Yavuz Sultan Selim kimdir? Nasıl öldü? Yavuz Sultan Selim babası kimdir?
Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470'de Amasya'da dünyaya geldi. Tarihin 10 Ekim'i göstermesi sebebiyle biyografisi birçok internet kullanıcısı tarafından merak ediliyor. Peki Yavuz Sultan Selim kimdir? Nasıl öldü? Yavuz Sultan Selim babası kimdir? Detaylar haberimizde.
Yavuz Sultan Selim kimdir? sorusunun cevabına ulaşmaya çalışan birçok kullanıcı internette arama yapıyor. Tarihte bugün 1470 yılında dünyaya gelen Yavuz Sultan Selim merak konusu. Peki Yavuz Sultan Selim kimdir? Nasıl öldü? Yavuz Sultan Selim babası kimdir? Ayrıntılar haberimizde.
YAVUZ SULTAN SELİM KİMDİR?
Yavuz Sultan Selim ya da I. Selim, 9. Osmanlı padişahı ve 88. İslam halifesidir. Aynı zamanda ilk Türk İslam halifesi ve Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn unvanına sahiptir.
YAVUZ SULTAN SELİM BABASI KİMDİR?
Yavuz Sultan Selim'in babası II. Bayezid, annesi Dulkadırlı ailesi'nden Aişe Hatun'dur.
YAVUZ SULTAN SELİM HAYATI
Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470 yılında Amasya'da dünyaya geldi. Yavuz Sultan Selim devrin önemli ilim adamlarından din, fen, Arap ve Fars dil dersleri aldı. Devlet idaresine büyük önem veren Sultan askeri konularda eğitim alması için Trabzon Valiliği'ne getirildi.
Tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştr. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım Hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir.
Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2'si Asya'da, 2.905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam 6.557.000 km2'ye çıkarmıştır.
Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlanmış; halifelik Abbasilerden Osmanlı Hanedanı'na geçmişti. Ayrıca devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına aldı.
YAVUZ SULTAN SELİM NASIL ÖLDÜ?
1512'de tahta çıkan Sultan Selim, Eylül 1520'de şarbon hastalığına bağlı olarak Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden henüz 49 yaşındayken hayatını kaybetti.
Halifelik dönemi
Yavuz Sultan Selim'in tartışmalı portresi. Bugün birçok tarihçi bu küpeli resmin Şah İsmail'i tasvir ettiği görüşündedir.
Mısır Seferi sonucunda kutsal topraklar Osmanlı hakimiyetine girmişti. 6 Temmuz 1517'de Kutsal Emanetler (Emanet-i Mukaddese) denilen ve aralarında Muhammed'in hırkası, dişi, sancağı ve kılıcı da bulunan eşyaları, Hicaz'dan Yavuz Sultan Selim'e gönderilmiştir. Böylece 29 Ağustos 1516'da Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı soyuna geçmiştir.
Yavuz Sultan Selim'in, Ayasofya Camii'nde yapılan bir törenle, son Memlük halifesi III. Mütevekkil'den halifeliği devraldığı Yavuz Sultan Selim dönemindeki eserlerde yer almadığı ve daha sonra 18. yy'ın sonlarında kaleme alınan bir yabancı eserde yer aldığı ve buradan diğer eserlere geçtiği söylenir. Bazı tarihçiler ilk halife olmadığını, daha önceki padişahların da halife ünvanını kullandıklarını ve Ayasofya Camii'nde merasim yapılmadığını söylemişlerdir. Kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiş, Kendi deyimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn (Haremeyn-i Şerifeyn), yani Mekke ve Medine'nin hizmetkarı unvanını devralmıştır.
YAVUZ SULTAN SELİM SÖZLERİ
-Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
-Haine cesaret veren merhamet, zulme yakındır.
-Benim için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn (Mekke ve Medine'nin Hizmetçisi) deyin.
-Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
-Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir.
-...Ben Allah'ın emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kuşandım!
-Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi padişahlarına tâzimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tâzime mecburuz ki bu külfeti ihtiyâr edelim? Bizim padişahımız Allah, vücudu saran elbiseye değil, içindeki imâna bakar.
-Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş,
Bir velîye bende olmak cümleden a’lâ imiş…
-Hava kararsın, herkes evlerine dönsün, sokaklar boşalsın, ben ondan sonra İstanbul’a gireyim. Fânîlerin alkışları, zafer takları ve iltifâtları bizi nefsimize mağrûr edip yere sermesin!
-Şâyet askerlerimin torbalarında, geçmiş olduğumuz yerlerden alınmış bir şey bulunsaydı, Mısır Seferi'nden vazgeçecektim!..
(Mısır Seferi'nde rûhunu saran bir endişe üzerine askerlerinin torbalarını, geçilen yerlerden koparılmış meyve var mı, yok mu diye hassâsiyetle aratmasından sonra)
-İsteyenler, karılarının yanına dönüp entarilerini giyebilirler! Ben düşmana karşı tek başıma da gidebilirim!
(Çaldıran Seferi’nde, çadırına ok atacak kadar ileri giden askerlerin isyan etmesi üzerine, söylediği nutuktan bir bölüm.)
-Ulemânın atının ayağından sıçrayıp bizi boyayan çamur, bizim için şereftir. Mübârektir. Bu çamurlu kaftanı, ben ölünce sandukamın üzerine kapatın!