Ve küstüm
Aldım başımı avuçlarımın arasına ve küstüm
Kanadı kırık bahtımla, umuda uçamıyorum
Oysa ne hayaller büyütüp beslemiştim, gül dalında
Mevlevi derviş gibi, kaç kez etrafında dönmüştüm
Kaç güvercinle, haber salmıştım masivaya
Uveys gibi, kaç kez çöllere vurdum kendimi
Bahira’da, dolaşan bulutların gölgesine sığındım
Fırkatınla kum yandı, bir buluta yaş olmadın
Aldım yüreğimi avuçlarımın arasına ve küstüm
Pürmelal dudaklarımda, adını anamıyorum
Oysa bengisu ile yıkanmış düşlerimdin, sabır taşında
Kaç takvim yaprağından muştu bekledim
Yunus gibi, kaç kez eşiğine başımı koydum
Kaç gece, kuyruklu yıldızlardan yardım dilendim
Her fecr vakti, duaların gölgesine sığındım
Feryadımdan ay söndü, bir dilde inşirah olmadın
Yükledim gam yükünü ruhuma ve küstüm
Çerağı sönmüş gözümde, yüzünü seçemiyorum
Oysa kantara çekilmiş şems aşkıydın, mihenk taşında
Dünya gibi kaç gece, kaç gündüz yörüngende dolaştım
Hicret edip yüce dağlar, engin çöller yol aştım
Ali gibi kaç kez gülün sevgisiyle sınandım
Bilal ile kaç vakit name yazıp gönderdim
Acımdan şems tutuldu, bir örümcek ağı bile olmadın.
Koydum başımı toprağın karasına ve küstüm
Hayallerime bir mezar kazdım, kefeni biçemiyorum.