Bu yeni dünya, yalnız başımıza saldığı virüslerle değil, sosyal medya aracılığıyla yaydığı sosyal habislerle de bünyemizi çökertiyor. Hiçbir ölçü, değer tanımayan bir çeşit “sosyal velet “taifesi toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş durumda.
Hemen hemen her evde, aile bireylerinden biri veya bir kaçı bu sosyal veletlerin müritleri haline gelmiş durumda. Her türlü uçuk kaçık hareketlerin, edebe ve ahlaka mugayir davranışların sergilendiği, salgılandığı, pazarlandığı ticari işletmeler oldular.
Bu yeni sosyal veletler, karşımıza bazen YouTuber olarak, bazen popüler bir şarkıcı olarak, bazen Survivor gibi programlarında yarışmacı olarak, bazen de internet fenomeni olarak çıkıyor karşımıza. Bunlar corona virüsünden daha sinsiler, daha hızlı yayılıyorlar ve daha fazla hasar bırakıyorlar.
Bu yenidünyada, zenginlik, ün, aldığımız yerli ve yersiz övgüler, yaptığımız işin değerinden, anlamından daha önemli hale geldiği için ,kısa sürede hastalanmak isteyen denek sayısı hızla artıyor.
Karısına selam vermekten imtina eden koca, Tik Tok’ta başkasının kızına, eşine serenat yapıyor. Kocasını, uykusundan feragat edip sabah işe yolcu etmeyen kadın, gece sabaha kadar Instagram'da elin oğluyla, kocasıyla gülüşüyor, yazışıyor anlaşırsa kaçıyor.
En mahrem bilgileri, resimleri bütün dünyaya sosyal medya aracılığıyla servis ediyorlar. En edebe mugayir bilgileri, resimleri kim paylaşırsa en çok” like” onlar alıyor. Türk kültürüne, örf ve ananesine uymayan bir karı ve koca tipi peydah oldu. Koca, karısının en güzel, yani en çok” like “alacak resmini gururla bütün dünyaya servis ediyor. Bu sayede olsa gerek artık kıskanmak aşkın kanunundan çıkarıldı.
Evlatlarımız artık doktor olmak istemiyor, YouTuber olmak istiyor. Neden olmasın, bir YouTuber bir genel cerrahtan çok kazanıyor ve çok daha fazla itibar görüyor. Evlatlarımız artık yurdumuzun en ücra köşesinde görev yapan geleceğimizin teminatı olan öğretmen olmak istemiyor, popüler bir sanatçı olmak istiyor. Neden olmasın, popüler bir sanatçının bir yılda kazandığını bir öğretmen ömür boyu kazanamıyor.
Topçu olmak istiyor, popçu olmak istiyor, Kısa yoldan köşeyi dönmek istiyor. Fizik okumak istemiyor, dünyanın geleceğine dönük planlar, projeler, hayaller kurmak istemiyor. Ye, iç, gül, eğlen hastalığı ruhumuzu ele geçirmiş durumda.
Yenidünyanın, yeni sosyal medya veletleri, en aklı başında dediğimiz insanları, dernekleri, kurumları bile ele geçirmiş durumda. İki yıl önce “Erzurum’un Kurtuluş Günü” münasebetiyle düzenlenen programa davet edilmiştim. Davete icabet etmek sünnettir düsturundan dolayı katıldığım bu gecenin sunucusu ünlü YouTuber’lardan biriymiş. Erzurum’un Kurtuluşu ile sözüm ona bu ünlü YouTuber’ı hiç bağdaştıramadığımdan olsa gerek programı yarıda bıraktım ve çıktım.
Ne olur arkadaşlar bir ruhumuz olsun, toplumun değerleriyle bu kadar çok oynanmasına müsaade etmeyelim. Bedenler semiriyor, âmâ ruhumuz aç kalıyor. Eğer ruhumuzu muhafaza edebilirsek, dünya yanıp yıkılsa bile oradan kurtulup yeni bir dünya inşa edebiliriz. Millî ruhumuzla, milli kültürümüzle uyuşmayan bu nevi popülist davranışlardan kaçınalım.
Sosyal medya kanalıyla, medyayla, sosyal habis urlar üreten sosyal veletlerden gelecek nesillerimizi koruyalım.