Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk imzasıyla 81 ile yazı gönderildi. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, koronavirüs dolayısıyla geciken ve 12 Ekim'de başlayacak yüz yüze eğitim sürecine ilişkin açıklama yapılmasının ardından çok sayıda internet kullanıcısı "yüz yüze"nin nasıl yazıldığı konusunda araştırmaya başladı. Yüz yüze birleşik mi ayrı mı yazılır? Yüz yüze nasıl yazılır? İşte detaylar...
YÜZ YÜZE NASIL YAZILIR?
Günümüzün en önemli problemlerinden birisi de sık yapılan yazım hatalarıdır. Yazım hataları nedeniyle bilgi kirliliği de oluşmaktadır.
Özellikle birleşik kelimelerin yazılışına ilişkin çoğu yanlış görünmektedir.
Yüz yüze (Doğru)
Yüzyüze (Yanlış)
YÜZ YÜZE BİTİŞİK Mİ AYRI MI YAILIR?
Yüz yüze ayrı olarak yazılmaktadır. Günümüzde bu kelimeyi birleşik yazarak hataya düşenler vardır. Yüz yüze ile alakalı örnek cümleleri aşağıda bulabilirsiniz:
Yüz yüze görüşmek istiyor, söyleyecekleri varmış.
Bu akşam yüz yüze görüşerek bu konuyu masaya yatıracağız.
TÜRK DİL KURUMU HAKKINDA
Türk Dil Kurumu (TDK), 12 Temmuz 1932 yılında Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi amacıyla Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan bir kurumdur.
Türk Dil Kurumu'nun internet sitesinde kuruma ilişkin şu bilgiler paylaşılmıştır:
"Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932’de Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. Cemiyetin kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Sâmih Rif’at, Ruşen Eşref, Celâl Sâhir ve Yakup Kadri’dir. Kurumun ilk başkanı Sâmih Rif’at’tır. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak tespit edilmiştir. Kurulan cemiyet bu amacını Türk dilini tetkik ve elde edilen neticeleri neşir ve tamim ederek gerçekleştirecektir. Bu amaca ulaşmak için de şu yol takip edilecektir: 1. Toplanıp ilmî müzakerelerde bulunmak; 2. Türk dilini kendi meşelerine, tekâmülüne ve ihtiyaçlarına göre tespit ve tedvin etmek; 3. Türk dilini tetkike yarayacak vesaik ve malzemeyi elde etmek, eski kitaplardan ve memleketin her mıntıkasındaki halk dilinden derlemeler yapmak ve yaptırmak; 4. Cemiyet mesaisinin semerelerini her türlü yollarda neşre çalışmak.
Atatürk’ün sağlığında, 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem Kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil siyaseti belirlenmiş, hem de ilmî bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun “Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın” adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. Sonraki kurultaylarda bu kollardan bazıları ayrılmış, bazıları tekrar birleştirilmiş; fakat ana çatı değiştirilmemiştir. 1934’te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936’daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.
Türk Dil Kurumu başlangıçtan beri çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür:
1. Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak;
2. Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak.
Atatürk’ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları bizzat inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk (Runik) yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940’larda yayın hayatına çıkabilen Dîvânu Lügâti’t-Turk, Kutadgu Bilig gibi eserler üzerinde de yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü‘yle ilgili çalışmalar da Atatürk’ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin grameri, sözlüğü, imlâsı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun kuruluşuyla birlikte çağdaş Türkçede çok hızlı bir arılaştırma akımı da başlamıştır. Bizzat Atatürk’ün öncülük ettiği, Türk dilinin yabancı kökenli sözlerden temizlenmesi akımı 1935 güzüne kadar sürmüş; halkın diline girip yerleşmiş kelimelerin dilden atılması işleminden bu tarihte vazgeçilmiştir. Atatürk’ün ölümünden sonra da öz Türkçe akımı Türk aydınları arasında sürekli tartışılan bir konu olmuştur.
1936 Kurultayı’nda kabul edilen tüzük değişikliği ile tüzüğün birinci maddesi ad değişikliğini bildirmekle birlikte TDK’nin Atatürk’ün öncülüğünde kurulduğu şu sözlerle ifade edilmiştir: Ulu önder Atatürk’ün kutlu eliyle ve onun yüce Kurucu ve Koruyucu Genel Başkanlığı altında 12 Temmuz 1932’de kurulmuş olan “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”, “Türk Dil Kurumu” adını almıştır.
Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığını Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna bırakmıştır. Bu iki kurumun bütçesi bugün de Atatürk’ün mirasından karşılanmaktadır.
Atatürk, 1 Kasım 1936’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin V. dönem 2. yasama yılını açış konuşmasında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun geleceği ile ilgili dileklerini şu sözlerle dile getirmişti:
Başlarında değerli Eğitim Bakanımız bulunan, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun her gün yeni gerçek ufuklar açan, ciddî ve aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim. Tarih Kurumunun Alacahöyük’te yaptığı kazılar sonucunda, ortaya çıkardığı beş bin beş yüz yıllık maddî Türk tarih belgeleri, dünya kültür tarihinin yeni baştan incelenmesini ve derinleştirilmesini gerektirecektir. Birçok Avrupalı bilim adamının katılması ile toplanan son Dil Kurultayının aydınlık sonuçlarını görmekle çok mutluyum. Bu ulusal kurumların az zaman içinde ulusal akademilere dönüşmesini dilerim. Bunun için, çalışkan tarih, dil ve bilim adamlarımızın, bilim dünyasınca tanınacak orijinal eserlerini görmekle mutlu olmanızı dilerim.
Türk Dil Kurumunun yapısıyla ilgili ilk önemli değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda yapılmıştır. Atatürk’ün sağlığında Millî Eğitim Bakanının Kurum başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi 1951’de değiştirilmiş; böylece Kurumun devletle bağlantısı koparılmıştır. Söz konusu Kurultay’da yapılan tüzük değişikliği ile Cumhurbaşkanlarının Kurumu koruyuculuk özellikleri, Millî Eğitim Bakanlarının doğal Kurum başkanlıkları hükümleri kaldırılmış, Yönetim Kurulunun kendi içinde başkan seçmesi kuralı getirilmiştir. Böylece Kurumun 1951 yılına kadar süren devlet himayesindeki dernek statüsüne son verilmiştir. Bu tarihten sonra bir dernek yapısındaki TDK’nin Başkanı, hemen her meslekten kişilerin bulunduğu üyeler tarafından seçilen Yönetim Kurulu içerisinden seçilecektir. Bu hüküm, izleyen kurultaylarda kabul edilen tüzüklerde yer almıştır.
İlk büyük yapı değişikliğinin yaşandığı 1951 yılındaki Olağanüstü Türk Dil Kurultayı’nda Kurumun amaç maddesi de değiştirilerek “dil araştırmalarının devrimci bir anlayışla ve bilim metotlarına uygun olarak yapılmaya çalışılacağı” belirtilmiştir. Atatürk dönemi “nizamname”lerinde ve tüzüğünde yer alan amaç maddesinin Atatürk’ten sonra değiştirilmiş bu biçimine 1954, 1956, 1964, 1973, 1979 yıllarındaki kurultaylarda kabul edilen tüzüklerde aynen yer verilmiştir.
İkinci önemli yapı değişikliği 1982 Anayasası ile gerçekleşmiştir. Atatürk’ün 1936 yılı meclis açış konuşmasında dile getirdiği “Bu ulusal kurumların az zaman içinde ulusal akademilere dönüşmesini dilerim” şeklindeki isteği dikkate alınarak her iki kurum da bu değişiklik ile akademik bir yapıya kavuşturulmuştur. 1982’de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınmış; böylece devletle olan bağlar yeniden ve daha güçlü olarak kurulmuştur.
Anayasanın 134. maddesiyle Atatürk’ün manevi himayelerinde Cumhurbaşkanlarının gözetim ve desteğiyle başbakanlığa bağlı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kurulmuştur. Anayasanın bu maddesine bağlı olarak kabul edilen 2876 Sayılı Kanun ile Türk Dil Kurumu; Atatürk, Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi ile birlikte kamu tüzel kişiliğine sahip dört kurumdan biri olarak tanımlanmıştır.
Yeni dönemde Türk Dil Kurumu başkanı artık atama yoluyla göreve getirilmektedir. Bununla beraber 2876 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu’nun TDK ile ilgili bölümünde Atatürk dönemi “nizamname”lerinde ve tüzüğünde yer alan ifadelerin aynen korunduğu, hatta bazı ifadelerin tırnak içerisinde aynen aktarıldığı görülmektedir. Ayrıca Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilmiştir.
Bu dönem içinde Türk Dil Kurumu ve diğer Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bağlı kuruluşları, 20’si Yüksek Öğretim Kurumu; 20’si Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yüksek Kurulu tarafından seçilen 40 asıl üyeden oluşan Bilim Kurullarına sahiptir. Üyelerin büyük çoğunluğu Türk üniversitelerinde çalışan Türkologlardır. Başbakanın önerisiyle Cumhurbaşkanınca tayin edilen Kurum Başkanı ve 40 asıl üye Bilim Kurulunu oluşturmaktaydı. Kurumun bilimsel çalışmaları bu kurul tarafından plânlandığı gibi yönetim işlerini üstlenen Yürütme Kurulu ile bilimsel çalışmaları yürüten Kol ve Komisyonların üyeleri de bu kurul tarafından seçilmekteydi.
Türk Dil Kurumu teşkilat yapısında yapılan son değişiklik 02.11.2011 tarihinde 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılmıştır. Söz konusu kararname ile Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun tüzel kişilikleri korunarak malî menfaatler saklı tutulmuş ve kendilerine tahsis edilmiştir.
664 Sayılı Kararname’ye bağlı olarak yürürlüğe giren Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Asli, Şeref ve Haberleşme Üyeleri Yönetmeliği hükümlerine göre Kurumun görev alanına giren konularda üstün nitelikli bilimsel araştırma ve eserleriyle, eğitim, öğretim, kültür ve sanat hizmetleriyle temayüz etmiş, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu kişiler arasından seçilen 40 aslî üye Bilim Kurulunu oluşturmaktadır. Aslî üyeler, Yüksek Kurum Başkanı ile ilgili Kurum başkanının birlikte önereceği iki katı aday arasından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulunca seçilmektedir.
Bilim Kurulu Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre de İlmî çalışmaları yürüten Kol ve Komisyonların üyeleri de Bilim Kurulu tarafından seçilmektedir.
İlmî çalışmaları yürüten kollar şunlardır:
1. Türk Yazı Dilleri ve Ağızları Kolu
2. Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Kolu
3. Yazıt Bilimi Kolu
4. Sözlük Kolu
5. Yayın ve Tanıtma Kolu
6. Dil Bilimi ve Dil Bilgisi Kolu
Türk Dil Kurumunun Türk dilinin çeşitli alanlarına, dönemlerine ve konularına yönelik ilmî araştırmaları bilim ve uygulama kolları ile sınırlı değildir. Bilim ve uygulama kollarının yanı sıra Türk Dil Kurumunun desteklediği projelerle Türk dili ile ilgili bazı alanlarda ve konularda da araştırmalar yürütülmesi, bu araştırmaların yayına dönüştürülmesi ile ilim dünyamıza yeni yayınlar kazandırılması amaçlanmaktadır. Türk Dil Kurumunda şu anda şu projeler yürütülmektedir:
1.Türk Dili ile İlgili Yabanı Dillerdeki Temel Eserlerin Tercüme Edilmesi
2.Türkiye Türkçesi Köken Bilgisi (Etimolojik) Sözlüğü’nün Hazırlanması
3.Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması, İşaret Dili Sözlüğü’nün Hazırlanması
4.Uzaktan Öğretim Yöntemiyle Yabancılara Türkçe Öğretimi Yazılımı
5.Farklı Kültürlerin Temel Düşünce ve İlim Eserlerinin Türkçeye Çevirisi
6.Türk Dili Belgesel ve Film Yapımı
Türkiye Türkçesinin çağdaş sözlüğünü sürekli geliştirerek genel ağ ortamında sürekli güncelleyen Türk Dil Kurumu, 2011 yılı içinde Türkçe Sözlük‘ ün 11. baskısını yayımlamıştır. Türkçe Sözlük‘ ün son baskısında 122.000 civarında kelime yer almıştır. Yazım Kılavuzu‘nun son baskısı 2012 yılında yayımlanmıştır. İlköğretim müfredatına göre seçilen 11.630 kelimenin tanım ve anlamlarının yer aldığı İlköğretim Okulları için Türkçe Sözlük’ ün 5. baskısı gerçekleştirilmiştir. Anlamlarının verilmesinde hem ilköğretim ders içerikleri hem de ilköğretim öğrencilerinin söz varlığı göz önünde bulundurulmuştur. İlköğretim Okulları için Yazım Kılavuzu’ güncellenerek içeriğine “Yazım Kuralları”, “Konu Dizini”, “Genel Dizin” bölümlerine yer verilmiş ve 6. baskısı yayımlamıştır.
Son dönemde, yılda 30-40 bilimsel eseri yayın dünyasına kazandıran Türk Dil Kurumunun üç süreli yayını da bulunmaktadır. Güncel dil ve edebiyat konuları ve geniş kitlenin anlayacağı dilde yazılmış araştırmaları içine alan Türk Dili dergisi ayda bir yayımlanmaktadır. Altı ayda bir yayımlanan Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi; Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Azeri, Tatar vb. Türk topluluklarının dil ve edebiyatlarıyla ilgili araştırmalara yer verir. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten ise tamamen bilimsel araştırmaları içine alır ve yılda bir sayı yayımlanır. Uluslararası hakemli dergi niteliğindeki Türk Dünyası, ASOS Index, SOBIAD (Sosyal Bilimler Atıf Dizini) ve Google scholar tarafından taranmaktadır. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi’ne ULAKBİM (Dergipark) üzerinden de ulaşılabilmektedir. Alanımızın önemli dizinlerinden MLA ile yazışmalarımız tamamlanmış, taranma talebimiz kabul edilmiştir. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı BELLETEN dergisi de Üniversiteler Arası Kurul Başkanlığının Filoloji Temel Alanları için kabul ettiği ‘ulusal hakemli’ dergi niteliğini taşımaktadır.
Türk Dil Kurumu kuruluşundan bugüne içinde bilim sanat terimleri sözlükleri, ağız araştırmaları, Türk dünyası destanları ve edebi metinlerinin bulunduğu geniş bir yelpazede 1163’ü geçen eseri yayımlayarak bilim de kültür dünyasına sunmuştur. Günümüzde Türk Dil Kurumu, 20 Bilim Kurulu üyesi, 17 uzman ve 11 uzman yardımcısı ve 66 çalışanı ve zengin bir araştırma kütüphanesiyle Türkiye’nin önde gelen araştırma ve kültür kurumu olarak çalışmalarını sürdürmektedir."