Suudi Arabistan ile İran'ın diplomatik ilişkileri yeniden kurması İsrail'de hükümet ile muhalefet cephesini birbirine düşürürken, uzmanlar Tahran-Riyad yakınlaşmasının İsrail'in bölge politikasına ağır darbe vurduğu değerlendirmesinde bulundu.
Suudi Arabistan ile İran'ın 7 yıl aradan sonra diplomatik ilişkileri tekrar başlatmasının, İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşme sürecinde öne sürdüğü başlıca sebeplerden "bölgede artan İran tehlikesiyle mücadele" argümanını gölgede bıraktığı düşünülüyor.
Tel Aviv yönetiminin, Suudi Arabistan-İran normalleşmesinden önceden haberdar olup olmadığı ve olayın İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşme sürecini nasıl etkileyeceği henüz belirsizliğini korurken, 10 Mart'ta haberin duyulmasının ardından İsrail'de siyaset sahnesi Başbakan Binyamin Netanyahu cephesi ile muhalefet arasında karşılıklı suçlamalara sahne oldu.
HÜKÜMET MUHALEFETİ SUÇLADI
Riyad-Tahran anlaşmasının duyurulduğu sırada İtalya'yı ziyaret eden Netanyahu cephesi haberi alır almaz Naftali Bennett ve Yair Lapid liderliğindeki eski hükümeti hedefe koydu.
Hükümet cephesinden henüz resmi bir açıklama yapılmadı ancak Netanyahu'ya eşlik eden üst düzey bir İsrailli yetkili, Roma'da İsrailli gazetecilere yaptığı açıklamada, eski hükümeti "Suudi Arabistan ile İran arasında bir yıl önce müzakereler başladığında yeterince sağlam tavır almamakla" suçladı.
İKTİDAR VE MUHALEFETİ BİR BİRİNE DÜŞÜRDÜ
İsrail'de yayın yapan i24'ün aktardığına göre, ismi açıklanmayan yetkili, "Bu onların gözetiminde nasıl oldu diye gidip sorun. ABD ve İsrail'in zayıf olduğu izlenimi buna sebebiyet verdi. Batı ve İsrail'in zayıflığı, İran'ın kabul görmesinin artmasına neden oluyor. Her şey bir yıl önce İranlı ve Suudi Arabistanlı diplomatların karşılıklı ziyaretleri ve beş turluk müzakereleriyle başladı. Onları harekete geçiren Batı'nın İran'la yumuşayabileceği duygusuydu." dedi.
Yetkili, müzakerelerin 2019'da Suudi Arabistan'daki Saudi Aramco tesislerine ve 2019-2022'de Birleşik Arap Emirlikleri'ne yönelik bombalı saldırıların ardından geldiğini belirterek, "İsrail'in o zamanki tutumu olması gerektiği gibi sert değildi." diye konuştu.
Netanyahu'nun Riyad ile normalleşmeden ümidini kesmediğini belirten İsralli yetkili, "ABD ve İsrail ne zaman İran'a baskı yapsa, Suudi Arabistanlılar bunu yanlış ata oynadıklarının bir göstergesi olarak yorumladı." ifadesini kullandı.
MUHALEFET NETANYAHU'YU SORUMLU TUTTU
Suud-İran anlaşmasının ardından ilk yorum yapan eski Başbakan Naftali Bennett, "Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin yenilenmesi İsrail için tehlikeli bir gelişme, İran için siyasi bir zaferdir." dedi.
Bennett, Tahran-Riyad anlaşmasıyla Suudi Arabistan'a karşı bölgesel bir koalisyon kurulması çabalarının ölümcül bir darbe aldığı değerlendirmesinde bulundu.
Eski Başbakanlardan Yair Lapid de, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Netanyahu, Suudi-İran anlaşmasından ben sorumluymuşum gibi konuşuyor, bunlar hayali ifadeler." dedi.
Başbakanlığı döneminde Suudi Arabistan-İsrail yakınlaşması yaşandığını kaydeden Lapid, İsrail tarihinin en aşırılıkçı hükümetinin kurulmasının ardından bu yakınlaşma adımlarının net bir şekilde durduğunu ve Suudi Arabistan'ın Netanyahu'nun zayıflığını anladığını savundu.
Lapid, Suudi Arabistan-İsrail yakınlaşmasından Netanyahu'nun sorumlu olduğuna işaret ederek, "Netanyahu'nun söylediği tek doğru şey İran'ın Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine füze saldırısı düzenlediği sırada İsrail'in konumunun yeterince güçlü olmadığıdır. Anlaşılan o ki Eylül 2019'da başbakanın kendisi olduğunu unuttu." ifadelerini kullandı.
Eski İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz da Twitter'dan yaptığı paylaşımda Netanyahu'ya yüklenerek, "İran ile Suudi Arabistan arasında ilişkilerin yeniden kurulması rahatsız edici bir gelişme. İsrail'in karşı karşıya olduğu muazzam güvenlik sorunları artıyor ancak başbakan ve hükümeti darbe ile meşgul." ifadelerine yer verdi.
İsrail'de yıllardır ılımlı bir koalisyon kurulması için çabaladığını aktaran Gantz, Netanyahu'nun İsrail'in güvenliğinden endişe etmeyi bıraktığını ve Suud-İran yakınlaşmasının Netanyahu'nun bu tutumunun bir sonucu olduğunu savundu.
Muhalefetteki "İsrail Evimiz Partiisi" lideri ve eski Maliye Bakanı Avigdor Liberman daha sert tepki gösterdi. Netanyahu'yu istifaya çağıran Liberman, "Politikaları halkı içeriden parçalıyor, müttefiklerimizi yabancılaştırıyor ve ulusal bütünlüğümüze zarar veriyor." ifadelerini kullandı.
Liberman, İran ile Suudi Arabistan'ın ilişkilerinin düzelmesinin İsrail'in güvenliği ve Netanyahu açısından kişisel bir başarısızlık olduğunu kaydetti.
İSRAİL-ABD İTTİFAKINI TEHDİT EDİYOR
İsrail'in Kanal 12 televizyonunun analisti Nir Dvori, Riyad ile Tahran arasındaki ilişkilerin yeniden kurulması hakkında, "İran'ın tecrit duvarındaki kilit taşı düşmek üzere, bu da İsrail-ABD ittifakını tehdit ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
İran-Suudi Arabistan arasındaki anlaşmanın ABD ve İsrail'in bölgedeki politikasına ağır bir darbe teşkil ettiğini kaydeden Dvori, bu gelişmenin İsrail'in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme çabalarını tehdit ettiği görüşünü paylaştı.
İsrailli analist Ben Kasbin ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Netanyahu geri döndü ancak (aşırılıkçı bakanlar) Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich'i de beraberinde getirdi. Rejim devrimi ve topyekun çöküş... Dolayısıyla bu durum İran-Suudi Arabistan yakınlaşması sonucunu doğurdu. İsrail batıyor ve üzerine inşa edilecek bir şey yok." ifadelerini kullandı.
İsrailli politika ve strateji analisti Udi Evental de, Tahran-Riyad anlaşmasının İran'a karşı bölgesel bir örgütlenme imajı sunmaya çalışan İsrail'in emellerine darbe indireceği yorumunu yaptı.