Tam 63 yıl önce bugün, Türk demokrasi tarihinin "kara lekesi" 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşti

Tam 63 yıl önce bugün "Milli İrade'ye" darbe vuruldu. Türk demokrasi tarihinin "kara lekesi" 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden tam 63 yıl geçti. Yargılamalarda Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları idam edildi.

1946'nın Ocak ayında kurulan ve Mayıs 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti (DP), 27 yıllık tek parti dönemini bitirdi.

Seçimlerde yüzde 55,2 oy alan DP 416, yüzde 39,6 oy alan CHP ise 69 milletvekili ile temsil edilme hakkı kazandı. Bu seçimde Millet Partisi ve bağımsız adaylar ise toplamda 2 milletvekiline sahip oldu.

Refik Koraltan'ın Meclis Başkanı seçilmesinin ardından yapılan oylamada DP Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyeti'nin 3.Cumhurbaşkanı oldu.

Hükümeti kurmakta DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes'in göreviydi.

Arapça ezanı serbest bırakan Menderes, halkın karşısına "Yeter söz milletin" sloganı ile çıktı.

DP hükümeti, Haziran 1950'de darbe hazırlığı gerekçesiyle TSK'nın komuta kademesini emekliye sevk etti. Emekliye ayrılan isimler arasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman'da yer aldı. Başbakan Menderes, DP ve TSK arasında yaşanan gerilimlerde yapıcı rol üstlenmek istemesine rağmen, ordu içindeki rahatsızlık giderek arttı.

CUNTA ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI

DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu cunta, süreç içinde giderek varlığını hissettirmeye başladı. Ordunun darbe hazırlığı yaptığı Menderes'e de ulaştı.

DP iktidarına karşı darbe düzenlemek için toplanan cuntanın bu girişimi, Binbaşı Samet Kuşçu'nun ihbarı ile başarısız oldu ve bu olay "9 subay olayı" olarak tarihe geçti.

"9 subay olayı" sonrası Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin'in yerine Adnan Menderes ile aynı soyadı taşıyan ancak bir akrabalık bağı olmayan Ethem Menderes'i göreve getirdi.

DP,27 Ekim 1957'de yapılan seçimlerde yüzde 48,6 oy aldı ve iktidarını sürdürdü.

İNÖNÜ'YE TAŞ ATILDI

CHP Genel Başkanı İnönü, Nisan 1959'da "Büyük Taarruz" adı verilen bir geziye çıktı. Milletvekilleri, partililer ve gazetecilerden oluşan grubun ilk ziyareti Uşak oldu. Heyet burada "hükümet tarafından organize edildiği" iddia edilen bir grup tarafından protesto edildi ve bir göstericinin attığı taş İnönü'yü yaraladı.

İstanbul'a dönüşte ise başka bir grup yine İnönü'ye saldırdı. Bu olaylarda "polis ve askerin" göstericilere müdahale etmediği ileri sürüldü

SIKI YÖNETİM İLAN EDİLDİ

Bu olaylar yaşanırken üniversitelerde öğrenci protestoları başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, bir kurşunun başına isabet etmesi sebebiyle hayatını kaybetti. Emeksiz'in "Polis kurşunu ile hayatını kaybettiği" iddiaları protestoları daha da şiddetlendirdi.

Yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi.

Ankara'da 5 Mayıs 1960'da bir grup öğrenci 555K yani 5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da şifreli ismiyle toplandı ve protesto düzenledi.

Menderes, eylemcilere hitap etmek istedi ancak başaramadı. Öğrencilerin arasına girdiği sırada bir öğrenci Menderes'in boğazını sıktı. Menderes " Ne istiyorsun?" diye sorduğu gençten "Hürriyet" cevabını aldı. Menderes, tarihe geçen "Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?" ifadelerini ise burada kullandı. 21 Mayıs'ta Harp Okulu öğrencileri Zafer Anıtı'na kadar "sessiz yürüyüş"düzenledi.

Tüm bu gelişmelerin ardından TSK içerisindeki bazı generaller ve subaylardan oluşan Milli Birlik Komitesi (MBK), "DP'nin ülkede baskıcı bir rejim ve kardeş kavgası çıkarttığı gerekçesi" ile 27 Mayıs 1960'ta yönetime el koydu.

"İhtilal" duyurusunu sabaha karşı 04.36'da Ankara Radyosu'nda okuduğu bildiriyle Kurmay Albay Alparslan Türkeş yaptı.

Bildiride şu ifadeler yer aldı:

"Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."

Demokrasinin ağır darbe aldığı bu olaylar yüzünden Türkiye'nin uluslararası itibarı da zarar gördü. İlk aşamada 38 kişiden oluşan ve Orgeneral Cemal Gürsel'in başkanlığını yaptığı MSK daha sonra 23 kişiye düştü.

Anayasa ve TBMM'nin feshedildiği, siyasi faaliyet yasaklarının getirildiği darbede, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı ve Yassıada'da hapsedildi.

YARGILAMALAR CANLI YAYINLANDI

Menderes ve hükümet üyelerinin yargılandığı davalar "Yassıada Saati" adlı programla radyodan yayınlandı.

Celal Bayar'ın "1 numaralı" sanık olduğu davada, Adnan Menderes onun yanındaki sandalyedeydi.

BAYAR, "BEN OYUNCU DEĞİLİM"

Sanıkların Yassıada'ya getirildikleri görüntü çekilmediği için Bayar ve Menderes'in tekrar motordan indirilerek adaya getirildikleri kurmaca bir görüntü çekildi. Celal Bayar, "Ben oyuncu değilim" deyip intihar girişiminde bulundu.

KOMİK DAVALAR

Yassıada'da ilk davalar "bebek ve köpek" davaları oldu. Menderes'in opera sanatçısı Aynur Aydan'dan olan çocuğunu öldürttüğü iddiası, Aydan'ın Menderes'i savunmasıyla çürütüldü.

Köpek davasında ise Celal Bayar, bilirkişinin bin lira değer biçtiği hediye köpeğin, 20 bin liraya hayvanat bahçesine satılması sebebiyle suçlandı.

Bayar, " Bu kadar küçük bir meseleden dolayı, böyle yüksek mahkemenin huzuruna çıktığım için en büyük cezayı çekmiş bulunuyorum." dedi.

Bu süreçte yargılanan hiçbir sanığa savunma hakkı tanınmadı.

Davalarda, Hakim Salim Başol'un sorularına "Arz edeyim efendim" şeklinde cevap vermeye çalışan Menderes'in sözleri "Kısa kes" ifadeleriyle kesildi.

5 ay sonra hakim karşısına çıkan Menderes ruh halini "Dört-beş aydan beri tamamıyla tecrit vaziyetinde bulunuyorum ve tek bir odanın içinde ve günün 24 saatinde her saat değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında hiç kimse ile konuşmak imkanı mevcut olmamak şartı ile yaşıyorum. Bu itibarla konuşma takatim hakikaten zaafa uğramış bulunuyor." sözleriyle anlattı.

Duruşmalar sırasında, Başbakanlık Konutu'nun mutfağına tavuk tüylerini temizlemek için alınan "cımbız" bile konu edildi.

Başbakanlık konutu olarak kullanılan Camlı Köşk'teki elçilere ve devlet adamlarına verilen yemeklerin neden örtülü ödenekten karşılandığı soruldu.

Hakim Başol, "Bir Başbakan illa köşkte mi oturmalı? Barakada oturun! Cımbız, köşkte oturmanın icabı mıdır?" sorularını yöneltti.

İDAM İSTENDİ

Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "Anayasa'yı ihlal" davasıyla birleştirildi.

Tutuklular " vatana ihanet, meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, Kırşehir'in ilçe yapılması, CHP'nin mallarına el koymak"tan suçlu bulundu ayrıca 6-7 Eylül olaylarından da DP sorumlu tutuldu.

592 sanıktan 288'i için idam cezası istendi. Yüksek Adalet Divanı 15 sanığa idam cezası verdi.

Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliği ile alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaşı dolayısıyla müebbet hapis cezasına çevrildi.

Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü 16 Eylül 1961'de sabah saatlerinde, Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık kontrolü yapıldıktan sonra 13.21'de idam edildi.

İlk yorum yazan siz olun

Gündem Haberleri