Yardımlaşma Ahlakı

İbrahim Ciminli

“Verdiğin kadar zenginsin. İnfak ettiğin kadar mutlusun. Yoksa malının esirisin, acınacak derecede fakirsin.” “Bugün Allah için ne verdin” sözüne her gün bir cevabımız olmalıdır. Ayet-i Kerime’de Yüce Rabbimiz buyuruyor ki: “ Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” ( Al-i İmran 267). Hadis-i Şerifte buyurulur ki; “ Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü’min değildir.”             

İslam toplumu yardımlaşma ve dayanışma toplumudur. Kardeşlik; iyi günde ve kötü günde yanı başında olmaktır.  Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah İnfak etmeyi mü’minlerin en önemli vasıflarından saymaktadır.(Bakara 2/3) İnfak; paylaşmak, sadaka vermek, zekat vermek, fakir ve ihtiyaçlı olanlara, borçlulara, madden mağdur düşmüşlere, yolda kalmışlara, muhacirlere Allah’ın rızasını kazanmak için yardım etmek demektir.  Mü’minin en önemli ve güzel özelliklerinden biri de Allah’ın verdiği nimetleri kullarından esirgememesi ve kullarına infak ve ikram etmesidir. İmkanlarını mü’min kardeşleri ile paylaşmasıdır. Mü’min infak ahlakına sahiptir.                              

Allahu Teala dünyayı yaratmış ve nimetlerini kullarına karşılıksız olarak ikram etmiştir. Mü’min; gücü nispetinde ne imkanı varsa onları başkaları ile paylaşmalıdır. İnfak; maddi varlığını paylaşmanın yanında; güzel sözdür, bilgiyi paylaşmaktır,  zamanını Allah için harcamaktır.          

İnfakın felsefesi; paylaşmaktır, vermektir, fedakarlıktır. Yeri gelir malını, yeri gelir bilgi ve tecrübeni, yeri gelir vatan ve mukaddesat uğruna canını verirsin. İnfak bir insanın ahlakına ve karakter yapısına işlemişse gerçek huzuru yakalamış demektir. “Vermek aslında; insanın kendisine vermesidir.” İnfakın ve ikramın insana verdiği iç huzuru ve mutluluğu hiçbir şeyde bulunmaz. Güzel bir atasözümüz vardır; “ Ne verirsen elinle, o gelir seninle.” Verdiğin, infak ettiğin mal senindir, diğeri ise mirasçılarındır.

İnfak; Allah’a ve ahiret gününe imanın kesin işaretidir. Maddi imkanı olmayanların ve sıkıntıya düşenlerin faize gitmesini engeller. Çünkü mü’min kardeşleri onların elinden tutar, yardımcı olur, madden ve manen destekler. Allahu Teala, verdiğiniz şeyin yerini doldurur (Sebe’ 34/39), Faizin bereketini giderir, Sadakanın bereketini artırır.(Bakara 2/276)         

İnfak berekettir. “Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği; yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah dilediğine kat kat artırır. Allah ihsanı bol olandır, bilendir. ( Bakara 2/273)  İnfak; yaşatmak için yaşamaktır. Kendi malına hakim olmak; varlığının maskarası olmamak, dünyalıkların kölesi olmaktan kurtuluştur, özgürlüktür. İnfak; gönülleri birbirine bağlar, toplumda sosyal bağları güçlendirir. Sadaka; sadakat demektir. Her gün Allah’a sadakati tazelemek lazımdır. Zekatta en alt sınır kırkta birdir. Zekatın üst sınırı Müslümanın cömertliğine bağlıdır.                  

Münafıkların iki önemli özelliği vardır; Birincisi infak etmezler, infak edenleri sevmezler. İkincisi ise ahirete inanmazlar. Biz millet olarak infak medeniyetinin mensuplarıyız. Kimsesizlerin kimi olmuşuz. Yardım etmede hiçbir ayırım da yapmamışız. Mağdurun ve mazlumun elinden tutmuşuz.      

Yardım talebi olana vermeye çalışmalıyız yok eğer veremeyeceksek asla kırıcı ve aşağılayıcı bir söz söylememeliyiz. İstemeden vermeliyiz. En yakın akrabadan başlayarak; “bir ihtiyacın var mı? “ diye sormalıyız. Hadis-i Şerif’te belirtildiği gibi; yarım hurma tanesi bile olsa infak ve ikramı kendimize bir alışkanlık haline getirmeliyiz.

Allah-u Teala, infakı kendisi ile yapılan bir ticaret olarak belirtiyor ve karşılığını kendisinin cennet olarak  vereceğini haber veriyor (Tevbe 9/111) Allah için verilen her şeyin karşılığı vardır; Bu madden bereket olduğu gibi, aile huzuru, sağlık, mutlu olma, tehlikelerden korunma  ve ahirette de inşallah cennet olacaktır. Zekatın ihtiyaç sahibi fakirlerin bir hakkı olduğunu Kur’an-ı Kerim bize bildiriyor. Bu hakkı sahibine verip rahat etmeliyiz. Verirken kendimizden değil Allah’ın bize verdiği emanetten verdiğimizi, bizim bir aracı olduğumuzu düşünmeliyiz. Ramazan ayında verdiğimiz Fitreden, Kurban bayramında kestiğimiz kurbana kadar hayatımızın her alanında Allah için harcama yapmayı İslam bize telkin ediyor. “İslam Medeniyeti; elindekini paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma medeniyetidir.” Batı düşüncesi ise her şeyi kendisinde toplama yani kapitalist düşüncedir. Dünyamızın şu andaki çektiği sıkıntılar; bir türlü gözü doymayan emperyalist ülkelerin her şeyi tek elde toplama hırsından kaynaklanmaktadır. Şimdi bir de emperyalist şirketler çıktı. Bütün pazarı kapatıp başkasına nefes aldırmama düşüncesine dayanmaktadır. Başkası ile bir kuruşunu paylaşmayan, tüketicileri sömürme üzerine kurulmuş sistem. Bugün ülkemizdeki aşırı fiyat artışlarının temelinde de bu hırs vardır. İhtikar; yani ürünün fiyatını yükseltmek için toplamak ve gizlice depolamak haramdır, bunu yapanlar insan haklarını ihlal ediyorlar, kazandıklarını sandıkları aslında kaybettikleridir. O kazancın bir hayrını da görmezler. İslam medeniyeti mensubu bir toplumda bu yapılamaz. Böyle bir kazanç İslam ve infak ahlakına asla uygun değildir.

Kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik, başkalarına iyilik yapmaktır. Paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma Allah’ın rızasına ulaşmanın en isabetli yoludur.

İlk yorum yazan siz olun