“Türk futbolunun geleceğinde esas nokta; yönetim kurullarındaki vizyon ve medya”
Galatasaray eski Başkanı Adnan Polat, "Türk futbolu bir yere gelecekse bence bu işin esas kilit noktası yönetim kurullarındaki vizyon ve medya. İkisi birlikte hareket etmezse yol alamayız" dedi.
Galatasaray eski Başkanı Adnan Polat, "Türk futbolu bir yere gelecekse bence bu işin esas kilit noktası yönetim kurullarındaki vizyon ve medya. İkisi birlikte hareket etmezse yol alamayız" dedi.
Galatasaray eski Başkanı Adnan Polat gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. Gül Baba Vakfı ve Macaristan'daki projeleriyle ilgili spor basınını Budapeşte'de ağırlayan Polat, günümüz spor medyası ve güncel konularla ilgili gazetecilerle sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Yıllardan beri sporda olayların negatif taraflarının yazıldığını söyleyen Polat, eleştirilerin de yapılması gerektiğini fakat pozitif tarafların da gösterilmesinin önemli olduğunu ifade etti.
"Geleceği kurtarmak için zaman gerekiyor"
'Galatasaray'a Ben günü kurtarmak için gelmedim. Geleceği kurmak için geldim" diyen Adnan Polat, "Geleceği kurtarmak için de zaman gerekiyor. O zamanı da bir kere medya vermiyor. Medya vermeyince taraftar da vermiyor. Öyle olunca camia da etki altında kalıyor. Her taraftan gelince bir noktada havlu attırıyorlar insana. Sabah kalktığınızda eleştiri var. Mesela Ali Sami Yen Stadımızın yapılması 5 sene sürdü. Gece gündüz uğraşmamıza rağmen" diye konuştu.
"Kulüp başkanı değerlendirilirken, onun ekonomik performansını değerlendirmek lazım"
Kulüp başkanın nasıl değerlendirilmesi gerektiğini açıklayan Polat, "Bence bir kulüp başkanı değerlendirilirken, onun ekonomik performansını değerlendirmek lazım. Sosyal ilişkilerin, kulübün imajını da işin içerisine koymak lazım. O dönemde genç sporcu ne kadar yetişmiş bunlara bakmak lazım. Ben hatırlıyorum; ibra olmayacak bir başkan döneminde o gün Fenerbahçe maçı var. İbra olması imkansız. O günkü kongreden önceki gün Galatasaray maçı kazandı. Hiç kimse mali ibraymış, şuymuş diye bakmadı, bitti olay. Böyle olmaması lazım. Gerçekçi ve realist değil" şeklinde konuştu.
"Bu işin esas kilit noktası; yönetim kurullarındaki vizyon ve medya"
Haber yapılırken satır arasından cümlelerin çekilmemesi gerektiğini belirten sarı-kırmızılıların eski başkanı, "Türk futbolu bir yere gelecekse bence bu işin esas kilit noktası yönetim kurullarındaki vizyon ve medya. İkisi birlikte hareket etmezse yol alamayız. Türkiye dünyanın merkezinde olan bir ülke. Macaristan'ın nüfusu 10 milyon. Her zaman olimpiyatlarda madalya sayısında ilk 10'nun içinde. Dünya nüfusu açısından 95. sırada. Sporcu yetiştiriyorlar. Biz hazıra konuyoruz" dedi.
"Kendi gençlerimize yatırım yapmamız lazım"
Futbolda altyapının önemini vurgulayan Adnan Polat, "UEFA Kupası'nı alan kadrodaki futbolcuların hepsini bir dönem önce ya altyapıdan ya da Ümit Milli Takım'dan transfer etmiştik. 3 tane içine büyük tecrübeli oyuncu koyduğumuz vakit Avrupa'da oynayabilen bir takım olur demiştik. Benden sonra Faruk Süren döneminde bu uygulandı. UEFA Kupası şampiyonu olan takımın kadrosuna baktığımızda 24 kişilik kadronun 3'ü hariç hepsi Türk futbolcusuydu. Milli Takım'da Şenol Güneş hocanın döneminde dünya üçüncüsü olduğumuzda da yine aynı takım. Galatasaray'daki 7 tane futbolcu 11 oynuyordu. Kendi gençlerimize yatırım yapmamız lazım. Yetenekleri yüksek" ifadelerini kulandı.
Uluslararası başarı sağlandığı vakit herkesin milli duygularının harekete geçtiğini söyleyen Polat, "Şu hayatta uluslararası başarıları sürekli olarak görelim. Bir kere olmasın. Kaç senedir Dünya Kupası'na gidemiyoruz. Şampiyonlar Ligi'ne ucundan gidiyoruz. Şansa, tesadüflere bağlı olmaması lazım" diye konuştu.
Aziz Yıldırım ile anısı
Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım ile bir anısını da anlatan Adnan Polat, "O dönem ikimiz de başkanız. Biz Fenerbahçe ile rakibiz ama düşman değiliz. Aziz Bey ile o zaman iş birliği yapalım dedik. Galatasaray ile Fenerbahçe iş birliği yaparsa futbolu kalkındırabiliriz dedik. O iş birliği neticesinde yayın haklarını 200 milyon Dolar'dan 400 milyon Dolar'a çıkardık. O iş birliği sayesinde normalde inceleme altında olan vergi affından yararlandık. Bir gün "Galatasaray TV sana bağlı değil mi?" dedi. "Evet" dedim. "Seni orada eleştiriyorlar" dedi. "Eğer efendice, seviyeli bir şekilde eleştiriyorlar ise benim televizyonum olmasına rağmen ne mahsuru var bunda" dedim. "Benim televizyonda beni eleştireni ben yaşatmam" dedi. İkimiz de kulüp başkanıyız. İkisi de büyük kulüp. Onun görüşü öyle, benim görüşüm böyle. Ben de size diyorum ki, olaylara medya olarak pozitif yaklaşın" dedi.
Kimsenin ekonomiyle ilgilenmediğini ifade eden Polat, "Top çizgiyi geçsin yeter. Bu işin sportif neticesi var. Bu işin finansal neticeleri var. Gelecek ile ilgili yatırımları var. İletişimle, imajıyla var. Onların hepsini düşünerek ibra edilir ya da edilmez. Top çizgiyi geçti ibra edelim, finansal kısmına bakmayalım, böyle bir şey olamaz" şeklinde konuştu.
"Maalesef ömrümüz vefa etmedi"
Galatasaray'a 2006 yılında geldikten sonra kulübün ekonomik yapısı ve yaptıklarıyla ilgili konuşan Adnan Polat, şunları söyledi:
"Galatasaray'ın yıllık geliri 60 milyon Dolar'dı. Borcu da 228 milyon Dolar'dı. 60 milyon Dolar'ın 20 milyon Dolar'ı halka gidiyordu. Çok zor bir dönemdi. Biz o dönem önce "Nakit akışını düzeltmemiz lazım" dedik. Neyimiz eksik diye düşündük. Bizim stadımız 24 bin kişilikti ve ayakta zor duruyordu. "Bizim buradan çıkmamız lazım" dedik. Rakibimiz Fenerbahçe 50 bin kişiye oynarken, biz 24 bin kişiye ancak oynayabiliyorduk. Stat yapıldı. Stat gelirleri 12-13 milyon Dolar'dı, 80 milyon Dolar'a çıktı. Arkasından sponsorluklar geldi. İki senelik uğraştan sonra 230 milyon Dolar imza altına alınmış sponsorlar var. 30 milyondan 230 milyona çıktı. Bu rakamlar bir araya geldiği anda biz borcumuzu bir miktar arttırırsak, ne yaparız diye konuştuk. Geçmiş dönemlerden, Faruk Süren döneminden benim dönemime kadar olan UEFA borçlarını kapatalım dedik. Onları kapattık. Avrupa'da UEFA ile en fazla sorunu olan kulüp Galatasaray'dı, kapattık. Yüzlerce icra vardı, kapattık. Riva 40 senedir orada duruyordu. Riva'yı imarlı bir arsa durumuna getirmemiz ve ruhsatını almamız gerekiyordu. Bunun için ruhsat harcı 15 milyon Dolar tuttu, bunu yaptık. Florya'nın devlete ödenmemiş paraları vardı, onları ödedik. Döndük baktık bizim borcumuz 328 milyon Dolar oldu. Ama bütün temizliği bitirdik. Gelirimiz 200 milyon Dolar oldu. Biz 1.5 senelik gelirimiz ile bütün borcumuzu kapatıyoruz. Gelir 40 milyondan 228 milyon Dolar'a çıktı. Demek ki 6 sene ile ancak kapatabiliyoruz. O dönemde plan yaptık. Biz 40 milyon ile bunları yaptık, borçları 6 seneye yaydık. Her şey dahil senelik 40 milyon ödüyoruz. Gelirim 200. 40'ını borçlara verdim. Bana 160 kaldı. Biz bunun 40'ını yatırımlara ayıracağız, geri kalanını da kulübe ayıracağız dedik. Ama maalesef ömrümüz vefa etmedi ama onun nedeni de başkaydı. Biz Galatasaray'ın anayasası gönül veren herkese aynı mesafede olsun, çifte standart olmasın dedik. Oradan savaş çıktı. Onu kabullenemediler bazı fanatikler. Burada nakit akışını sağlıklı yaptığın vakit borç-alacak ilişkisi de düzene giriyor. Hele Riva'yı-Florya'yı normal şartlarda yapsan, bugün Türkiye'de emlak sektörüne baktığınız vakit yüzde 80 inşaat faaliyetini durdurmuş durumda. Bu son 2.5 seneden beri böyle olacağı belliydi, açıktı. Bu şartlar sen gidip ihale yaptırıp verir misin? O para gelemeyecek ki sana. Dolayısıyla Galatasaray yanlış yönetimden dolayı, yoksa iki senede her şeyi sıfırlamıştı. 400 milyon Dolar alıyorsun ki sermaye artışı yapmadık, hisse senedi satmadan. Hisseler yüzde 38 halka açıktı, ben bıraktığım vakit yüzde 13-14-15 halka açıktı. Para içeride kaldı. Ben hep bugünü kurmak için burada değilim dedim. Yöneticiler öyle teşvik edilmeli. Geleceği kurtarmayı düşünmeli. Altyapıya önem vermeli. "