Hz. Peygamber (s.a.s.), yüz bini aşan sahabiye bu hac sırasında yaptığı konuşma ile vedâ etmiş, İslâm’ın temel ibâdetlerinden biri olan hac ibâdetinin yapılış şeklini öğretmiştir. Hac sırasında Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ashabına yaptığı tarihi konuşmasına vedâ hutbesi denir.
Temel hak ve hürriyetler açısından, çok önemli olan bu hutbe, hadis kitaplarında bölümler halinde nakledilmiştir (Buhârî, Hac, 132; Müslim, Hac, 147; Tirmizî, Buyû, 39, Vesâyâ, 5; İbn Mâce, Vesâyâ, 6; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 267). İslâm tarihi kaynakları, hadis kaynaklarından toplanmış şekilde hutbenin bütününü aktarırlar (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, IV, 250-253).
Hz. Peygamber (s.a.s.), İslâm’ın özeti olarak sunduğu vedâ hutbesiyle; câhiliye devrine ait bütün kötü âdet ve gelenekleri yıkmıştır. Temel hak ve vazifelerle ilgili hükümleri bildirmiştir. Bütün insanların Âdem’in çocukları olduğunu ifade ile, evrensel insan kardeşliğini ortaya koymuştur. Irk, renk ve sınıf üstünlüğünü reddederek, tüm insanlığa rehber olacak örnek bir eşitlik anlayışını tarihe kaydetmiştir. Zinanın ve aile hayatına zarar verecek her şeyin yasaklandığını haber vermiştir. Aile hayatında erkek ve kadının birbirlerine karşı hak ve vazifelerinin bulunduğunu, kadınlara iyilik ve şefkatle muamele edilmesi gerektiğini açıklamıştır. Ekonomik ve sosyal hayatı felce uğratan fâizin haram kılındığını, her türlü kan davasının kaldırıldığını ilân etmiştir. Vasiyet, borç ve kefâlet, takvim düzeni hakkındaki hükümlerle birlikte; nesebin öz babadan başkasına nispet edilmesinin kötülüğünü ifade etmiştir. Herkesin can, mal ve haysiyetinin her türlü tecâvüzden korunduğunu, her türlü haksızlığın yasaklandığını ve cezaların şahsî olduğunu belirtmiştir. Kısaca, önemli dinî kuralları, temel hak ve görevleri, duygusal, etkili ve veciz bir şekilde orada bulunan insanlara öğütleyerek, kendilerine emanet olarak bıraktığı Kur’an ve Sünnete sarıldıkları müddetçe sapıklığa düşmeyeceklerini müjdelemiştir. En sonunda orada hazır bulunanların, dinlediklerini başkalarına aktarmalarını istemiştir. (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, IV, 250-253)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı