Trump'ın Kudüs Kararındaki Amaç Ne | İşte O Kararın Arkasındaki Gerçek

İsrail'in Kudüs'ü başkent olarak açıklamasının ardından tepkiler çığ gibi büyürken ABD Başkanı Donald Trump neden ısrarla Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyor? Trump'ın bu kararının ardında neler yatıyor? İşte merak edilenler ve daha fazlası.

ABD merkezli Brookings Enstitüsü’nün 1 Aralık’ta yayınladığı ankete göre, ABD’lilerin yüzde 63’ü Kudüs’e taşınma kararına karşı çıkıyor. Peki Trump, iç ve dış tepkilere rağmen neden kararında ısrar ediyor?

1- Trump ‘icraatçı başkan’ olduğunu ispatlamaya çalışıyor: ABD Kongresi elçiliğin Kudüs’e taşınma kararını 1995’te almış ancak hiçbir başkan bu adımı atamamıştı. Göreve geldiğinden beri somut icraat yapamamakla eleştirilen Trump, bu kararı 22 yıl sonra yerine getiren başkan olmak istiyor.

2- Trump Cumhuriyetçi seçmene şov yapıyor: Brookings’in araştırması, ABD’li Demokratların Kudüs kararına büyük oranda karşı çıktığını, Cumhuriyetçilerin ise bu konuda bölünmüş olduğunu gösteriyor. Gazete Habertürk'ün haberine göre Trump’ın Yahudi lobisi aracılığıyla Cumhuriyetçi tabanını artırmaya çalıştığı ileri sürülüyor.

Trump imzaladı ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs'le ilgili kararını açıkladı. ABD Başkanı Trump, Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıdı.

3- Barışa ulaşmak için Filistin’e güç gösterisinde bulunuyor: Bu teoriye göre Trump, “İsrail- Filistin sorununu çözen başkan” olabilmek için Filistin’i masada daha fazla zorlamak için bu kararı alıyor.

4- Bilgisiz veya yanlış yönlendiriliyor: Trump’ın elçiliği taşımanın yol açabileceği sonuçlara ilişkin öngörüden yoksun olduğu veya danışmanlarınca yanlış yönledirildiği de ihtimaller arasında.

ABD Başkanı Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının ardından akıllara "Yeni intifada olur mu?" sorusu geldi. Ancak bu sefer Filistin için yeni bir intifadaya kalkışmak kolay değil.

DONALD TÜM MÜSLÜMANLARI KARŞISINA ALIYOR

ABD Başkanı Donald Trump dünya kamuoyunun önemli bir kısmını karşısına alarak Tel Aviv'deki Amerikan büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasına karar verdi.

1995'TE GEÇEN YASAYI UYGULAMAYA KOYDU

Aslında Trump seleflerinin yerine getirmekten kaçındığı ve Kudüs'ü İsrail'in başkenti sayan yasayı hayata geçirmiş oldu. Kongre'den 1995'te geçen yasanın uygulaması, her altı, ayda bir başkanın imzaladığı feragatnameyle erteleniyordu.

Önceki Başkan Barack Obama da 2008'de Yahudi kuruluşu AIPAC'taki konuşmasında "Kudüs, İsrail'in başkenti olarak kalacaktır ve bölünmeden kalmalıdır" demişti.

Başkanların yasayı dondurmalarının nedeni Amerikan çıkarlarının tehlikeye gireceği, Arap-İslam dünyasıyla ilişkilerin bozulacağı ve barış sürecinin sekteye uğrayacağına yönelik kaygılardı.

OLASI SONUÇLAR NE OLABİLİR?

Trump'ın ziyadesiyle kışkırtıcı olan böyle bir adımı atmasında elbette "Önce Amerika" sloganıyla ABD'nin klasik dış ilişkilerdeki yerini umursamayan 'sıra dışı liderlik' anlayışının payı var.

Fakat kendi Dışişleri ve Savunma Bakanlarının da karşı çıktığı bu adımın sıra dışı liderliğin ötesinde 'delilik' ya da 'çılgınlığa' tekabül eden tarafları var.

İsrail'e Doğu Kudüs dahil 1967'de işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısı yapan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararlarını hiçe sayan bu adım kuşkusuz BM dahil uluslararası aktörler nezdinde bir dirençle karşılaşacaktır.
Bunun yanı sıra bu adımın BM'nin desteklediği iki devletli çözüm planının öldürülmesi, pek çok ülkeye yayılmış Filistinli mültecilerin dönüş umudunun hepten son bulması, olası çözümde Filistin'e başkent olarak kurgulanan Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin yok edilmesi, burada yaşayan ve vatandaşlığı bulunmayan 300 bin Filistinlinin kaderinin belirsizliğe bırakılması, Batı Şeria'nın neredeyse yüzde 60'ını teşkil eden yasadışı kolonilerin meşrulaştırılması, güvenlik duvarlarıyla Filistinlilere dayatılan 'apartheid' rejiminin sürmesi, bu tür bir umutsuzluk ve çaresizlik ortamında (Hamas'ın ifadesiyle) 'cehennemin kapılarının açılması', Filistin lideri Mahmud Abbas'ın dediği gibi 'radikal örgütlere zemin sunulması' ve geniş coğrafyalarda şiddetin kışkırtılması gibi yakıcı ve yıkıcı sonuçları olabilir. Kararın arkasındaki motivasyon nedir? Trump birçok şeyi ateşe atma pahasına bu tür bir adımı neden attı ve bundan ne umuyor?
YENİ BİR İNTİFADA DOĞAR MI?

Filistin tarafında Trump'ın bu kararından sonra ABD'nin arabuluculuk rolünü yitirdiğini düşünenler de var.

Fakat yaşamak için yardımlara bağımlı hale gelen ve Ramallah'tan çıkmaları bile İsrailli bir çavuşun iznine bağlı olan Filistinli liderler kendilerini o denli çaresiz duruma soktu ki; birkaç ay sonra ABD'nin rolünü sorgulayacak durumda bile olamayabilirler.

Ayrıca bu yorumlar, İsrailli liderlerin gerçek bir barışı düşünmekten alıkoyan keyfiliklerini, her koşulda İsrail'i koruma ve kollama taahhüdüne bağlı olan Amerikan başkanlarına borçlu olduğu gerçeğini de görmezden geliyor.
Bu öfkeden yeni bir intifada çıkar mı çıkmaz mı, şimdiden kestirmek zor.

Ama bildiğimiz şey şu: Bu adım İslam ülkelerinin birbirine girdiği, mezhep gerilimlerinin tırmandırıldığı, Filistinli direniş unsurlarının zayıfladığı, Gazze'yi tekeline alan Hamas ile Batı Şeria'ya hükmeden El Fetih arasında gerçekleşen zoraki barışa rağmen Filistin Yönetimi'nin kadük olmaktan kurtulamadığı ve İsrail'in Arap dünyasından müttefikler bulduğu bir süreçte geldi.

ARAP DÜNYASI YANIYOR

Dün Filistin konusunda Arap Birliği'ni sürükleme kapasitesi olan ülkeler bugün kendi dertleriyle meşgul: 2011'den beri Suriye yanıyor, NATO müdahalesi ve silahlı isyan sonrası Libya bitti, Irak Amerikan işgalinden beri cehennemde, Sudan bölündü, Arap isyanlarının çıkış yeri Tunus ve Mısır hala belini doğrultamadı.

Pek çok yerde Sünni-Şii gerilimi inanılmaz boyutlara taşındı. Yemen İran destekli unsurları temizleme adına iki yıldır Suudi Arabistan'ın başını çektiği koalisyonun ateşi altında.

ARABİSTAN, BAHREYN VE BAE İSRAİL'LE ORTAK PAYDADA BULUŞTU

İran'a karşı Sünni cephe yaratmak istenirken Müslüman Kardeşler'in destekçisi Katar yüzünden Sünni koalisyon birbirine girdi. İran düşmanlığı Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi ülkeleri İsrail'le ortak paydada buluşturdu.

Bu şekilde birbirini törpüleyen bu coğrafyadan Birinci ve İkinci İntifada sırasında olduğu gibi Filistin davasına güçlü bir destek çıkar mı? Tepkiler sel olsa da sonuç getirecek ortak duruşun şekillenmesi zor.

ÇARPICI İDDİA

Hatta iddia o ki; Suudi Arabistan'da ipleri eline alan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, BAE'nin yönlendirmesiyle İsrail'le anlaştı; Kushner'le görüşmesinden sonra Mahmud Abbas'ı Kudüs ve mültecilerin dönüş hakkını unutan, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerine dokunmayan, Doğu Kudüs yerine kentin dışındaki Abu Dis'i başkent yapan bir çözüm önerisini kabul etmesi için markaja aldı.

Abbas'a "Kabul etmen için iki vaktin var, yoksa yerini başkası alır" mesajı verildi.

Körfez'de birçok etkili yazar ve gazetecinin son zamanlarda Filistinlileri 'baş belası' ve Filistin davasını 'yük' olarak gören, mültecileri ve Kudüs'ü de Allah'a havale eden yorumların artması bu gizli anlaşmaya bağlanıyor.

DİRENİŞ CEPHESİNDE DURUM KÖTÜ

Direniş cephesinde de durum kötü: Suriye krizi sırasında Şam-Tahran ekseninden çıkıp Katar ve Türkiye ile saf tutan Hamas en kötü dönemini yaşıyor. Lübnan'daki Hizbullah ise fazlasıyla Suriye'de meşgul ve bu dönemde ateşin Lübnan'a sıçramaması konusunda bir dikkat söz konusu.

TRUMP DİNİ LİDERLERİ DE DİNLEMEDİ

Filistinli Hıristiyanlar da son derece tepkili ama bu tepki caydırıcı bir etki yaratmıyor. Kudüs'ten ikisi patrik ve sekizi başpiskopos 13 dini lider, karar öncesi Trump'a mektup yazıp çözüm bulunmadan Kudüs'ü İsrail'in başkenti yapmanın onarılamaz sonuçları olacağı uyarısında bulundu. Trump bunları da dinlemedi.

Gündem Haberleri