Tünelin ucunda ne var?
Bir yanda iki ezeli düşman Kuzey Kore ve Güney Kore liderleri el sıkışarak gelecekte Nobel Barış Ödülüne göz kırparlarken, diğer yanda İsrail Parlamentosundan başka bir ülkeye savaş ilan yetkisini alan Binyamin Netanyahu’nun bombanın pimini çekme aceleciliğine şahit oluyoruz.
Bir yanda barış için eller sıkışılırken, diğer yanda savaş için yumruklar sıkılıyor.
Bir yanda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Mısır gibi Müslüman ülkeler ile tarihte hiç olmadığı kadar yakınlaşan bir ABD yönetimi, diğer yandan Kudüs gibi Müslümanlar açısından kutsal sayılan bir kadim şehire Büyük Elçilik binasını taşımak için acele eden bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız.
Bir yanda Suudi Arabistan gibi İslami esaslara göre yönetildiği iddia edilen bir ülkeyle işbirliği geliştirilirken, diğer yandan kendisini İslam Cumhuriyeti olarak tanımlayan İran, şeytanlaştırılıyor.
Aslında Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden beri İslam dünyasının çoğunda iktidarlarını küresel güçlerle uyum içerisinde yürüten, bir anlamda iktidarlarını sürdürmeyi bu ülkelere borçlu çürümüş yönetim yapılanmaları var.
Başını çizilen rotanın dışına çıkaran iktidarların bir çeşit cezalandırmalara tabi tutulduğunu Irak’ta, Suriye’de, Libya’da gördük. Bugünde sıra İran’a gelmiş gibi gözüküyor.
ABD, dünyadan yükselen bütün tepkilere gözünü ve kulağınıkapatmış, meşruiyetini gücüne dayandırmış bir strateji izliyor. İşine geldiği zaman İngiltere, Fransa ve batı bloğu ile birlikte hareket ediyor, işine gelmediği zaman, kendi doğrularını bu ülkelere dayatmaktan geri durmuyor.
Bunun en son örneğini daha önceki ABD yönetimi ve P5+1olarak ifade edilen diğer ülkeler ile İran arasında varılan nükleer anlaşmadan çekilme konusunda görüyoruz. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın bütün uyarılarına rağmen kendi bildiğini okumaktan geri durmayan bir politika ortaya koyuyor.
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun politikaları şaşırtıcı derecede birbirine çok benziyor. Birinin açtığı alandan diğeri hızla ilerliyor. Hatırlayacaksınız ABD Eski Başkanı Obama döneminde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran ile varılan nükleer anlaşma öncesinde, anlaşmanın imzalanmaması için bizzat ABD Kongresinde bir konuşma yapmıştı. Benzer bir konuşmayı geçtiğimiz günlerde, bir basın toplantısı düzenleyerek yeniden yaptı.
Özetle bu basın toplantısında Netanyahu, İsrail gizli servisi MOSSAD’ın İran’ın depolarından elde ettiği kanıtlarla (binlerce sayfalardan oluşan dosya ve CD) İran’ın nükleer silah yapımıyla ilgili gizli bir planı olduğunu ve bu anlamda uluslararası toplumu kandırmaya çalıştığını anlattı.
Bu açıklamaların ardından ABD Başkanı Donald Trump, İran ile P5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmayla ilgili kararını 12 Mayısta açıklayacağını bildirdi. İran’ı tehdit etmekten de geri durmadı.
Anlaşılan o ki, ABD bu konuda bir karar verme arifesinde bulunuyor.12 Mayısta tünelin ucunda İran’ı ne bekliyor?
İran’a savaşmayı ya da teslim olmayı dayatanlar, Güney Kore ve Kuzey Kore Liderlerini barıştırıyorlar. Belki ilerde Nobel Barış Ödülüne de layık görürler. Kim bilir.
Turan ÇEVİK