Türkiye'nin en önemli konularından biri felaket yaşandığı zaman akıllara gelen deprem gerçeğidir. Yakın zamanda Elazığ ve İzmir'de meydana gelen depremler hafızalardaki yerini korurken Marmara bölgesinde olması beklenen büyük deprem yeniden gündeme geldi.
Özellikle Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür'ün geçtiğimiz günlerde yaptığı," 2030’a kadar olma olasılığı yüzde 64. Bu yüksek bir sınır. 10 bin bina artık topun ağzında. Her bir binayı 4 kat düşünelim 40 bin kat eder. Her bir kata 2 daire koyuyoruz o zaman 80 bin daire eder. Her daireye 4 kişi koy 320 bin insan. O kadar insanın bu depremde ölme olasılığı anormal fazla demektir. En minimumdan aldık, demek ki bu 300 bini sen artık milyon kabul edeceksin” açıklaması yeniden gündemi ısıttı.
"DEPREM RİSKİ YÜZDE 48 OLARAK BELİRLENDİ"
Bu konuya ilişkin olarak Milliyet'ten Mert İnan'a konuşan Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Naci Görür'ün olması depremin olma olasılığının yüzde 64 olduğunu ifade ettiği açıklamasının 2004 yılındaki eski görüşü yansıttığını dile getirdi. Yeni yapılan çalışma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Şerif Barış şöyle konuştu:
“Naci Hoca’nın 2030’a kadar yüzde 64 dediği deprem riski 2004 yılında yapılan araştırmanın verileri ve bu araştırmada risk yüzde 64 değil yüzde 62 olarak belirtiliyordu. Ancak 2004’deki veriler 2016’da bir grup bilim insanı tarafından yeniden ele alınırken, yeni veri ve tekniklerle incelemeler yapıldı. 2046’ya kadar 7.3 ve üzeri deprem riski yüzde 48 olarak belirlendi. İstanbul’da büyük depremin hemen olacakmış gibi algı yaratılması bir anlamda çürütülmüş oldu.”
"RİSK YÜZDE 64 SÖYLEMİ DOĞRU DEĞİL"
Marmara Denizi'nde geçmişte yaşanan depremlerin tamamının 7 ve üzeri olduğunu düşünmediklerini ifade eden Şerif Barış, riskin yüzde 64 olduğunu söylemenin doğru olmadığını, İstanbul odaklı konuşulmasının üzücü olduğunu söyledi. Barış , Güney Marmara'da Bursa ve Yalova'yı ciddi etkileyecek fayların bulunduğuna dikkat çeken Barış, şu ifadeleri kullandı:
“İstanbul’u etkileyecek 7 ve üzeri deprem riski çok yüksek değil ancak bu sözlerden ‘Hazırlık yapmayın, rahat olun’ anlamı çıkmamalı. Marmara Denizi’nde geçmişte yaşanan depremlerin tamamının 7 ve üzeri büyüklükte olduğunu düşünmüyoruz. 6.7 veya 6.8’lik depremde kaos, kargaşa, yıkım ve ölümlere sebebiyet verir. Her hafta depremi gündeme getirip, risk yüzde 64 demek doğru bir söylem değil. Sürekli İstanbul’a odaklı konuşulması da üzücü.
Güney Marmara’da, Bursa ve Yalova’yı çok ciddi etkileyecek faylar bulunuyor. Toplum korku veren kişi veya bilgileri seviyor olsa da bilim insanlarının doğru bilgileri, doğru zamanda aktarması gerekir. Deprem sismolojinin konusu ve her yer bilimci eşittir deprem uzmanı demek değildir. Yapılan her açıklama insanların ruh dünyasında etki yaratırken, arsa fiyatlarını düşmesine, sigorta primlerini yükselmesine neden olabiliyor. Siz her gün medya aracılığı ile ‘Yıkıldık yıkılıyoruz’ derseniz yabancı yatırım yapmaz. Bir de serbest alimler var ki, evlere şenlik, sözlerinin bilimsel hiçbir geçerliliği yok.”
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, yaşanan depremlerin ardından sosyal medyadan açıklama yapılmasının doğru olmadığını ifade etti. Yaltırak, isim vermeden bazı bilim insanlarının gündemde kalabilmek için paniğe neden olan açıklamalar yaptığını belirterek, " Medya üzerinden sürekli yorum yapanların, biraz da oluşan aktiviteler ve fay haritaları ile bilimsel yayın yapmalarını bekliyoruz. İki doktora öğrencimle birlikte 22 bin kilometre veri ile Marmara’yı üç boyutlu haritaladık. Fayların derindeki geometrisini hız modelleriyle normalize ettik." dedi.
"VÜCUDUNDAKİ TİTREMEYİ DEPREM HABERCİSİ OLARAK GÖREN BİLE VAR"
Prof. Dr. Cenk Yaltırak sözlerine şöyle devam etti:
"Karıncaya, buluta, yıldıza bakıp deprem yorumu yapanlar şehir efsanelerini ortaya saçmaktan geri durmuyorlar. Büyük Marmara depremine yönelik öngörüde bulunanlar başında bazı astrologlar, kooperatif yöneticisi, eğitim uzmanı gibi alan dışı uzmanlar başı çekiyor. Bilgi kirliliğine neden olanların kimi bulutlara, kimi karıncalara bakarak yorumda bulunurken, vücudundaki titremeyi deprem habercisi olarak gören bile var. Bu zırvalıklara son verilmeli."
"İSTANBUL’DA BÜYÜKLÜĞÜ 7.2 İLE 7.6 ARASINDA DEĞİŞEN 4 FAY BULUNUYOR"
Riskli olan fay hatları hakkında bilgi veren Cenk Yaltırak, Marmara Denizi'ndeki yıkıcı depremlerin büyüklüğünün 7.1 ile 7.6 arasında değişkenlik gösterdiğini kaydetti. Yaltırak, " En riskli olanı ve kırılmasını öngördüğümüz fay hattı, Osmangazi Köprüsü’nün olduğu yerden başlayıp, İmralı Adası kuzeyine uzanan 110 km’lik kesim. Marmara Denizi’ndeki yıkıcı depremler 7.1 ile 7.6 büyüklüğü arasında değişkenlik gösteriyor. Yaptığım modellemeye göre İstanbul’da büyüklüğü 7.2 ile 7.6 arasında değişen, şu an enerji biriktiren 4 ayrı fay parçası bulunuyor.” dedi.
Öte yandan 1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 depremi, 17 Ağustos 1999 sabahı 03:02’de gerçekleşmiş tüm Marmara Bölgesi’nde, Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedilmişti. 2010’da yayımlanan Meclis Araştırması Raporu’na göre depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi ise yaralandı.