Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Tevfik Fikret'in ölümünün üzerinden tam 106 yıl geçti. Tevfik Fikret'in ölüm yıldönümü nedeniyle ise biyografisi merak konusu oldu. Tevfik Fikret Kimdir, Nerelidir, Nerede Doğdu? Kaç Yaşında, Nerede ve Nasıl Öldü?. İşte cevaplar...
TEVFİK FİKRET KİMDİR?
24 Aralık 1867'de İstanbul'da doğan Tevfik Fikret Türk şiirinin en önemli isimlerinden birisidir. Hayatı boyunca birçok görevde bulunmuş Tevfik Fikret Galatasaray'ın da sembol isimlerinden biri haline gelmiştir. 19 Ağustos 1915'te, 48 yaşındayken hayatını kaybetmiştir.
TEVFİK FİKRET BİYOGRAFİSİ
Batılı anlamda şiiri Türk Edebiyatı'na kazandırmış, Türk şiirinde özellikle şekli anlamında değişmesine zemin hazırlamış şairimiz.
Tevfik Fikret, 24 Aralık1867'de İstanbul'da, Aksaray'ın Kadırga semtinde doğdu. Asıl adı Mehmet Tevfik olan şair, Tevfik Fikret ismini kullandı. Küçük yaşta iken Sakız Adalı bir Rum olan annesini kaybetti, Çankırılı olan babası ise uzun yıllar sürgündeydi. Henüz 12 yaşındayken öksüz kalan Tevfik Fikret'i ve kız kardeşini yengesi ve anneannesi yetiştirdi.
Ortaöğremine önce Mahmudiye Rüştüyesi'nde başladı. Ardından Galatasaray Lisesi'ne devam etti. Muallim Naci, Recaizade Mahmut Ekrem gibi önemli edebiyatçılardan dersler aldı ve ilk şiirini 1883 yılında henüz lisedeyken yayımlandı. 1888 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra, Nezareti İstişare Odası'nda katip olarak çalışmaya başladı.
Kısa bir süre sonra Maarif Mektubi Kalemi'ne atandı. Ancak kazancının yeterli olmaması nedeniyle buradan ayrılarak çeşitli memurluklarda görev aldı. Bu görevler arasında Ticaret-i Mekteb-i Alisi'nde hat ve Fransızca öğretmenliği de bulunuyordu.
GALATASARAY LİSESİ'NDE ÇALIŞTI
1890 yılında 22 yaşındayken kız öğretmen okulu öğrencisi olan kuzeni Nazime Hanım'la evlendi. Bu dönem çeşitli şiir yarışmalarına katılıyordu. 1891 yılında "Mirsad" adlı derginin açtığı şiir yarışmasında birincilik ödülü aldı. Aldığı bu ödülle edebiyat dünyasının dikkatlerini üstüne Çeken Tevfik Fikret, 1892 yılında Galatasaray Lisesi'nde Türkçe öğretmenliği yapmaya başladı.
1894 yılında, Hüseyin Kazım Kadri ve Ali Ekrem Bolayır ile birlikte "Malûmat" adlı dergiyi çıkarmaya başladılar. Aynı yıl hükümetin maaşlarda kesinti yapması üzerine tepki olarak Galatasaray Lisesi'ndeki işinden ayrıldı. Ertesi yıl Robert Koleji'nde Türkçe öğretmenliği yapmaya başladı.
1896 yılında eski öğretmeni ve yakın arkadaşı Recaizade Mahmut Ekrem'in yardımları ile "Servet-i Fünun" dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Dergi onun döneminde, Halid Ziya Uşaklıgil, İsmail Safa, Mehmet Rauf, Samipaşazade Sezai ve Hüseyin Cahip gibi isimlerin bulunduğu Edebiyat-ı Cedide'nin yayın organı kimliği kazandı.
GÖZALTINA ALINDI
Abdülhamit II döneminde özellikle aydınlar üzerinde büyük baskılar vardı. Yayın organları denetlenmekte ve "jurnal" denilen istihbarat ajanları padişah hakkında en küçük bir eleştiride bulunanları gözaltına almaktaydı. Tevfik Fikret de, arkadaşları ile katıldığı bir toplantıda II. Abdülhamit aleyhine bir şiir okuduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Evi aradı ve söz konusu şiir ele geçirilemeyince serbest bırakıldı. Bundan sonra birçok kez gözaltına alındı. Bütün bu gelişmeler sonucunda edebiyat dünyasından uzaklaşmasına sebep oldu. Aynı dönem "Servet-i Fünuncular" arasında görüş ayrılıkları başlamıştı. Bir süre sonra derginin sahibi ile anlaşamayarak yazı işleri müdürlüğünden istifa etti. 1900yılında ilk kitabı "Rübab-ı Sikeste" yayımlandı. 1902'de kız kardeşini, 1905'te de babasını yitirmesi daha da içe kapanmasına neden oldu. Daha sonra Robert Koleji'ndeki görevine ağırlık verdi ve olaylardan uzaklaşmak amacı ile 1906 yılında, Robert Koleji'nin yakınlarına eşi ve oğlu ile birlikte yaşamak üzere "Aşiyan" adlı evi yaptırdı. Bu dönem "Sis", "Sabah Olursa" ve "Bir Lahza-i Taahhur" adlı eserlerini yazdı. Bu ev daha sonra Tevfik Fikret Müzesi'ne dönüştürülmüştür.
GALATASARAY LİSESİ'NE MÜDÜR OLARAK DÖNDÜ
24 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilan edilmesi inzivadan biraz da olsa çıktı. Aynı yıl arkadaşları ile birlikte "Tanın" gazetesini çıkardı. Servet-i Fünuncular ile birlikte çalışmaya başladı. Dergi İttihat ve Terakkicilerin yayın organı haline gelmişti ve Tevfik Fikret bu yeni düzene çok güvenmekteydi. Ancak yeni İttihat ve Terakkihükümetinin beklendiği gibi çıkmaması üzerine kendisine önerilen Maarif Nazırlığı görevini reddederek dergiden ayrıldı.
1909 yılında onun yerine Maarif Nazırlığı'na atanan Abdurrahman Şeref'in yardımlarıyla Galatasaray Lisesi'ne müdür olarak atandı. Okulda yaptığı yenilikler tepkilere sebep olmaktaydı. 31 Mart Vakası'nın çıkmasını protesto etmek amacıyla kendini okulun kapısına zincirle bağlattı ve ertesi gün istifa etti. Ancak öğrencilerin ve Nail Bey'in ısrarlarıyla görevine döndü. Kısa bir süre sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşmazlıklar başladı ve okuldaki görevinden bir daha dönmemek üzere ayrıldı.
1912 yılında meclisin kapatılması üzerine "Doksan Beşe Doğru" adlı şiirini yazdı. İttihat ve Terakki iktidarına muhalif oldu. Modern bir okul açmak ve yeni bir edebiyat dergisi çıkarmak gibi projeleri bulunuyordu.
1915'TE HAYATINI KAYBETTİ
Ancak şeker hastalığnın ilerlemesi nedeniyle bu projeler yarım kaldı. 15 Ağustos 1915'te tedaviyi reddettiği için İstanbul'da öldü. Naaşı Eyüp'teki aile mezarlığına defnedildi.
Tevfik Fikret'in Türk şiirinin batılı anlamda bir kimlik kazanmasında rolü büyüktür. Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem'den oldukça etkilenmiş, Servet-i Fünun'da yayımlanan şiirleri bu ağırlıkta olmuştur. Genellikle aşk, tabiat ve günlük yaşamla ilgili konularda yazan Tevfik Fikret, Servet-i Fünun topluluğunun dağılmasından sonra şiirlerinde hürrİyet ve medeniyet temasına ağırlık vermiştir. İlk şiirlerinde "sanat için sanat" temasına bağlı kalmış, daha sonraki dönemlerde toplumcu konulara eğilmiştir.
FRANSIZ ŞİİRİNDEN ETKİLENMİŞTİR
Tevfik Fikret, Fransız şiirinden etkilenmiş, özellikle François Coppe'nın tarzını almıştır. Aşırı titiz yazı dili ile dikkat çeken şair, Türk Edebiyatı'nda şiire yön veren isimlerden biri olmuştur. İlk kez 1900 yılında yayımlanan "Rübab-ı Şikeste"de toplumsal sorunlara ağırlık vermiştir. Ardından 1911'de yayımlanan "Haluk'un Defteri" adlı şiir kitabında özellikle oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi ve erdemli olma gibi öğütler vermiştir. Aynı yıl basılan "Rübab'ın Cevabı" adlı şiir kitabında esas konu halk ve yaşadıkları acılardır. Bu kitapta yer alan "Tarih-i Kadim'e Zeyl" adlı şiiriyle kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoy'a yanıt vermiştir. En sade dil kullandığı şiirleri 1914'de yayımlanan "Şermin" adlı kitabında bulunmaktadır.
ESERLERİ
Rübab-ı Şikeste (1900-1984)
Haluk’un Defteri (1911-1984)
Rübabın Cevabı (1911-1945)
Şermin (1914-1983)
Tarih-i Kadim (1905)
Son Şiirler (1952, Yayına hazırlayan Cevdet Kudret)