mutabakat sağlanmalıdır.
Şu gerçeğin altını çizmenin yanında, mutlak surette de kabul etmek zorundayız; kirli bir denizin çevresinde sağlıklı bir hayat kurulamayacaktır. Bir zihniyet değişikliğine refakat eden çevreyle uyumlu bir hayat şartlarını da inşa etmek durumundayız."
"EL BİRLİĞİ, HEDEF BİRLİĞİ, GÜÇ BİRLİĞİNE İLERİ DÜZEYDE İHTİYAÇ VAR"
Kalıcı ve kuşatıcı bir çevre bilinci yerleştirmenin herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Tahrip olmuş bir doğa, talan edilmiş bir medeniyete, talih kuşuna hasret kalmış bir insanlığa davetiyedir. Sürdürülebilir bir hayat ve ekonomik gelişme hedefi çevrenin yıkımıyla değil, imarı ve ihyasıyla gerçekleşmelidir. Çevreyi dikkate almayan her atılımın, her adımın, her çabanın sonuç itibarıyla faturası ağır olacak, kazandırdığından çok daha fazlasını kaybettirecektir." yorumunu yaptı.
Ekolojik hassasiyet ve çevre etiğinin ilkelerine azami ölçülerde uymanın hem bugüne değer yükleyeceğini hem de gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakılmasına destek vereceğini kaydeden Bahçeli, "İnsanın kendisi ve içinde yaşadığı toplum ve doğayla kurduğu ilişkileri düzenleyen, bu suretle insanın çevreye bakışını belirleyen kurallar manzumesi olan çevre etiğinin saygı ve sorumluluk kavramlarını pekiştirmesi güvenli ve sağlıklı bir hayatın bize göre formülüdür. Bizim milliyetçilik anlayışımızda çevrecilik ana eksenlerden birisidir. Çevre demek insanlığın çehresi, medeni olmanın çağrısı demektir. Çevre demek aynı zamanda vatan demektir." ifadelerini kullandı.
Çevreye hürmetin çağın şifrelerini çözmenin, huzurlu ve mutlu bir hayatın ilk şartı olduğunun altını çizen Bahçeli, "Sahillerimizi işgal eden deniz salyasıyla mücadele konusunda alınacak tedbirlere, uygulanacak politikalara samimiyetle destek vereceğimizi, bu ağır sorundan ülkemizin ve deniz canlılarının kurtarılması hususunda yapılan ve yapılacak her çalışmanın yanında duracağımızı kararlılıkla ifade ediyorum. Geçtiğimiz pazar günü Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından açıklanan ve 21 başlıktan oluşan eylem planını, bugünden itibaren 7/24 esasıyla Marmara Denizi’ndeki deniz salyasını temizleme seferberliğini yürekten destekliyoruz. Geldiğimiz bu aşamada, siyasi partilere düşen öncelikli görev bu meseleyi istismar etmemektir. Siyasi rant hesabına tevessül gibi bir yanlışa da hiç kimse düşmemelidir. Çünkü deniz salyası belasını yenmek için sabır ve sağduyunun rehberliğinin yanı sıra, el birliğine, güç birliğine ve hedef birliğine ileri düzeyde ihtiyaç olduğu da asla unutulmamalıdır." diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Teessüfle ifade etmek isterim ki organize suç şebekelerine, terör örgütlerine, yeminli Türk düşmanlarına sözcülük yapan, onların iftiralarına taşeronluk eden köksüz ve kişiliksiz bir muhalefet anlayışı karşımızdadır." dedi.
"DÜN BİRLİKTE OLDUKLARINI BUGÜN KARALAMAYA ÇALIŞMALARI MÜNAFIKLIK"
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çevre etiği ne kadar önemliyse, siyasi etik kurallarının da o kadar önemli olduğunu ifade etti.
Siyasi etik yasasının süratle ve mutabakatla çıkarılmasını ümit ettiklerini dile getiren Bahçeli, siyasetin, kör bir cendereye sıkıştırılmadan centilmenlik içinde yapılması gerektiğini söyledi. Bahçeli, "Siyasette idara tamamdır, müdara da tamamdır ama dubaraya yer olmamalıdır. Ne var ki dubaracı yüzler siyasette çok faal ve çok fazladır. Geçmişine sırt dönüp çıkarlarının peşine düşenlerin görünürlüğü artmıştır. Devletin en üst makamlarında görev alanların mahremiyetlerine emanet olan konuları ulu orta konuşmaları, dün birlikte olduklarını bugün karalamaya çalışmaları münafıklık alametidir." diye konuştu.
Türkiye'de başbakanlık yapmış bir kişinin, kendisiyle birlikte mezara gitmesi gereken sırları döküp saçmasının, devletin kimlerin elinde kaldığına bariz bir delil olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Ketumiyet yoksa karakter yoktur. Gizlemesini bilmeyenin yönetmesi mümkün değildir. Serok Ahmet böyle biridir. Gelecek Partisi'nin yöneticilerine tavsiyem şudur; bu serokun yanında sakın konuşmayın, aman ha sır verme gafletine düşmeyin, dil ile düğümlenenin diş ile çözülemeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Keza aynı şey selamsız Babacan için de geçerlidir.
Kanuni Sultan Süleyman dönemi vezirlerinden olup Mısır'a vali olarak tayin edilen ancak bir süre sonra padişaha isyan ederek kendisini sultan ilan eden hain Ahmet Paşa gibileri zamanında teşhis edilerek devlet ve siyaset hayatı onlara tümden kapatılmalıdır. Serok için deniz bitmiş, filikası su almıştır.
Zillet ittifakının asıl ve yedek kadrosunu teşkil eden, özellikle davası ve devası olmadığı gibi gelecekleri de mefluç siyasi parti başkanlarının gündeme yansıyan iddia ve itirafları, esas itibariyle düşünce namusu açısından yüz kızartıcı utanç vesikasıdır. Demokrasinin hakim olduğu ülkelerde muhalefet partileri, birbiriyle çelişir gibi görünen iki ayrı tavır ve davranışı aynı anda göstermekle sorumludur. Bir yanda iktidarı eleştirirken diğer yandan da rejime ve ülkeye muhalefetten kaçınmak durumundadırlar. Demokrasinin bekası, iki ucu keskin bıçak gibi parlayan bu hassasiyete yakından bağlıdır. Biz bu hassasiyete 'milli, ahlaki, ilkeli ve sorumlu muhalefet anlayışı' diyoruz ve herkesi buna uymaya davet ediyoruz. Gerçi serok ve devasızların diğer zillet ortaklarıyla birlikte buna riayet etmeyeceklerini de peşinen tahmin ediyoruz."
"HDP, CHP İLE İP'İ ÇOKTAN KAFESLEMİŞTİR"
Devlet Bahçeli, siyasetin bir savaş hali, dost ve düşman kamplarının hamulesi olmadığını belirterek, Türkiye'nin en önemli sorununun, siyasetin kendi içinde yaşadığı açmazlar ve sancılı travmalar olduğunu ifade etti.
Bunun asıl nedeninin siyaset yaptığını zanneden bir kısım zevatın gerçekte siyasetsizliğin içine gömülmesi olduğunu dile getiren Bahçeli, "CHP'nin hali tamı tamamına budur. Nitekim zillet ittifakı, siyasetini Türkiye'ye karşı konuşlandırmıştır. Teessüfle ifade etmek isterim ki organize suç şebekelerine, terör örgütlerine, yeminli Türk düşmanlarına sözcülük yapan, onların iftiralarına taşeronluk eden köksüz ve kişiliksiz bir muhalefet anlayışı karşımızdadır. Ülkemizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için vatanı bile düşürmeye hazırdır. Ancak bu vatan düşmeyecek, Türkiye yenilmeyecek, Türk milleti zillete boyun eğmeyecektir." dedi.
CHP ve İYİ Parti'nin siyasi iradesinin güdümlü olduğunu, rotalarını temelsiz isnatların, Türkiye karşıtlarının tezlerinin, küresel senaryoların ve emperyalist oyunların belirlediğini söyleyen Bahçeli, şöyle konuştu:
"CHP ile İP'in gizli ve kaprisli ortağı HDP, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda ortak aday çıkarmanın ciddi bir seçenek olduğunu açıklamıştır. Cumhur İttifakı'na karşı güç birlikteliğinin başarılı olacağı iddiaları bölücü ağızların kesintisiz propagandası haline dönüşmüştür. HDP, CHP ile İP'i çoktan kafeslemiş, üzerlerine de kilidi vurmuştur. Bunların ayağa kalkmaya mecalleri kalmamıştır. HDP'nin bir eşbaşkanı seçimlerde iş birliğinin kaçınılmaz hale geldiğini söylemek suretiyle cesur adımlara ihtiyaç olduğunu ifade ederken aslında bir plan çerçevesinde konuştuğunu ihsas etmiştir. Şu anda kamuoyunu hazırlama süreci devrededir. PKK'dan aldığı talimatlarla siyasetini belirleyen HDP'nin, CHP ile İP'i bir karara zorlaması, gizli saklı ilişkilerden sıyrılma telaşı son zamanlarda iyice yoğunlaşmıştır. İP Başkanı'nın 2023 seçimlerinde HDP ile resmi ittifaka karşı çıkması aralarındaki rol paylaşımında kendisine verilen görevin telaffuz gayretinden başka bir şey değildir."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Anayasa Mahkemesinin HDP ile ilgili iddianameyi ikinci kez iade seçeneği kalmamıştır. Türkiye, vatan topraklarında ve sınır ötesinde teröre karşı kazanmış olduğu muazzam üstünlüğü TBMM’de kaybedemez, hiç kimse de bu kayba hizmet edemez." dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, HDP’nin kapatılma süreciyle, "bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının görüşülmesinin tavsadığını" ifade etti.
Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilen HDP’nin kapatılmasını esas alan iddianamenin eksikliklerini gidererek beklenen davayı dün tekrar açtığını anımsatan Bahçeli, "HDP’nin eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuştur. Bu bölücü partinin hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla suç işlediği, işlenmesini tahrik ve teşvik ettiği somut delillerle belirtilmiştir. Bundan sonra bütün gözler Anayasa Mahkemesine çevrilecektir. Bu mahkemenin iddianameyi ikinci kez iade seçeneği de kalmamıştır. Türkiye, vatan topraklarında ve sınır ötesinde teröre karşı kazanmış olduğu muazzam üstünlüğü TBMM’de kaybedemez, hiç kimse de bu kayba hizmet edemez." değerlendirmesinde bulundu.
HDP’nin kapatılmasının artık hukukun konusu olduğunu, bu kanlı ve karanlık sayfanın açılmamak üzere kapatılması gerektiğini söyleyen Bahçeli, "Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir? Suçu tevsik edilmiş PKK’lı milletvekilleri adaletin önüne ne zaman çıkarılacaktır? Maşeri vicdanın huzur bulması için daha neyi bekliyoruz? İhanetin bedelini ödeteceksek ne duruyoruz? Şayet bölücülüğün hesabını soracaksak, şayet hukuk devletinin varlığını göstereceksek gün bugündür, melanetin yeri bağımsız Türk mahkemelerinde kurulan sanık sandalyesidir." diye konuştu.
"İNSANIMIZI YAŞATACAĞIZ, BU SAYEDE DEVLET YAŞAYACAK"
"TİP’li bir milletvekilinin 'bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor, evet Türkiye Cumhuriyeti devleti katil bir devlettir.' iftiraları karşısında ne yapacağız? Bu hainin dokunulmazlığını kaldırıp doğruca adalete teslim etmeyecek miyiz?" diye soran Bahçeli, şöyle devam etti:
"Düşünebiliyor musunuz, böyle bir alçak TBMM’de bizimle aynı havayı teneffüs ediyor. Devlete 'katil' diyen bu soysuz, devletin her imkanından istifade ediyor, hazinesinden maaşını alıyor. HDP’lilerin fütursuzluğundan cesaret alan bu suçlu bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti katil olsaydı, bugün bulunduğu yer TBMM değil, mezarlık olurdu. Bunlara müsamaha gösteremeyiz. Bu aşağılık tiplere tahammül edemeyiz. İktidarı zayıflatacak her türlü politikayı, bu iktidarın azı dişlerini çekecek her şeyi meşru gören bu bölücünün layık olduğu yer Gazi Meclis’in çatısı değil, demir parmaklıkların arkasıdır. Bununla birlikte HDP’li bölücü milletvekillerine gereği hukuk sınırları içinde derhal yapılmalıdır. HDP, terörizmin siyaset ayağıdır. HDP, terör örgütünün Meclis’e sızmış nifak uşağıdır. HDP’nin kapatılması, siyasetten, demokrasiden kaydının silinmesi hepimizin, özellikle Anayasa Mahkemesinin namus borcudur. Hemen hemen her gün şehit veriyoruz. Cami avlularından kahramanlarımızı uğurluyoruz.
Terörle mücadeleyi her saha ve zeminde kararlılıkla icra ediyoruz. Terör örgütünün sonu gelmiş, topyekün imhası için sayılı günler kalmıştır. Üst düzey terör baronları başarıyla yok edilmektedir. Kırmızı listede kim varsa sırayla kafası koparılmaktadır. Geçen pazar günü, terör örgütü PKK’nın Mahmur genel sorumlusu 'Doktor Hüseyin' kod adlı terörist Selman Bozkır’ın muazzam bir operasyonla etkisiz hale getirilmesi bunlardan birisidir. Sincar, Kandil, Mahmur, Gara ve diğer tüm terör sığınak ve kaynak alanları Allah’ın izniyle hainlerden köşe bucak temizlenecektir. 24 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar 18 bin 140 terörist, kahraman güvenlik güçlerimizin eşsiz ve emsalsiz müdahalesiyle etkisiz hale getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizle övünüyoruz. Kahraman polislerimizle, fedakar güvenlik korucularımızla iftihar ediyoruz. Terörün yaktığı ihanet ateşi ya sönecek ya da yakanları kavuracaktır. Numune de olsa, HDP’li sözde bir siyasetçinin kalkıp da şehitlerimize rahmet dilediğine şahit olanınız var mıdır? PKK’nın kanlı saldırılarını kınayan bir HDP’liyi göreniniz, duyanınız olmuş mudur?
Yüreği Türk milletiyle bir olmayan parti görünümlü bu bölücü örgütün TBMM’de bulunması hak mıdır, hukuk mudur, helal midir? Cevabını ben vereyim, ne haktır, ne hukuktur, ne de helaldir. Bilakis vebaldir, cinayettir, tarihi haklarımızın inkarıdır. Demokrasi, bebeklere kurşun sıkmanın gerekçesi olamaz. Sandıktan çıkan oylar hıyanetin zırhı görülemez. Gören varsa, Türk milletiyle gönül bağı kalmamış demektir. Eşkıyanın fermanını dağda yırttık, aynısını TBMM’de de yapmalıyız. Hiçbir siyasi mülahaza Türkiye’nin istikbalinden daha önemli değildir. Hiçbir siyasi düşünce istiklal haklarımızdan, milli birlik ve beka kararlılığımızdan üstün olmayacaktır. İnsanımızı yaşatacağız, bu sayede devlet yaşayacak."
KANDİL'E DİKELİM BAYRAĞI
Mahmur Kampı’nın, mülteci kampından öte, "terörist ikmal merkezi" olduğunu belirten Bahçeli, Mahmur Kampı’nın mahvı ve mağlubiyetinin terör örgütünün kaynağını kurutacağını söyledi.
Bahçeli, "Kandil’e dikelim bayrağı, Sincar’a vuralım yumruğu, Mahmur’a çakalım kahramanlık beratını." dedi.
Güvenlik güçlerinin operasyonuyla layığını bulan terörist Selman Bozkır’ın malum akıbetinin ABD’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki büyükelçisini rahatsız ettiğini dile getiren Devlet Bahçeli, "Sözünü ettiğim büyükelçi, Mahmur Kampı’ndaki sivilleri hedef alacak herhangi bir saldırının uluslararası hukukun ihlali olacağını sosyal medya hesabından dile getirmiştir. Hain Bozkır’ın bertaraf edilmesinden de derin bir endişe duymuştur. Peki Mehmetlerimiz şehit edilirken de aynı endişe halini yaşamış mıdır? Masumlara saldırılırken de insanlık değerleri aklına gelmiş midir?" sorularını yöneltti.
PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki kampları geri cephe olarak kullandığı çok açıkken, bu sözlerin hem değersiz hem de densizlik olduğunu ifade eden Bahçeli, "Diğer tüm anlaşmazlık içeren konu başlıkları bir yana, ABD’nin PKK/YPG’yi 'kara gücü' olarak değerlendirmesi müttefiklik hukukuna sürülmüş baldıran zehridir. Terör örgütüyle iş birliği yapan bir ülkenin uluslararası hukuka vurgu yapması sadece aldatmadır. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın, Suriye’nin işgal altındaki petrol tesislerini koruyan PKK/YPG’li teröristlere mayıs ayı içinde sıhhiye desteği verildiğini açıklaması korkunç bir çarpıklıktır. Bu tablo tam bir rezalet, tam bir çürümüşlüktür." diye konuştu.
PKK/YPG’ye sıhhiye desteği vermenin, silah yardımı yapmanın, parasal imkanlarla sırtını sıvazlamanın, Türkiye’ye kast etmenin başka bir tanım ve tasviri olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi’nde ABD Başkanı Biden’e müttefiklikle bağdaşmayan skandal gelişmeleri, terör örgütüyle kurulan yakınlığı inanıyorum ki anlatacak, yanlıştan dönmesi konusunda milletimizin mesajlarını yüzüne söyleyecektir. Terör bir insanlık suçudur. Teröre destek insanlık suçuna ortaklıktır." dedi.
Geçen hafta Burkina Faso’nun kuzeyindeki bir köye düzenlenen terör saldırısında 200’e yakın insanın katledilmesinin, çok sayıda ağır yaralının bulunmasının esasen insanlığın müşterek sorunu olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, "BM Genel Sekreteri’nin bu vahşete 'alçaklık' demesi terörizmle mücadelede cılız ve gelip geçici itirazlara yeni bir ilavedir. Artık uluslararası toplum terörizme karşı kuvveden fiile geçmeyi başarmalıdır. Burkina Faso’daki terör dehşetinin, PKK/YPG saldırılarından ne farkı vardır? Terörle mücadelede bütün ülkeleri bağlayacak ve sorumluluk altına sokacak küresel düzeyde siyasi ve hukuki bir eylem planı geliştirilmelidir. İhtiyaçları karşılamaktan hızla uzaklaşan NATO’nun, yeni işlevlerinden birisi de terörizme karşı tam saha pres olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye Cumhuriyeti, 2023’e terör belasını yenmiş olarak kavuşacaktır. Amacımız budur, arzumuz budur, mücadelemiz buna yöneliktir." diyen Bahçeli, bu hunhar musibeti söküp atma hususunda muhteşem bir devlet kararlılığının ve millet inancının olduğunu söyledi. Bahçeli, "Başaracağız, ihanetin kalbine mızrağı saplayacağız." dedi.
DOĞALGAZ KEŞFİ
Hafta sonu Afyonkarahisar’ın Sinanpaşa ilçesine bağlı Güney Beldesi’nde yapılan yerel seçim sonuçlarının yöre insanına, seçilen belediye başkanına ve belediye meclis üyelerine hayırlı olmasını dileyen Bahçeli, "Tekraren ifade ediyorum, Türkiye’nin erken seçim diye bir gündemi yoktur. CHP ve yedekleri boş arayışlardan vazgeçmelidir. Cumhur, geleceğine sahip çıkacaktır. Cumhur, tarihi haklarına sahip çıkacaktır." dedi.
Cumhur İttifakı’nın milletin hizmetkarı, büyük Türkiye’nin de mimarı; Cumhur İttifakı’nın pazarlık değil milletin nazarlık ittifakı olduğunu belirten Bahçeli, "Yüzümüz de yüreğimiz de sonuna kadar Türk milletine dönüktür." diye konuştu.
Fatih Sondaj Gemisi’nin Sakarya Gaz Sahası’ndaki Amasra-1 kuyusundan 135 milyar metreküplük doğal gaz keşfi yapmasından memnuniyet duyduklarını dile getiren Bahçeli, "Böylelikle Karadeniz’deki toplam gaz keşfimiz 540 milyar metre küpe ulaşmıştır. Milletimize hayırlı olsun diyorum." ifadelerini kullandı.
Ayrıca Polonya’da düzenlenen Para Atletizm Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye'ye haklı gurur yaşatarak başarılar kazanan sporcuları da kutlayan Bahçeli, "Çok yaşayın çocuklar, nice zaferlere imza atmanızı temenni ediyor, sizlerden bunu bekliyorum." dedi.