Tecrübe; çok emek ve gayret sarf ederek elde edilen kazanımlar, yaşanmışlıklar, deneyimler ve bilgilerin toplamına denir.
Tecrübeden yararlanmak akıllı yöneticilerin ve kişilerin işidir. Kestirmeden ve kolayca, çok az masrafla veya masrafsız, kısa zamanda büyük kazanımlar, tecrübeden yararlanılarak elde edilir.
Sadece teorik bilgi aktarımı şeklinde elde edilen kazanımlar insanı usta ya da uzman yapmaz. Ustalık ve uzmanlık da zamanla elde edilir. Pratik yaşanmışlık ve uygulamalarla, deneyimle kazanılır.Bütün bunlardan dolayı usta ve uzman demek; kendi alanında tecrübeli insan demektir. Tecrübe, altından daha değerli, bütün zenginliklerden daha kıymetlidir.
Tecrübeye değer veren insanlar, yöneticiler, toplumlar, kurumlar ve devletler kısa zamanda büyük başarılar ve avantajlar elde ederler, ilerleme yolunda istikrarlı ve hızlı yol alırlar. Yanlış yapma ihtimalleri çok azalır. Aksi halde sürekli aynı hataların tekrarı aynı sonuçları verir ve mesafe alınamaz hatta büyük kayıplar yaşanır.
Bütün keşifler, bilimsel ve teknolojik gelişimler aynı konularda önceki çalışma ve birikimlerin üzerine bina edilerek yapılır. Tecrübe bir duvara dizilen tuğlalar gibidir. Herkes bir tuğla koyar, işin sonunda gelişme ve ilerleme sağlanır.
Tecrübeleri kayıt altına almak gerekir. Tecrübeli insanların ve kurumların birikimlerinden, yaşanmışlıklarından istifade etmek gerekir.
Maalesef ülke olarak, geçmişe karşı bir ön yargımız oluşmuş, oluşturulmuş ve bir anda; bin yıllık tarihimizi kazanımlarımızı, tecrübelerimizi elimizin tersi ile itmişiz. Bir asırdır sudan çıkmış balığa dönmüşüz. Ne Avrupalı, ne de Asyalı olabilmişiz. İki arada bir derede kalmışız. Üstelik bütün tarihi varlığımıza ve birikimimize sövmek yüz yıldır hem okullarımızda, hem de üniversitelerimizde bir maharetmiş gibi körpe dimağlara boca edilmektedir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir hoyratlıkla tarih düşmanlığı, kültür ve medeniyetimize düşmanlık halen pirim yapmaktadır. Böyle garip bir ülke yoktur.
Ülkemizi ve medeniyetimizi saf dışı etmek için iki yüz yıl önce kurulan bu sinsi tuzağa balıklama atlamışız. Ne elde etmişiz? Koskoca bir hiç!
Üstelik medeniyetimize düşmanlık, topraklarımızın, vatanımızın elden gitmesine sebep olmuş. Osmanlı’dan elimizde kalan Türkiye’mizi de bölüp parçalayıp bizi ruhen yok ettikleri gibi bedenen de yok etmek için var güçleri ile çalışmaktadırlar, ne yazık ki biz de bu tuzaklara gönüllü koşan hafızasını kaybetmiş toplum haline geldik. Artık yönümüzü yerimizi bulamıyoruz, kendimizi tanıyamıyoruz. Bin yıllık hafıza silindi.