Tarım strajik bir alandır. Her geçen gün daha önemli hale gelmektedir.
Maalesef güzelim tarım alanlarını imara açılması büyük kayıptır. Ekilebilir araziler, sahiplerinin kestirmeden zengin olma ihtiraslarına kurban gitmektedir. Ormanların korunması kanununa benzer bir kanun çıkarılmalı, tarım alanları sit ilan edilmelidir.
Ülkemizdeki yeni inşaat alanlarına baktığımızda, tarım alanlarının kentleşmeye, sanayi sitelerine açıldığını göreceklerdir. Bu yanlıştır. Topraklarımızın çoğu dağ, tepedir. Yerleşim yerleri ve sanayi alanları buralara kaydırılmalıdır. Hem sağlam zeminli, hem de havası temiz şehirler oluşur. Güzelim tarım arazileri iskana kesinlikle kapatılmalıdır.
Sebze ve meyve üretiminin, tarımsal hasılanın artırılması, hayvancılığın gelişmesi için;
1- İlk ve en önemli tedbir tarım alanlarının “tarımsal sit” ilan edilmesidir. Yoksa; 50 yıl sonra buğday ekecek, patates-soğan üretecek tarla bulamayız.
2- Tarım alanlarının ikinci önemli problemi de; verasetle varislere geçen alanlar ekilmiyor ve boş kalıyor. Tarlanın çok sahibi olduğu için anlaşamıyorlar ve tarla sahipsiz ve işlevsiz kalıyor.
3- Türkiye’nin %30’8’i tarımsal alandan oluşuyor. Bu alanın da % 82,5’u ekilebiliyor. Ancak ekilebilen alanın da %%8,5’u sulu tarım yapılabiliyor. Sulu tarımında damlama ve yağmurlama sistemine hızla geçilmesi gerekiyor. Çünkü geleneksel sulama yöntemleri toprağı zayıflatıyor, minarellerini yok ediyor. Aynı zamanda büyük emek israfına yol açıyor. Tahmin ediyorum ülkemizde bu sebeple arazilerin en az dörtte biri kullanılmıyor ve boş kalıyor.
4- Modern tarım geliştirmeli ancak bunu yaparken sağlık için zararlı yöntemlerden uzak durulmalı.
Tarımsal ilaçları kaldıracak yollar araştırılmalı. Organik tarımı teşvik eden bir tarım politikası olmalı. Çünkü tarımsal ilaçlar toplum sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir.
5- Çiftçilere, maliyetlerini düşürecek güçlü destek verilmelidir. Eğer kendi tarımımıza destek vermezsek ithal ettiğimiz her tarım ve hayvancılık ürünü ile başka ülkelerin tarımına ve çiftçisine destek vermiş oluyoruz.
6- Yeni tarımsal yöntemlerle üretim artışını sağlamak, aynı zamanda atıl alanları tarıma kazandırmak ve tohum üretimi konusunda dışa bağımlılıktan tamamen kurtulmak gerekiyor.
7- Devletin alım garantisi vermesi ve kooperatifler aracılığı İle ürünlerin pazarlanmasının sağlanması.
8- Tarım alanlarının ve hayvancılığın planlı bir şekilde yapılması. Yani herkes bir sene önceden hangi ürünü ekmesi, hangi hayvanı beslemesi gerektiğini bilmeli ve pazarlama derdinin olmaması gerekir.
9- Şehirlerden köylere geri dönüşlerin teşvik edilmesi ve tarımsal üretim konusunda vatandaşlara rehberlik edilmesi, eğitimler verilmesi gerekmektedir. Hatta tarım yapmak şartıyla araziler verilmesi, 3 yıl üst üste ekilmeyen arazilerin, bu işi yapanlara tahsis edilmesi gerekir.
10- Belli oranda tarım ürünü üretenlere veya belli sayıda hayvan besleyen çiftçilerin bağkurlarının devlet tarafından ödenmesi ve sosyal güvenceye kavuşturulmaları da önemli bir teşvik olacaktır.
Örnek; Pendik Belediyesi 2010 yılında başlattığı bir proje ile; arıcılık üzerine sertifikalı kurslar başlattı, eğitime katılıp sertifika alanlara arısıyla birlikte 3 kovan da hediye vermiştir. Bu eğitimleri alan birçok vatandaş önemli miktarda bal üretmektedirler.
11- Hem ilgili bakanlıklar hem de yerel yönetimler, mülki idareler, tarım kooperatifleri, yeni tarım ve hayvancılık projeleri geliştirmeli, önderlik etmeli, örnek projeler yapmalıdırlar. Tabii ki en önemlisi ülke çapında tarımsal planlama yapılması ve her yıl bu planın ilan edilmesi şarttır.
Günümüz dünyasında tarım bir milli güvenlik sorununa herhan dönüşebilir. Tarım için verilecek her destek, ülkenin ekonomik bağımsızlığına ve geleceğine verilmiş destektir.
1 cm. kalınlığında humuslu toprak 100 yıl ile bin…