Vasiyet ölümden sonraya bağlı olmak üzere teberru yoluyla bir malı bir şahsa temlik etmek, bırakmaktır. Vasiyet ölüme bağlı bir tasarruftur. Bir kişi, mal ve haklarının en fazla üçte biri üzerinde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir, geriye kalan üçte iki varisler namına korunmuş hissedir.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) malının yarısını vasiyet etmek isteyen bir sahâbîye üçte birini vasiyet etmesini söylemiş, hatta bunun bile çok olacağını beyan etmiştir (Buhârî, Vesâyâ 3). Malın üçte birinden azının vasiyet edilmesi müstehaptır. Varisler fakir ise vasiyet etmemek daha faziletlidir. Terikenin üçte birinden daha fazla olan veya varislerden herhangi biri lehine yapılacak mali vasiyet ise, diğer varislerin iznine bağlı olarak geçerlidir
(Mevsılî, el-İhtiyâr, İstanbul, V, 769); zira vârise vasiyet caiz değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde; “Allah Teâla her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple, vârise (vârislerden biri lehine) vasiyet yoktur.” (Tirmizî, Vesâyâ, 5; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 6) buyurmuşlardır.
Bu genel hükümlere bağlı olarak:
a. Üzerindeki emanetlerin iade edilmesini, sahibi bilinmeyen borcun ödenmesini vasiyet etmek vaciptir,
b. Üüzerinde borç olan oruç v. b. kefaretlerin ödenmesini vasiyet etmesi müstehaptır,
c. Yabancılardan ve akrabalardan zengin olanlara vasiyette bulunmak mubahtır,
Masiyet ve günah ile meşgul olan kişiye vasiyet mekruhtur (Merğinânî, el-Hidâye, I, 127; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, Beyrut, 1421, VI, 648).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı