Görünen Köy Kılavuz İster
Uzun bir zamandır içimden yazmak gelmiyor. Her gün bir önceki günü aratan gelişmeler karşısında yazsan ne değişecek ki psikolojisine yenik düşüyor insan. Dünyanın hepten çivisinin çıktığını düşündüren kaygı verici olaylar meydana geliyor. İklim değişikliğine paralel olarak sanki ahlakın, etiğin, toplumda yerleşmiş kuralların, devletlerin de çivisi çıkmış durumda.
Vatandaşlarının mal ve can güvenliğinden sorumlu olan devletler, kendi vatandaşlarına tuzak kuruyor ve nihayet öldürtebiliyorlar veya ölmesine göz yumabiliyorlar. Bütün bu olaylar, hepimizin gözü önünde vuku buluyor. En azından yarım yüzyıldır bütün dünyada hüsnü kabul görmüş demokrasi, insan hakları, özgürlükler, gibi en temel haklar ihlal ediliyor, çiğneniyor, itibarsızlaştırılıyor. Ne yazık ki, ölen öldüğüyle kalıyor, hak ve hukuku çiğnenenler, adaletten yana ümidini yitirdiği için acılarıyla, yaralarıyla, kaygılarıyla, umutsuzluklarıyla baş başa kalıyor.
Kaygı verici bir gelecek bizi bekliyor. ”At izi, it izine karışmış ”durumda. Kifayetsiz muhterislerin kendi günahlarını, kendi beceriksizliklerini kapatmak için, yapamayacakları hile hurda işler yok gibi gözüküyor. Rakip ve ya hasım olarak gördüklerini ortadan kaldırmakta dâhil başvuramayacakları bir yöntem tanımıyorlar.
Bu zamanda yalnızlık, insanların olduğu gibi devletlerinde kaderi haline gelmiş durumda. Çünkü ortada ne etik kurallar, ne ahlak kuralları, ne temayüller, nede uluslararası normlar ve hukuk kuralları kaldı. Gücü eline geçiren veya eline geçirmek isteyen herkes, her devlet kuralsız bir kavganın tarafı haline geliyorlar. Kuralsızlık kural haline gelmiş durumda.
Dünyamız hızlı bir şekilde bir belirsizliğe doğru itiliyor. Berlin Duvarının yıkılmasıyla, Sovyetler Birliğinin parçalanmasıyla, doğu –batı arasındaki nükleer tehdidin ortadan kalmasıyla insanlık adına yeşeren umutlar, yeniden umutsuzluğa döndü.
ABD Başkanı TRUMP, ABD’nin Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşmasından çekildiğini açıkladı. Bu açıklamayla beraber dünyamız yeniden bütün kaynaklarının silahlanma yarışına tahsis edildiği bir sürece girdi demektir. Artık yeniden insanların, insanlığın arasına kalın kalın duvarların örüldüğüne şahit olabiliriz. Zaten modern dünyanın çağdaş insanlarının büyük çoğunluğu, görme ve işitme özürlüydü. Şimdi sesimizi duyurmak her zamankinden daha zor hale geliyor.
Bütün bu karmaşanın içerisinde bizim de bir parçası olduğumuz İslam dünyasından beklediğimiz umut ışığı bir türlü yanmıyor. Ne İslam dünyası adına, ne insanlığın kurtuluşu adına yeterince güçlü bir şekilde söyleyecek bir sözümüz, bir projemiz yok. Dünyamız adına sorunun bir parçasıyız ama çözüm ortağı olma becerisini gösteremiyoruz veya göstermiyoruz.
İslam dünyası, iç çekişmelerle, kavgalarla, savaşlarla, rüşvetle, salgın hastalıklarla, kurumsal yozlaşmalarla, umutsuzluklarla boğuşuyor. Bütün bu sorunlarımızı görmezden gelemeyiz. Görmek, konuşmaktan önce gelir ama anlamak için sorunlarımızı konuşmak gerekir.