Sakarya'da kadın şiddeti, kadın cinayeti ve kadın haklarına yönelik yapılan basın açıklamasında Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Betül Uruk, "Türkiye'nin her yanında her an tehdit, aşağılanma, saldırı ve şiddete uğrayan milyonlarca kadın var" dedi.
Son günlerde kadınlara yönelik artan şiddet olaylarında kadın haklarına ve uygulanan şiddete tepki göstermek amacıyla Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından Sakarya Adliyesinde basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasına Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Betül Uruk öncülüğünde birçok avukat katıldı. Son günlerde kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığını dile getiren Uruk, yaşanan olayların daha çok kadınların eşleri ve aile bireyleri tarafından meydana geldiğini belirtti.
Hemen hemen her gün kadın cinayetleri ve kadına uygulanan şiddet haberlerini gördüklerini ve acılarını anlatacak kelimeler bulamadıklarını dile getiren Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Betül Uruk, "Ülkemizde son günlerde kadınlara yönelik şiddetin vahim bir şekilde arttığını görmekteyiz. Her gün birden fazla, kadına şiddet haberiyle karşı karşıyayız. Acımızı anlatmaya kelimeler bulamadığımız, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir noktaya geldik. Çok fazla kadın kaybediyoruz, bu kadınları da kendilerine en yakın kişiler olan eşleri, partnerleri veya diğer aile bireylerinin katli sonucu kaybediyoruz. Merve Kotan, Aydın" da, Emine Bulut cinayetinden 3 gün önce sevgilisi olup evleneceğim dediği kişi tarafından katledildi. Bu yüreğimizi kanatan olay ses ve görüntüleri kaydeden birileri olmadığı için akıp giden bir haberden öteye geçemedi. Tuba Erkol, Konya'da, Emine Bulut cinayetinden yalnızca 1 gün önce 3 çocuğunu geride bırakarak eşi tarafından 20 kez bıçaklanarak öldürüldü. Emine Bulut, Kırıkkale'de, 10 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde "ölmek istemiyorum" feryatları arasında boğazı kesilerek vahşice, hunharca, eziyet çektirilerek katledildi. Emine Bulut cinayetinden yalnızca 1 gün sonra Gaziantep'te gözü dönmüş bir cani hastanede henüz doğum yapmış eşini kafasından, yüzünden ve kollarından 7 kez bıçakladı. Mağdur kadın halen yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermekte. Aynı gün Samsun'da bir cani engelli eşi ile kızını tabancası ile katletti. Ne yazık ki bu cinayette haber olmanın ötesine geçemedi" dedi.
Son 1 haftada 4, 2019'un ilk 6 ayında toplam 214 kadın öldürüldü
Türkiye'de kadın olmanın zor olduğunu ve ülkenin her yerinde, her anında, tehdit edilme, aşağılanma, saldırı ve şiddete uğrayan milyonlarca kadın olduğunu vurgulayan Uruk, "Türkiye'nin her yanında her an tehdit, aşağılanma, saldırı ve şiddete uğrayan milyonlarca kadın var. Kadının yalnızca yaşam hakkı için verdiği mücadele gözlerimizin önünde. Evet, bu ülkede kadın olmak çok zor, çünkü henüz yaşam hakkımızı korumak için mücadele veriyoruz. Kadınlar, kadın oldukları için katliama uğruyor. Kadının yaşam hakkı, bir ilişkiyi sürdürmeme hakkı, boşanma hakkı, boşanma sonrası hakları, velayet hakkı, nafaka hakkı Tüm bu haklar bir erkeğin varlığa karşı yapılmış adeta bir yanlış, bir suç olarak algılanıyor. Kadın, kadın olarak yaşam hakkıyla birlikte, diğer tüm hakları ile birlikte kabul edilebilse bugün böyle bir mücadele veriyor olmazdık. Erkek, kadın yaşasın istemiyor, boşansın istemiyor, kendi kimliği ile var olsun istemiyor. Toplum kadının kadın kimliğini kabul etmeli, devlet kadını korumalı. Kadına karşı işlenen hiçbir suç örtbas edilmemeli, cezasız kalmamalı, cezalarda toplumsal yanlış kabuller sonucu bir indirim olmamalı. Fail kadınken erkeğin aldatması, tecavüzü ve şiddeti bir indirim sebebi olmazken, fail erkek iken kadının aldatması da indirim sebebi olmamalı. Kaldı ki yaşanan cinayetlerde, kadınlar şiddet gördüğü eşinden veya partnerinden ayrılmak istediği için öldürülüyor" diye konuştu.
Kadına yönelik şiddet ile mücadele için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı
Kadına yönelik şiddet ile mücadele için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerektiğini söyleyen Uruk, "Beklentimiz kadının şiddet gördüğü ailesinin değil kadının kendisinin korunmasıdır. Kadını 6284 sayılı yasa ile korumaktayız. Ne yazık ki halen bu yasanın aileyi böldüğü söylenerek yasanın tartışmaya açılması gündemde. Üzülerek belirtmekteyiz ki, iç hukukumuzda kanunlarımızın üzerinde, anayasamızın hemen altında olup dayanağını anayasadan alan, onayladığımız ve yürürlüğe koyduğumuz devlete kadını, koruma görevi yükleyen İstanbul Sözleşmesi, bugün kültürümüze uymadığı gerekçesi ile tartışmaya açılmakta. Belirtmekteyiz ki yasalar aileyi bölmez, aileyi şiddet böler. Kanayan yaramızı daha çok kanatan bu tartışmalar kadının elde ettiği çeşitli hak ve korumaların geri alınması amacını taşımaktadır. Kadına yönelik şiddet ile mücadele için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı, istihdamdaki kadın sayısı arttırılmalı, kadının çalışma hakkı kapsamında işe erişim imkanları arttırılmalıdır. Devletimiz toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bütüncül politikalar geliştirme ve hayata geçirme sorumluluğunu yerine getirmelidir. İstanbul Sözleşmesi ile devlet, cinsiyet temelinde ayrımcılığa ve şiddete uğrayan her bireyi koruma sözü vermiştir. Yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesinin uygulanması için sözleşme gereği destek birimleri acilen hayata geçirilmeli, gerekli önlemler derhal alınmalıdır. Bizler Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadın cinayetlerini durdurmak için atılması gereken her türlü adıma destek olacağımızı, cinayet faillerinin en yüksek cezayı alabilmesi için dosyaların takipçisi olduğumuzu bildiririz" şeklinde konuştu.