Yalavuz karakolu nerede? Yalavuz köyü 15 Temmuz neresi?
Yalavuz karakolu 15 Temmuz nerede? Yalavuz köyü neresi? Yalavuz karakolu nerede? soruları 15 Temmuz 2019 yaklaşırken merakla araştırılıyor. 15 Temmuz hain darbe girişiminde, 15 Temmuz filminin geçtiği Yalavuz köyü merak ediliyor. İşte Yalavuz köyü hakkında tüm merak edilenler haberimizde...
Yalavuz karakolu 15 Temmuz nerede? Yalavuz köyü neresi? Yalavuz karakolu nerede? soruları 15 Temmuz 2019 yaklaşırken merakla araştırılıyor. 15 Temmuz hain darbe girişiminde, 15 Temmuz filminin geçtiği Yalavuz köyü merak ediliyor. İşte Yalavuz köyü hakkında tüm merak edilenler haberimizde...
Yalavuz karakolu nerede? Yalavuz köyü 15 Temmuz neresi?
Yalavuz köyü, Google maps üzerinden arandığında bile çıkmayan bir konum. Kurtlar Vadisi Vatan filminin vizyona girmesinin ardından Yalavuz köyü çok sık bir şekilde araştırılmaya başlandı. Peki Yalavuz köyü nerede? Tamdeli sayfasının hazırladığı bilgilere göre, Yalavuz Köyü Şanlıurfa ilinin Külaflı Köyü'nün Yalavuz mezrası mıdır bilinmez ama Türkiye gündemini bir süre daha oyalayacağa benziyor. Yalavuz köyü aynı filmin ilk sahnesinde söylendiği gibi kurgu da olabilir. Tamdeli olarak bu bilgiler paylaşıldı. Yine araştırmalara göre Kurtlar vadisi vatan filminde bahsi geçen yalavuz köyü ve yalavuz karakolu urfa ilinin külaflı köyünün bir mezrasıdır. Urfa ili sınıra yakın olduğundan bahsi geçen yer şanlı urfa sınırları içinde bulunmaktadır.
15 TEMMUZ DARBESİ NASIL OLDU?
15 Temmuz darbe günü Karar gazetesinin hazırladığı haber şu şekilde: İki yıl önce bugün, 15 Temmuz'da, Türkiye siyasi tarihinin en ağır saldırısı yaşandı. Tarih yapıcı milletimiz, Anadolu'daki bin yılı boyunca hiç tanık olmadığı, en alçak ihanet girişimi ile karşı karşıya kaldı. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üzerinden ülkemize açık bir saldırı yapıldı. Elli yıl boyunca Batılı istihbarat teşkilatları tarafından devlet içine yerleştirilen bir terör örgütü, Türkiye Cumhuriyeti'ni rehin almaya çalıştı. Karar'ın derlediği habere göre, Hedef; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirip, devleti işlemez hale getirmek, ardından milleti birbirine kırdırmak ve Türkiye'yi parçalamaktı. Türkiye, darbe görünümlü işgal ve iç savaş senaryosu ile yüz yüze kaldı. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın parçalanması gibi bir yok oluşa mahkum edilmek istendi. Suriyeleştirme süreci başlatılıp, FETÖ üzerinden “Türkiye cephesi” açılacaktı.
Genelkurmay Başkanlığı'nda 15 Temmuz'da Neler Oldu?
Genelkurmay Karargâhı, hem darbecilerin ordunun kontrolünü ele geçirme çabaları hem de Karargâh dışındaki protestolar nedeniyle 15 Temmuz gecesinin en kritik merkezlerindendi.
TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre, MİT’e gelen ihbar ardından saat 16.03’te MİT Müsteşar Yardımcısı, 16.30’da ise Müsteşar Hakan Fidan Karargâh’a gitti. Karargâhta Fidan, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de katıldığı bir toplantı yapıldı.
Toplantı ardından Akar, Türk hava sahasında askeri hava araçların havalanmaması, zırhlı araçların hareketlerinin durdurulması gibi bazı kararları tebliğ etti ve çalışma odasına geçti. Akar, Çolak'ı da kontrol için Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderdi. Çolak, herhangi bir olağanüstü duruma rastlamadığını bildirecekti.
Fidan ise darbecilerin Karargâh’ta harekete geçmesinden yaklaşık 10 dakika önce, o dönem Genelkurmay Protokol Şube Müdürlüğü'nde görevli eski Üsteğmen Kübra Yavuz tarafından uğurlanarak buradan ayrılacaktı.
15 Temmuz Çatı Davası'nın iddianamesine göre darbe faaliyeti saat 20.30 sıralarında başladı. İddianameye göre 03.00’te başlayacağını düşünerek 20.07’te Karargâh’tan ayrılan eski Tümgeneral Mehmet Dişli (İfadesinde kendisini klima çarptığı için eve gittiğini söyleyecekti), 20.46’da yeniden Karargâh’a döndü ve bu saatten sonra faaliyet Dişli, Mehmet Partigöç, Orhan Yıkılkan ve Ramazan Gözel tarafından yürütüldü.
Dişli, saat 21.00’de Genelkurmay Başkanı Akar'ın makam odasına girerek, “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz” diyerek darbeyi tebliğ etti. Verdiği ifadeye göre, söylenenlere tepki gösteren Akar, kısa süre sonra bir grup asker tarafından derdest edildi. Saat 21.20 civarında, Akıncı Üssü’nden gelen Özel Kuvvetler Komutanlığı personelini taşıyan bir otobüs Karargâh’a ulaştı. Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler de bu sıralarda makam odasında etkisiz hale getirildi.
Genelkurmay Nizamiyesi'ndeki Üsteğmen Muhammet Reşit Budak, Güler'i Akıncı Üssü'ne götürmek isteyen Güler'in emir subayı Mehmet Akkurt'u beylik tabancasıyla vurarak öldürdü. Akkurt, o gece öldürülen ilk şüpheli oldu.
Aynı sıralarda, Akar tarafından Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderilen Çolak, Akar’ı aradı. Telefonu Akar’ın emir subayı, darbe şüphelisi eski Yarbay Levent Türkkan açtı. Türkan, ‘Genelkurmay Başkanı bekliyor’ diyerek Çolak'ı Karargâh'a çağırdı. Çolak, Karargâh’a girerken darbecilerin saldırısına uğradı. Yakın koruması Topçu Kıdemli Başçavuş Bülent Aydın buna karşılık verince darbeciler tarafından öldürüldü. Aydın, darbecilerin öldürdüğü ilk isim oldu.
Kısa süre içinde Karargâh darbecilerin eline geçti. Yakın saatlerde, Akıncı Üssü’nden kalkan ilk parti uçaklar da Ankara üzerinde alçak uçuş yapmaya başladı. Akar, Güler ve Çolak, Akıncı Üssü’ne götürüldü.
İlerleyen saatlerde Genelkurmay önünde binlerce kişi toplanacak ve bazıları bir süreliğine içeri girecekti. Darbeciler hem Karargâh içinde, hem de helikopterlerden kitleye ateş açacak, birçok kişi yaşamını yitirecek veya yaralanacaktı.
Darbeciler, uzun gecenin ardından saat 09.40’tan itibaren teslim olmaya başladı. Genelkurmay Başkanlığı içinde darbeye katılmadığı için elleri bağlı olarak odalar içinde kilitli tutulan askerler de, sabah saatlerinde tahliye edildi.
Türkiye’yi Suriye’ye, Mısır’a çevirdiklerini söyledim"
"İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar komutan tavrı içinde sürdürdüm. Türkiye’yi Suriye’ye, Mısır’a çevirdiklerini, Balkan Savaşı’ndan beter ettiklerini, hendeklerdeki asker-polis kardeşliğini tahrip ettiklerini sabaha kadar birçok kez tekrar ettim".
- Akar’ın Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na gönderdiği yanıttan
Akıncı Hava Üssü'nde 15 Temmuz'da Neler Oldu?
Ankara’nın yaklaşık 35 kilometre dışında, Kazan ilçesi yakınlarında yer alan Akıncı Hava Üssü, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin komuta merkeziydi. Kalkışmaya karşı çıkan birçok üst düzey asker bu üsse getirildi, girişimi yönetmekle suçlanan bazı asker ve siviller burada gözaltına alındı, girişimde kullanılan birçok uçak da bu üssü kullandı.
Darbecilerin, İstanbul’da katıldıkları düğüne yapılan baskın ardından eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve bazı üst düzey TSK mensuplarını alıp götürdükleri adres de Akıncı Üssü oldu.
Tutuklu yargılanan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk geceyi üste geçiren başka bir kritik isimdi. 15 Temmuz çatı iddianamesinde Fethullah Gülen ardından girişimin iki numaralı şüphelisi olarak yer alan Akın Öztürk'ün, gece boyunca Akar’ı, darbe girişiminin başında olması için ikna etmeye çalıştığı iddia ediliyor.
İddianameye göre ikna çabasının başarısız olması ardından Öztürk, darbeciler tarafından Genelkurmay Başkanlığı ve Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığı’na getirildi. Akıncı Üssü’nü darbe açısından kritik kılan özelliklerden biri de 16 Temmuz sabahı üs çevresinde yakalanan sivillerdi.
'Arsa bakma, belgesel çekme, sosyal etkinlik' savunmaları
Bu sivillerden, ‘Gülen Hareketi’nin Hava Kuvvetleri imamı’ olduğu öne sürülen Adil Öksüz, 15 Temmuz’da Kazan’a arsa bakmaya gittiğini söyleyecekti. İddianamedeki baz ve HGS kayıtlarına göre ise Öksüz, 27 Aralık 2015’ten itibaren 15 Temmuz’a kadar 12 kez Ankara’daki üs yakınlarına gelmişti.
Akıncı Üssü iddianamesine göre, Yine Gülen yapılanmasıyla bağlantılı olmakla suçlanan Kemal Batmaz (Batmaz, Adil Öksüz’le 11 Temmuz 2016’da aynı uçakla ABD’ye gidip iki gün sonra aynı uçakla ABD’den dönmüştü) ve Harun Biniş de bu bölgeye arsa bakmak için gittiklerini iddia edecekti.
Şüpheli Nurettin Oruç, o gün, hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili belgesel çekmek için bu bölgede bulunduğu belirtti. Anafartalar Koleji sahibi Hakan Çiçek ise öğrencilerinin velisi Albay Ahmet Özçetin'in ‘sosyal etkinlik’ daveti üzerine üsse gittiğini söyleyecekti.
Darbe girişiminin ilerleyen saatlerinde Kazan sakinleri, üsteki lojman nizamiyelerinin önünde toplandı. Askerlerin ateşi nedeniyle hayatını kaybedenler ve yaralananlar oldu.
Girişimin başarısızlığı ardından sabah saatlerinde darbeciler, Akar’ın üsten ayrılmasını kabul etti. Akar dışında, girişimin önemli isimlerden olmakla suçlanan Mehmet Dişli’yi de taşıyan helikopter, üsten havalanarak Çankaya’daki Başbakanlık Köşkü’ne gitti. TBMM’nin 15 Temmuz raporuna göre, darbeciler 10.41’de üssü terk etmeye başladı.
Sabah saatlerinde jetler, Akıncı Üssü’ndeki pist ve taksi yollarını vurdu. 15.30’da Orgeneral Ünal ve serbest kalan 10 havacı general Karargâh’a geçti. Akın Öztürk daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gitti. Saatler sonra Hulusi Akar kamuoyunun önüne çıkacaktı. Adil Öksüz ise savcılık sorgusunun ardından tartışmalı şekilde serbest bırakılacaktı.
Akar'ın talebiyle darbecileri sabah kadar ikna etmeye çalıştım"
"(Akar’ın) 'Bunlar bu işi yaptılar. Bunlarla konuş, bunları ikna et' demesiyle konuya vakıf oldum. (...) Sabaha kadar üç, dört, beş defa üsse giderek, yaptıkları işten vazgeçirmeye çalıştım. (Akar) 143. Filo'dan müspet cevap alınca Başbakan ile görüştü. 'Bu işi bitiriyoruz, beraber Başbakanlığa gidiyoruz' dedi. Sonra 'Akın, sen kal. Bir saat daha burada arkadaşlara göz kulak ol' dedi. (...) Benim için helikopter gelmeyince ben de Başbakanlığa gitmek için oradaki helikoptere bindim. Ancak 4 - 5 metre yükseldikten sonra helikopterin vurulması sonucu yaralandım, helikopter kalkamadı. Bu inişten sonra Yaşar Güler'in Akıncı Üssü'nde rehin tutulduğunu öğrendim. Karargâh'a gidip, elindeki ve ayağındaki bağları kestim. Abidin Ünal'ı buldum ve birlikte diğer generalleri kurtarıp, diğerlerini askeri savcıya teslim ettim".
- Akın Öztürk’ün Genelkurmay Çatı Davası’ndaki ifadesinden
MİT Müsteşarlığı 15 Temmuz Neler Yaşandı?
MİT’in TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’na sunduğu rapora göre bir pilot binbaşı, 14.20 sularında ihbarda bulunmak üzere Ankara Yenimahalle’deki MİT Müsteşarlığı’na gitti. Rapora göre, güvenlik prosedürleri ardından 15.30 sularında görüşülen bu kişi, ‘Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a saldırı yapılacağını’ söyledi.
İlk olarak Yeni Şafak gazetesinin yayımladığı savcılık ifadesinde ise binbaşı, MİT görevlilerine bir darbe olabileceğini belirtti. Bu ifadeye göre üzerine dinleme cihazı takılan binbaşından, görev yeri komutanlığına geri gitmesi istendi.
MİT’in raporuna göre ihbar ardından Fidan, 16.20 civarında eski Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’i arayarak konu hakkında bilgi verdi ve bir yardımcısını ayrıntıları aktarmak üzere Genelkurmay Karargâhı’na gönderdi. Daha sonra Fidan da MİT’ten ayrılarak Karargâh’a gitti. Rapora göre, MİT Müsteşarlığı’nda saat 20.30’da Suriye Ulusal Koalisyonu eski başkanı Muaz Hatip ile randevusu olan Fidan, saat 20.20’de Karargâh’tan ayrıldı.
Müsteşarlığa yönelik ilk saldırı Yenimahalle Yerleşkesi’ne helikopterler tarafından saat 22.38’de havadan ateş açılmasıyla gerçekleştirildi. Yerleşke, sabaha kadar beş defa tarandı. MİT mensupları saldırılara hafif silahlarla karşılık verdi. Rapora göre, 'gösterilen mukavemet nedeniyle MİT Müsteşarı'nı almaya gelen helikopter yerleşkeye inemedi'.
Büyük bir faaliyet hatta darbe olabileceğini söyledim"
"Kapıdaki görevliye kimliğimi göstererek ‘TSK içindeki paralelcilerle ilgili bilgi vermek için geldim’ dedim. 14.30’u biraz geçe beni içeri aldılar, güvenlik kapılarından geçtik ve toplantı odasına vardık. Gelen iki kişiye ‘bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum’ dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim".
- MİT’e giderek ihbarda bulunan Binbaşı O.K.'nın savcılık ifadesinden