Vegan ne demek? Nedir? Vegan ve vejeteryan farkı nedir?

Vegan ne demek? Nedir? Vegan ve vejeteryan farkı nedir? soruları arama motorlarında sıkça araştırılan konulardan birisidir. Biz de sizler için bu merak edilenleri derledik. İşte bu konuda tüm merak edilenler.

Bir beslenme çeşidi olan veganlık en çok araştırılan konulardan birisi. Peki Vegan ne demek? Nedir? Vegan ve vejeteryan farkı nedir? Tüm merak edilenler haberimizde.

VEGAN NE DEMEK?

Veganlık, her türlü hayvan sömürüsüne karşı canlı eşitliği ve canlı yaşamına saygıyı savunan bir hayat görüşüdür. Bu nedenle, bir vegan diyeti sadece hayvan etini değil, hayvan kaynaklı tüm ürünleri dışlar. Bunlara süt ve süt ürünleri, jelatin, bal, karmin, pepsin, albümin, peynir altı suyu, kazein ve bazı D3 vitaminleri de dahildir. İpek, yün, deri, kürk veya süet içeren giyim eşyalarını satın almaktan kaçınırlar. Ayrıca sirkler, hayvanat bahçeleri, rodeo, at yarışları, horoz dövüşleri, boğa ve deve güreşleri ve eğlence için hayvanların kullanımını içeren diğer etkinliklerden uzak durmaya çalışırlar.

VEGANLIK İLK NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

Vegan kelimesi 1944 yılında The Vegan Society'nin kurucularından da olan Donald Watson tarafından ortaya atıldı. Donald Watson veganlığı şu şekilde tanımlıyordu: “Veganlık hayvanlar alemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler aleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür."

Vegan kelimesi daha sonra 1979 yılında The Vegan Society tarafından şu şekilde tanımlandı:

Veganlık hayvanların gıda, giyim ya da başka amaçlarla maruz kaldıkları sömürü ve zulmün her türlüsünden -uygulanabilir olan en mümkün mertebede- kaçınan ve buna ek olarak insanların, hayvanların ve çevrenin yararına, hayvan kullanımı içermeyen alternatiflerin geliştirilmesini ve kullanımını destekleyen felsefe ve yaşam biçimidir. Beslenme söz konusu olduğunda, hayvanlardan tamamen veya kısmi olarak elde edilen ürünlerin reddedilmesini ifade eder.”

VEGANLAR NE YEMEKTEDİRLER?

Vegan beslenenlerin bitkisel besin tercihleri de farklı inanışlara göre şekilleniyor. Bazı veganların beslenmesinde sadece sebze, meyve, tahıl ve kuru baklagiller yer alırken bazıları sadece tahıl ürünleriyle beslenir. Yalnızca meyve ve botanik olarak meyve sayılan sebzelerle beslenen gruplar var. Veganlar genellikle aşağıdaki besinleri tükeriyor:

Nohut, mercimek, bezelye, fasulye, barbunya, sebzeler, tüm yeşil bitkiler, soya ürünleri, işlem görmemiş kuruyemişler (ceviz, fıstık, badem, fındık vb.), kuru meyveler, bitkisel yağlar (zeytin ve zeytinyağı, keten tohumu yağı, ceviz yağı, fıstık yağı, fındık yağı), tahıllar (pirinç, yulaf, kinoa, kuskus, bulgur, mısır vb.), bitter çikolata, tofu, soya ürünleri vegan beslenmenin vazgeçilmezleri. Fakat yalnızca hayvansal gıdalardan elde edilen B12 ve D vitaminlerini takviye olarak dışarıdan almak gereki

VEGAN BESLENMENİN FAYDALARI NELERDİR?

Tüm zorluklarına rağmen ulvi sayılması gereken veganlığın faydalarını okuyunca belki ona bir adım yaklaşmayı aklınızdan geçirirsiniz. Mesela düzelen uykular, gençleşen ve yenilenen bir cilt, gündelik hayatta daha az yorgunluk ve stres, kan değerlerinin düzelmesi, daha genç görünmek, arınma hissi, eklem sorunlarının azalması, konsantrasyon artışı, ağız ve beden kokularının güzelleşmesi, ruh halinin ve enerjinin yükselmesi, fazla kilolardan kurtulmak gibi. Şiddete ve öldürmeye kesinlikle karşı olmak veganlığın en temel kurallarından biri olduğu için dizi, haber, vurdulu kırdılı filmler izlemenizi de önermem. Bu da sizi daha sakin bir insan yapacaktır haliyle.

Şimdi derin bir nefes alıp aşağıdaki videoyu izleyin, az önce attığınız adım belki de topuklarınızı poponuza vura vura veganlığa doğru hızla koşmanızı sağlayacak çünkü. İşte günümüz yemek endüstrisinin durumu, fazla söze gerek kalmıyor.

VEGAN VE VEJETERYAN ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Veganlar ile vejetaryenler arasındaki en büyük fark veganların et ve et ürünlerine ek olarak süt ürünleri de tüketmemeleridir. Veganlar genelde deriden üretilmiş giysileri de giymezler. Yün, ipek ve tüyden yapılan ürünleri de kullanmazlar. Vejetaryenler hayvan eti yemezler. Veganlar ise hem hayvan eti yemezler hem de süt ürünleri tüketmezler.

Vejetaryenler et, balık veya kümes hayvanlarını yemezler fakat peynir, yumurta, yoğurt veya süt gibi süt ürünlerini tüketirler. Vejetaryen olmak için pek çok neden vardır ve bu yüzden bir kimsenin altrüizm yani sosyal fedakarlıktan mı yoksa başka sebeplerden mi vejetaryen olduğunu kestirmek zordur. Örneğin bazıları sırf sağlık sebeplerinden dolayı et yemeyi bırakır. Lakto vejetaryenler et yemezler, süt ürünleri tüketirler fakat potansiyel bir yaşama son verme ihtimalinden dolayı yumurta da yemezler. Ovo vejetaryenler ise süt ürünleri tüketmezler ama yumurta yerler. Lakto ovo vejetaryenler ise hem yumurta hem de süt ürünleri tüketirler. Hangi tür vejetaryen olunacağına bireysel inanışlar ve sağlık gibi etkenler yön verir. Bazen sadece etik olarak bu türden bir seçim yapılır ve bazen de sadece diyet amaçlı vejetaryen olunur.

Bir vegan kişisel standartlarını başka hayvanların haklarını çiğnememek için sınırlar. Veganlar et yememenin ötesinde süt ve süt ürünleri de tüketmezler ve ayrıca hayvanlar kullanılarak yapılan her türlü giysiyi, ürünü kullanmayı reddederler. Genel olarak veganların bakış açısı hayvanların insanlar tarafından yok edilmemesi gerekliliği noktasındadır. Ayrıca yaşam hakkına sahip hayvanların insanlar tarafından ticari meta haline getirilmesi veganlar tarafından etik ve ahlaki bulunmaz.

Vejetaryen ve veganlar otlakların inek, koyun vs yetiştirip ve bunları kesip satmak yerine toprak mahsülleri üretmek için kullanılsaydı dünyadaki açlık azalırdı şeklinde görüşleri vardır. Bu görüşe göre büyükbaş ve küçükbaş hayvanların otlaklarda tükettiği protein, etlerindeki proteinden çok daha fazladır. Ayrıca pek çok üçüncü dünya ülkesi kendi halkarı et yiyemezken ve açlıktan kıvranırken, büyükbaş hayvan yetiştirip refah seviyesi yüksek ülkelere ihraç ederler.

Fakat araştırmalara göre insanlar genelde sağlık nedeniyle vejetaryen veya vegan olurlar. 80’li yılların başında yapılan bir araştırmaya göre vejetaryen diyetin et içeren bir diyetten çok daha sağlıklı olduğunu göstermiştir. Daha sonra yapılan araştırmalar da bu teoriyi desteklemiştir. Günlük yaşamda et tüketiminin azaltılması pek çok kronik hastalığa ve bazı kanser türlerine yakalanma riskini azalttığı görülmüştür. Vejetaryen diyetin en sağlıklı diyet olmasının yanısıra vegan diyet de en sağlıklı diyetler arasında gösterilir. Hatta pek çok sigorta şirketi vejetaryen ve veganlara özel indirimler sunmaktadır.

VEGAN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Etik veganlık

Etik veganlar, hayvanların insanlar tarafından kaynak olarak kullanılmasına karşı çıkarlar.
Veganlığın etik boyutu bireylere yalnızca tür mensupluğu üzerinden değer atamak anlamına gelen türcülük isimli ayrımcılık biçimi ile ilgilidir. Türcülüğe bakış açısı hayvan teorisindeki hayvan hakları paradigması ile faydacı yaklaşım arasındaki temel bir ayrım üzerine kuruludur. Hayvan hakları teorisyenlerinden biri olan Tom Regan, hayvanların 'bir yaşamın öznesi' olmalarından dolayı haklara sahip olduklarını, çünkü inançlara ve arzulara, duygusal bir hayata, hafızaya ve amaçlara yönelik eyleme geçme yetisine sahip olduklarını ve bu sebeple de kendi içlerinde başkaları için ifade ettikleri anlamın ötesinde bir anlamları olduğunu öne sürer. Regan'a göre bir yaşamın öznesi olmaktan kaynaklanan haklar başka geçerli sebepler söz konusu olduğunda çiğnenebilir ancak hayvansal ürünler tüketmek -yani keyif, alışkanlık ya da çiftçilerin ekonomik çıkarları- hayvanlara zarar vermek için yeterli bir sebep olamaz.

Hayvan Haklarına Abolisyonist Yaklaşım'ın kurucu teorisyeni olan Gary L. Francione, "tüm hissedebilir canlıların bir temel hakkı bulunur -başkalarının mülkü olarak muamele görmeme hakkı" düşüncesini öne sürer ve insan harici hayvanların içkin değerleri olduğunu düşünen herkes için tartışılmaz etik zeminin veganlık olması gerektiğini savunur.Francione'a göre, zorunda olmadığımız halde hayvanları zarar vermenin ve onları öldürmenin ahlaken yanlış olduğunu kabul ettiğimizde ve damak zevki, giyim kuşam anlayışı ya da alışkanlık gibi gerekçelerin de zorunluluk olarak sayılamayacağı da göz önünde bulundurulduğunda, veganlık bir tercih değil ahlaki bir yükümlülük teşkil etmektedir. Francione'a göre hayvan kullanımını tamamen ortadan kaldırma yönündeki bu yükümlülüğü yerine getirmek yerine hayvanlar için daha iyi koşulların tesis edilmesi yönündeki düşüncelere karşı çıkar, bu tarz girişimleri kurbanlarına işkence etmeden tecavüz edecek "bilinçli tecavüzcüler" için kampanya yapmaya benzetir. Francione'a göre hayvan refahı paradigması ya da faydacı yaklaşım, hayvanların mülk statüsünü sorgulamamakta, aksine insanların hayvanları tüketmek konusunda kendilerini daha iyi hissetmelerinin önünü açmaktadır.

Faydacı yaklaşımın ya da hayvan refahının temsilcisi olan Peter Singer ise etik boyutta kararlar verirken hayvanların çektikleri acıyı göz ardı etmemiz için hiçbir mantıklı sebep olmadığını öne sürer, hissedebilirliğin "başkalarının çıkarlarını gözetirken göz önünde bulundurulabilecek tek kriter" olduğunu öne süren Singer, yaşamak için zorunlu olmadığı müddetçe hayvanların öldürülmesini reddetmemiz gerektiğini savunur. Buna rağmen Singer "Paris İstisnası" olarak bilinen senaryoyu da destekler, buna göre eğer vegan yiyecek bulamadığınız bir restorandaysanız vejetaryen de beslenebilirsiniz.

Singer'ın "Paris İstisnası" ismini taktığı senaryo, hayvan hareketinde Peter Singer ve PeTA tarafından öncülüğü yapılan hayvan korumacılık ya yeni refahçılık olarak bilinen ve adım adım gerçekleştirilecek olan hayvan refahı reformlarını savunan hareketle, Tom Regan ve Francione tarafından savunulan ve hayvan refahı reformlarının yalnıza toplumu hayvan kullanımı konusunda iyi hissettirmeye yaradığını ve etik açıdan problemli olduğunu savunan abolisyonizm arasındaki bölünmenin de temelindeki görüş farklılığını yansıtır. Farm Santuary derneğinin başında bulunan ve bir hayvan korumacı olan Bruce Friedrich, 2006 yılında veganlığın katı bir şekilde savunulmasına karşı insanları ellerinden geldiği kadarını yapmak konusunda cesaretlendirmemiz gerektiğini savunmuştur. Friedrich'e göre katı bir şekilde veganlığı savunmak kişisel ahlaki saflığa odaklanmak anlamına gelir ve bu veganlığa karşıdır; çünkü hayvanları incitir. Bu yaklaşıma karşı çıkan Francione'a göre ise, bu insan hakları söz konusu olduğunda insanlara verilen zararlar tam olarak ortadan kaldırılamayacağı için, elimizden gelen durumlarda bile insan haklarını savunmaktan vazgeçmemiz gerektiğini öne sürmekten farksızdır. Karışıklık ya da rahatsızlık yaratmamak için bir şeyin hayvansal ürün içerip içermediğini sormaktan çekinmek, rahatımızın hayvanlarla ilgili etik yükümlülüğümüzden daha önemli olduğu görüşünü savunmaktır. Bu görüşünü hayvan korumacı görüşün kendi tezleriyle kendisini çürütmekte olduğunu öne sürerek nihayete eriştirir.

Çevreci Veganlık

2009'da gerçekleşen bir iklim yürüyüşünde veganlığa çağrı yapan göstericiler.
Çevreci veganlık hayvan haklarından ziyade hayvansal ürünlerin üretiminin çevreye vermekte olduğu zararlar üzerine odaklanmakta olan veganlık biçimidir. Örneğin Sea Shepherd örgütünden Paul Watson 2010 yılında Sea Shepherd gemilerinde çevresel sebeplerle vegan yiyeceklerin servis edildiğini şu şekilde ifade eder: "Okyanuslarda yakalanan balıkların %40'ı başta endüstriyel olmak üzere hayvancılıkta besin olarak kullanılıyor -tavuklar ve domuzlar denizlerdeki bir numaralı yırtıcı hayvan haline geldi."

Kasım 2006'da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün raporunda hayvansal tarım ile çevresel yıkım arasında kurulan bağ ortaya konmuştur. Raporda, başta inek, tavuk ve domuz üretimi olmak üzere hayvancılığın hava, toprak, su, bioçeşitlilik ve iklim değişikliğine olumsuz etkileri olduğu ortaya konmuştur.[15] Rapora göre karbon dioksit salınımlarının %9'u, metan salınımının %37'si, nitrous oksit salınımının %65'i ve amonyak salınımının %68'i hayvancılık kaynaklıdır. 2010 Temmuz ayında Birleşmiş Milletler Çevre Programı, nüfus artışı tahmin edilen düzeyde sürerse 2050'de 9 milyar nüfusa sahip olacak Dünya'yı açlık ve iklim değişikliğinden korumak için hayvansal ürünlerden ve süt ürünlerinden uzaklaşan bir diyete geçişin gerekli olduğunu açıklamıştır.

Bob Torres ve Jenna Torres, Vegan Freak isimli kitaplarında hayvan haklarındansa iklim değişikliği ve diğer çevresel sorunlara odaklanan veganları şu şekilde eleştirmektedir: "Yalnızca çevresel sebeplerle vegan olmak, Auscwitz'e giden trenler karbon salınımını arttırdığı için Yahudi Soykırımı'na karşı olmaya benzer. [...] Kişi her iki durumda da soykırıma karşıdır. Ancak çoğumuz soykırıma yalnızca çevresel sebeplerden karşı olan bir kişinin büyük meseleyi yani soykırımın tüm insanların sahip oldukları en temel hakları ihlal ediyor olmasındaki korkunçluğu ve dehşeti gözden kaçırdığını öne süreriz."

Sağlık Amaçlı Vegan Beslenme

Türkiye'de yayınlanan ve sağlık amacıyla vegan beslenmeyi öneren bir kitap
Hayvansal gıdaların aslında insan bünyesine uygun olmadığı, sadece bitkisel gıdaları tüketenlerin, et / süt / yumurta yiyenlerden daha sağlıklı oldukları yönünde fikirlere dayanarak veganların beslenme biçimini sağlık amaçlı olarak kendi hayatında uygulayan kişiler bulunmaktadır. Bu beslenme biçimine zaman zaman vegan beslenme ya da sağlık amaçlı veganlık gibi isimler takılıyor olsa da, veganlık tanımı gereği yalnızca beslenmeye dayalı bir düşünce ve pratik olmadığından bu tanım hatalı bir tanımdır. Bu beslenme biçimine bitkisel beslenme denmesi daha doğru olsa da, bu şekilde kullanımı toplum içinde yaygın hale gelmiştir.

Bu beslenme biçimi özellikle T. Colin Campell'ın The China Study isimli kitabı ve bu kitapla ilişkili olarak yayınlanmış olan Forks Over Knives isimli belgesel filmle popülerlik kazanmıştır. Türkiye'de de bu beslenme biçimini takip eden ve öneren tıpçılar mevcuttur.[18] Vegan beslenmenin, tip 2 diyabete, yüksek tansiyona, obeziteye, kardiyovasküler hastalıklara ve kansere yönelik önleme ve tedavi çalışmalarında gösterdiği faydalara dair bilimsel veriler bulgulanmıştır.

Salt bitkisel beslenmeye dayanan beslenme biçiminin, hayvansal gıdaları da içeren beslenmeden daha üstün olduğu ya da hayvansal gıdaların insan beslenmesine uygun olmadığı fikri bilimsel olarak kanıtlanmış bir fikir olmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bunlara ek olarak salt bitkisel beslenen kişilerin kemik dokusu zedelenmeleri açısından, vejetaryenlere, balık yiyenlere ve et yiyenlere oranla daha yüksek risk taşıdıklarına dair bulgulara rastlanılmıştır.

Bu sebeple daha sağlıklı bir beslenme biçimi uygulamak amacıyla hayvansal gıdaları tüketmeyen kişiler arasında, bunu dönem dönem gerçekleştiren kişiler de bulunmaktadır. Dönem dönem vegan beslenme, insanın doğasında hayvansal ürünleri tüketmenin yeri olduğu, fakat günümüzde bunun aşırıya kaçtığı, halbuki doğal olanın uzun veganlık dönemlerinin çok kısa etobur rejim dönemleri ile bölünmesi olduğu düşüncesine dayalı yaklaşımdır. Bu yönde düşünenler modern hayatta insan bünyesinin B12 vitamini ihtiyacını sadece bitkisel gıdalardan (özellikle B12 vitamini içeren hayvan dışkıları bulaşmamışsa) sağlayamayacağını  bu fikrin doğruluğuna bir destek olgu olarak görürler. Hayvan evcilleştirme öncesi dönemlerde hayvani gıdalara ulaşmanın ancak kısa dönemlerde mümkün olabilmiş olma olasılığı da benzer bir destek olgudur.

Bunların yanı sıra Çiğ Beslenme akımına dahil olan bir bitkisel beslenme çeşidi de Pişirmeksizin Vegan (ing. Raw_veganism) adı verilen şeklidir. Bu yaklaşımı uygulayanlar ateşin bile insanın evriminde göresi yeni bir gelişme olduğu, ve insan bünyesinin bu göresi kısa süre içinde pişirilerek yenen gıdalara da tam evrimsel uyum sağlayamayacağı, dolayısıyla çiğ yenilebilen doğal gıdalardan başka her gıdanın bir sağlık riski olduğunu varsayarlar. Bu yaklaşım bilimsel araştırmalara konu olmuş ama henüz tüm boyutları anlaşılmamıştır

Sağlık Haberleri