Şizofren nedir?
Şizofren nedir? Şizofreni kişinin düşünce yapısını, davranışlarını, duygularını ifade etme şeklini, gerçeklik algısını ve diğer insanlarla kurduğu ilişkilerini etkileyerek bu eylemlerde bozulmaya yol açan ciddi ve kronik bir akıl hastalığıdır.
Şizofren nedir?
Şizofren hastalığı ile mücadele eden bireyler topluma adapte olmakta, okulda, iş yerinde ve kişisel ilişkilerinde sıkıntılar yaşarlar.
Bu hastalık ömür boyu devam eder ve tamamen tedavi edilmesi mümkün değildir. Ancak düzenli tedavi ile semptomlar kontrol altına alınıp hastalığın seyri hafifletilebilir ve hastanın yaşam kalitesi artar.
Bu hastalığa sahip bireyler genellikle anksiyete bozuklukları, majör depresif bozukluklar ve madde bağımlılığı gibi yan hastalıklarla da mücadele etmektedir. Semptomlar kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve genellikle genç erişkinlik döneminde ortaya çıkar.
Genel inanışın aksine şizofreni kişilik bölünmesi ya da çoklu kişilik bozukluğu ile aynı şey değildir. Şizofreni, bireyin hayal ve gerçeği ayırmakta güçlük çektiği bir hastalık olan psikoztun bir türüdür.
Psikotik bozukluğa sahip bireyler gerçeklikle bağlarını yitirebilirler. Dünya onlar için karmakarışık düşüncelerle, görüntülerle ve seslerle dolu bir yer olabilir. Şizofreni hastalarının davranışları çok tuhaf ve bazen hayret verici olabilir.
Şizofreni hastaları gerçeklikle bağlarını yitirdiklerinde hastanın kişiliğinde ve davranışlarında ani değişimlerin görülmesi durumuna ise psikotik epizod denir.
Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bazı hastalar yalnızca tek bir psikotik epizod geçirirken diğer hastalar hayatları boyunca birçok psikotik epizod geçirebilir ve epizodlar arasında gayet normal bir hayat sürdürebilir.
Hastalığın semptomlarında kötüleşmeler ve iyileşmeler görülebilir, bu süreçlere alevlenme ve yatışma dönemleri denir.
Şizofreni belirtileri nelerdir?
Bu hastalığın seyrinde görülen belirtiler dört alt başlıkta incelenebilir.
•Halüsinasyon(varsanı): Kişi aslında olmayan şeyler görür ya da duyar. Varsanılar aslında tüm duyu organlarıyla algılanabilir, ancak en sık rastlanan türü ses halüsinasyonlarıdır.
•Hezeyan: Kişi gerçeğe dayanmayan olgulara inanır. Örneğin kendilerinin ünlü biri olduğuna inanmak, TV dalgaları ile beyinlerinin kontrol edildiğine inanmak, özel güçleri olduğuna inanmak gibi eylemler hezeyanlar arasında görülür.
•Düşünmede ve bilişsel işlevlerde bozukluk: Kişi bir şeyleri hatırlamakta, düşüncelerini toparlamakta, diyalog kurmakta ya da başladığı bir işi tamamlamakta güçlük çeker.
Hastalığa sahip olduğunun farkında değildir ve hasta olduğunu reddeder. Bu sebepten dolayı tedavi görmesi zorlaşabilir.
•Negatif semptomlar: Kişinin yeteneklerini kısıtlayan durumlardır. Hasta duygusuzlaşabilir, tepkisiz konuşabilir, ilgisi dağılabilir.
Hayata karşı ilgi azalabilir, ikili ilişkiler kurmakta zorluk yaşanabilir, zevk alma hissi körelebilir. Hasta kişisel temizliğine özen göstermeyi bırakabilir.
Şizofreni türleri nelerdir?
1.Paranoid Şizofreni: Şizofreninin en sık rastlanan alt türüdür. Genellikle zulüm görme ya da suikaste kurban gitme düşünceleriyle ilgili işitsel halüsinasyonlar ve kuruntulu düşünceler görülür.
Vakalarında bazılarında felsefe ve dine düşkünlük, kibir, cinsel ihtiyaçların artması gibi semptomlar da görülmüştür. Hastalar sık sık her şeyden kuşkulanırlar.
Paranoya ile seyrettiğinden dolayı bu türe paranoid şizofreni denmiştir. Konuşma ve hisler hastalıktan etkilenmeyebilir ve hasta dışarıdan bakıldığı zaman normal görünebilir. Daha geç yaşlarda görülmeye başlar, yavaş seyreder.
2.Katatonik Şizofreni: Bu tür diğer türlere oranl çok nadir görülür. Tipik özellikleri hareketlerde gözle görülür bir artış ya da düşüştür. Hasta ya tamamen hareketsizdir ve sabit bir pozisyonda kalır ya da hareketlerinde açıklanamaz bir artış vardır ve anlamsız hareketler sergiler.
Bu semptomlara başkalarının söylediklerini tekrar etmek ya da başkalarının mimiklerini taklit etmek de dahil olabilir. İstemsiz hareketler ve garip duruşlar sergileme gözlemlenebilir.
Hasta hareketsiz dönemdeyken dış dünyadan gelen uyaranlara tepki vermez ancak bu uyaranları idrak eder ve normale döndüğü zaman hatırlar.
3.Dezorganize (Hebefrenik) Şizofreni: Bu türde davranışlarda ve düşüncelerde bozulmalar yaşanır. Hastanın konuşması dağınıktır, konudan konuya atlayabilir ya da anlamsız kelimeler kullanıp yeni kelimeler oluşturabilir.
Bir işe başlamada ya da bitirmede zorluk çekilebilir, toplumsal durumlara adapte olmakta zorluk yaşanabilir. Hastada tepkisizlik ya da uygunsuz tepkiler verme durumu görülebilir. Genellikle 15-25 yaşları arasında ortaya çıkar.
4.Ayrışmamış Şizforeni: Eğer hasta paranoid, dezorganize ve katatonik şizofreni belirtileri gösteriyor ancak hastaya bu tanılardan biri konulamıyorsa hasta bu türe dahil edilir.
5.Rezidüel (Kalıntı) Şizofreni: Hastanın psikoz geçmişi varsa ve yalnızca negatif semptomlar gösteriyorsa hasta bu kategoriye dahil edilir.
Şizofreni nedenleri nelerdir?
Araştırmalar sonucu şizofreniyi tetikleyebilecek birtakım sebepler bulunmuştur. Alt başlıklarda inceleyecek olursak bunlar genetik, çevre, beyin kimyası bozuklukları ve madde kullanımı faktörleridir.
Genetik yatkınlık: Şizofreni yalnızca genetik sebeplerden ötürü oluşmaz, genetik ve çevresel faktörlerin birbirleriyle etkileşimleri de devreye girer.
Ailesinde şizofreni geçmişi bulunan bir bireyin bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Birinci dereceden yakınlarında bu hastalık görülen bireylerin yüzde 10'u bu hastalığa yakalanabilir.
Eğer bireyin tek yumurta ikizi olan kardeşine şizofreni teşhisi konulmuşsa risk çok daha fazladır. Bu durumda bireyin yüzde 50 oranında hastalığa yakalanma ihtimali bulunmaktadır.
Çevresel etkenler: Doğumdan önce virüslere ya da yetersiz beslenmeye maruz kalmak hastalığa yakalanma riskini artırabilir.
Beyin kimyasındaki bozukluklar: Dopamin ve glutamat gibi nörotransmiterlerin işlevlerindeki bozukluklar da şizofreni ile ilişkilendirilebilir. Nörotransmiterler beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişebilmesini sağlar. Nöron bağları da bu şekilde oluşturulur.
Madde kullanımı: Algıyı etkileyen ve kişinin halüsinasyonlar görmesine yol açan uyuşturucu türlerinin genç yaşlarda kullanımının hastalığa yakalanma riskini artırdığı gözlemlenmiştir.
Şizofreni hangi yaşlarda görülür?
Şizofreni her yaş kesiminde görülebilir. Ancak hastalık genellikle erkeklerde ergenliğin sonundan 20'li yaşların sonuna kadar olan süreçte, kadınlarda 20'li yaşların sonundan 30'lu yaşların başına kadar olan süreçte ortaya çıkar.
12 yaşından küçük çocuklarda ve 40 yaşın üzerindeki yetişkinlerde şizofreni tanısı çok nadir görülür.
Şizofreni tanısı nasıl konur?
Tanı koyabilmek için önce semptomların başka bir akıl hastalığından kaynaklanıp kaynaklanmadığına, madde kullanımı, ilaç kullanımı ya da bir sağlık durumuna bağlı olup olmadığına bakılır. Şizofreni teşhisi konulabilmesi için şu işlemler uygulanır:
1. Fiziksel muayene ile kişinin semptomlara yol açan başka bir hastalığa sahip olup olmadığı öğrenilir.
2. Testler ve taramalar ile kişinin semptomları yaşamasına yol açan durumların arasında ilaç ya da madde kullanımı olup olmadığı tespit edilir. Doktor ayrıca MR ya da tomografi talep edebilir.
3. Psikiyatrik değerlendirme ile doktor kişinin akli dengesini kontrol eder ve kişiye düşünceler, ruh halleri, hezeyanlar, halüsinasyonlar, madde kullanımı, şiddete meyillilik ya da intihar hakkında sorular sorar.
Kişiye aynı zamanda aile geçmişi ve kişisel geçmişi de sorulur.
4. Şizofreni teşhisi konulabilmesi için kişide gözlemlenmesi gereken bazı kriterler bulunmaktadır. Teşhis konulması için kişinin bu kriterlerden en az ikisini gösteriyor olması gerekir.
Bu kriterler; hezeyan, halüsinasyon, konuşmada bozukluk, davtanışta bozukluk ya da katatoni ve negatif semptomlardır.
Şizofreni tedavisi
Semptomlar dinmiş olsa bile hastaların ömür boyu tedavi görmeleri gerekir. Genellikle ilaç tedavisi ve psikoterapi ile hastalık kontrol altına alınabilir. Bazı vakalarda ise hastaneye yatırılma söz konusu olabilir. En çok kullanılan tedavi yöntemleri şunlardır:
1.İlaç Tedavisi: İlaçlar bu hastalıkla mücadelenin en etkili adımlarıdır. Genellikle antipsikotik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar beyindeki nörotransmiterleri etkileyerek semptomların kontrol altında tutulmasına yardımcı olur.
İlaç tedavisinin temel amacı düşük dozlarda ilaç alımı ile belirtileri ve semptomları kontrol altında tutmaktır. İstenilen sonuca ulaşabilmek için psikiyatristler farklı ilaçları farklı dozlarda önerebilir.
Antipsikotik ilaçlarla beraber semptomların hafiflemesi için antidepresanlar ve anksiyete ilaçları da kullanılabilir. İlaçkarın etkisini göstermesi birkaç haftayı bulabilir.
2.Psikoterapi: Psikoterapi sayesinde hasta düşüncelerini daha rahat kontrol edebilir. Stresle başa çıkmayı ve hastalığın nüksetme işaretlerini öğrenen hasta şizofreniyle daha kolay başa çıkar.
3.Sosyal beceri eğitimi: Bu yöntem ile hastanın iletişim becerileri güçlendirilerek sosyal bağlar kurabilmesine ve günlük hayata dahil olabilmesine yardımcı olunur.
4.Aile terapisi: Bu terapi ile şizofreni hastası bireylerin ailelerine hastalık hakkında bilgi verilir ve aileye destek sağlanır. Aileye hastaya nasıl yaklaşması gerektiği anlatılır ve hastanın aile bağları güçlenmiş olur.
5.Hastaneye yatırılma: Kriz süreçlerinde ya da ağır semptomlar görüldüğünde hastayı hastaneye yatırmak gerekebilir. Böylelikle hastanın güvenliği sağlanmış olur ve düzenli beslenmesi, yeterli uyku alabilmesi ve kişisel hijyenini sağlayabilmesi kontrol altında tutulur.
6.Elektroşok tedavisi: İlaç tedavisine yanıt vermeyen yetişkin hastalarda elektroşok tedavisi uygulanabilir.
Uygun tedavi sağlandığında şizofreni hastalarının büyük kısmı hastalığı kontrol altına alarak normal bir hayat sürdürebilir.