Mehir, nikahın sonuçlarından birisidir. Bu itibarla, zifaf veya halvet-i sahihanın gerçekleşmesinden sonra kadın mehrin tamamını almaya hak kazanır. Daha sonra zina etmiş olması bu hakkı düşürmez (Merğinânî, el-Hidâye, I, 204 vd. ).
İslâm’da satışı veya kullanılması mübah olan her şey mehir olarak verilebilir. Taşınır ve taşınmaz mallar, zinet eşyası, standart (mislî) olan şeyler ve hatta taşınır veya taşınmaz bir maldan yararlanma hakkı da bunlar arasındadır (Kâsânî, Bedâi, II, 279).
Mal olarak ekonomik karşılığı olmayan ve sadece taat olan bir şeyin mehir olarak verilip verilemeyeceği, Kur’an-ı Kerîm’i veya dinî hükümleri öğretmenin mehir sayılıp sayılmayacağı fakihler arasında tartışılmıştır. Hanefîler mehrin maddî değeri olması ilkesinden hareketle bunu caiz görmezken (Kudûrî, el-Kitâb, 3/14; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 3/317) diğer bazı mezhepler Kur’an ve fıkıh öğretimi gibi işlerin mehir olabileceğini söylemişlerdir (İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 15, 16; Şîrâzî, et-Tenbîh, s. 166; Şevkânî, es-Seylü’l-Cerrâr, 2/277; Hallâf, Ahkâmu’1- Ahvâli’ş-Şahsıyye, s. 76; Şa’bân, el-Ahvâlü’ş-Şahsıyye, s. 239). Kadının evleneceği erkekten mehir olarak kendisini hacca götürmesini istemesi konusunda da aynı ihtilaflar geçerlidir.
Diğer taraftan evlenecek kadının mehir olarak muhatabının “namaz kılmasını, oruç tutmasını, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlık veya haramları terk etmesini istemesi” - bunlar zaten kişinin yerine getirmesi gerekli görevler olduğu ve kadına doğrudan bir fayda sağlamadığı için- mehir olarak kabul edilemez. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de; kendileri ile evlenilmesi helal olan kadınlarla ilgili olarak “mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz... ” (Nisâ, 4/24) ifadesi yer almaktadır ki bu durum bu tür şeylerin mehir olmasına engeldir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı